Sulh Ceza Hakimleri bugünü de boş geçmedi. Yayımladıkları iki fantastik yayın yasağı kararıyla hukukun dünyasının sınırlarında bir gezinti yapmamıza neden oldular. Tabii iki kararın da hiçbir hukuki dayanağı yoktu. Birinde Adana 5. Sulh Ceza Hakimi, 2014 Ocak’ta MİT Tırının durdurulması ile ilgili bilgilerin yayımlanmasını Milli İstihbarat Teşkilatının kişilik haklarına saldırı olduğuna karar vermiş. Bunun için gerekirse, Facebook, Twitter, Google Plus ne bulursanız kapatın demiş.
MİT’in kişilik hakları kavramından daha iyi bir fantezi olmaz diye düşünürken, bu kez Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hakimi, Charlie Hebdo’nun kapağını yayımlayan sitelere erişim engelleme kararı getirmiş. İnternet’i kökten kapatmadan bu amaca ulaşmanın mümkün olmaması bir yana, ki bu konuya az sonra geleceğim, bunu mümkün kılan bir yasal dayanak da yok. Tahminim madem Milli İstihbarat Teşkilatının kişilik hakları var ben de Peygamberin kişilik haklarını korurum diye düşünmüş olabilir hakim. Yani, Haşa, Peygamberin kişilik haklarını Diyarbakır’daki hakim olmasa koruyacak yok.
Şimdi geleyim şu İnternet’i kapatma meselesine. 2008-2010 yıllarında 2,5 seneliğine Youtube kapanmıştı, hatırlarsınız belki. Bunu AİHM’e götürmüştük. Hükümet uzun bir cevap yazmış. En ilgimi çeken kısmı bu cevabın 61. paragrafı oldu. Orada demiş ki hükümet “since a complete blocking of access to Internet in Turkey was not in question and the applicants’ freedom to receive information was not completely restricted in that regard”. Özünü çevirirsek yani şöyle diyor, İnternet’in fişini çekmedik ya Youtube olmazsa başka yerden baksınlar bakacaklarına. Bunun anlamı, bugünkü kararlarla çok daha iyi anlaşılıyor. İnterneti kökten kesmediğimiz sürece her türlü fantastik karara imza atarız, sorun da olmaz diye düşünüyor hakimler de.
Ha bir de Sulh Ceza Hakimliği müessesinin varlığı sorunu var ama konuşmaya bile değmez sanırım.