A, abecenin ilk harfi biliyorsunuz. Aynı zamanda bir ünlem. “Şaşma, hatırlama, sevinme, acıma, üzülme, kızma vb duyguların anlatımına güç kazandıran söz” TDK’nın verdikleri örnekler şunlar: “A, ne güzel!”, “A, sen burada mıydın?”
***
“Aa” da şaşkınlık belirten bir ünlem!
AA olarak yazıldığında Anadolu Ajansı’nın kısaltması.
6 Nisan 1920’de, daha Meclis bile açılmadan, Mustafa Kemal’in “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi” adına o yokluk içinde Anadolu’nun sesini dünyaya duyurmak için kurduğu, bugün AKP Ajansı haline gelmiş Anadolu Ajansı’nın…
Biz “AA” üzerinde duralım, “aa”lıklar size kalmış?
***
AA, 1920’de kurulmuş, 1925’te yasası çıkmış, özel hukuka tabi bir kamu tüzel kişisi. 40 kurucu hisse sahibi var. Kuruluş sermayesi olan 20.000 lira, 2005’te paradan altı sıfır atılınca, 2 yeni kuruşa düşmüş. Aynı yıl yapılan genel kurulda 2 kuruşluk sermayeye, 19.999 lira 98 kuruş eklenip 20.000 YTL’ye tamamlanmış.
Aynı yıl bir genel kurul daha yapılıp, sermayesi 50.000 YTL’ye çıkartılmış. Hisselerinin yüzde 47’si hazineye ait, yüzde 11’in rüçhan hakları belli vatandaşlarda, yüzde 42’sinin kimde olduğu belli değil. Bunların bulunması, bunun için gaiplik dahil belirli süreçlerin işletilmesi (biliyorsunuz gaiplik en az beş yıl demek) vs gerekiyor. Bütün bunlar AKP’ye “uymaz”, onun için AKP hukuka “uymuyor” ve hisselerin “genel müdür” tarafından “satın alınması” gibi bir yol icat ediyor.
Genel kuruldan sonra, genel müdür hisselerin yüzde 25,65’ini 12 bin 825 YTL karşılığında, nominal değeri üzerinden adına geçiriyor, kaydettiriyor ve tescil ettiriyor. Tabii o paraları Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ödüyor ama, sanki genel müdür cebinden ödemiş gibi kamuoyuna aktarılıyor.
Muhalefet, doğal olarak karşı çıkıyor ve ortalığı ayağa kaldırıyor. Bunun üzerine AKP, konuyu yasa ile düzenlemek zorunda kalıyor.
***
(“Torba yasa” AKP döneminde iyice yaygınlaşan -ki, başlatan Turgut Özal’dır- ve kamuoyunda “özel bir yasa türü” sanılmaya başlanan Anayasaya aykırı bir “yasa”dır. “Torba” demek ne kadar doğrudur, o ayrı bir tartışma; biz 1990’larda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davalarında hep “bohça yasa” demiştik ve hâlâ aynı tamlamayı kullanıyoruz.)
Yasa tasarı ve teklifleri, önce TBMM ihtisas komisyonlarında görüşülüp kabul edilir ve TBMM Genel Kurulu’na o komisyonun “rapor”u olarak bir “sıra sayısı”yla gelir. 542 sıra sayılı o “bohça yasa teklifi” Bütçe ve Plan Komisyonu raporu olarak Genel Kurul’a sunuldu. İsmi nedeniyle çevreye vereceğimiz rahatsızlık için özür dileriz ama tam adı şu (Noktalama işaretlerindeki hatalar TBMM Tutanak Genel Müdürlüğü’ne aittir):
“Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 31 Milletvekilinin; Sosyal Hizmetler Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten ve Rize Milletvekili Hasan Karal ile 6 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ile 4 Milletvekilinin; Sivas Milletvekili Hilmi Bilgin ve 15 Milletvekilinin; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu”
(Siz, burada CHP’lilerin, MHP’lilerin, muhalefet grup başkanvekillerinin vs vs vs adının geçmesine aldırmayın. O, AKP’nin muhalefetin bazı yasa tekliflerini de yasaya dahil ederek ya da ediyormuş gibi göstererek TBMM görüşmeleri sırasında kamuoyunu aldatma faaliyetinin bir parçasıdır. Muhalefetin yüz maddesinden biri kabul edilerek kamuoyunun “gözü boyanır” ki, “bakın bu yasada onların da önerisi var, sırf muhalefet yapmak için karşı çıkıyorlar” denebilsin. Netekim, sonunda muhalefetin adı yasadan çıkarılır ve şöyle bağlanır: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”.)
Adı 120 sözcükten oluşan -bağlaçlar sayılmaz- bu yasa teklifi, 36 kanun ve 7 kanun hükmünde kararnamede, yani toplam 43 yasa metninde değişiklik yapıyordu.
4. maddesi de AA’ya aitti.
(Sonuçta 126 madde olarak yasalaşan, otoyolların özelleştirilmesinden, Kamu İhale Kanunu’nun 32. kez değiştirilmesine -daha önce 164 maddesi değiştirilmişti, bu değişiklikle 175 oldu- kadar uzanan bu “bohça yasa”yı kamuoyu daha çok “internet yasakları” olarak bilir. Bir maddesi de yargı kararı ile kamuya alınması gereken “taşeron” Karayolu işçilerine dairdir. Anımsayacaksınız, AKP yargı kararını iki yılı aşkın süre uygulamayıp, o işçilere kadro vermedi. 7 Haziran seçimlerinden önce kadro sözü verdi, seçimden sonra gene tutmadı. Şimdi 1 Kasım seçimlerinde aynı vaadi satıyor. 20 Ekim tarihi itibariyle başlattığı, “taşeron işçileri kadroya alma” uygulaması 2,5 yıldır uygulamadığı yargı kararının bir bölümünü oluşturuyor. Büyük ihtimalle 6-8.000 “taşeron” işçiye kadro verip 600.000’i aşkın “taşeron” işçinin oyunu “rehin” almaya çalışıyor. Oysa bu 600.000 taşeron işçiden “asli iş kolu”nda çalışıp “kadro”ya geçme hakkı olan işçi sayısı 150.000 dolayında. Yani, 6-8.000 taşeron işçiye kadro verip 140.000 işçinin hakkını vermiyor, 600.000 işçiye de “verecekmiş gibi” yapıp oyunu rehin almaya çalışıyor. “Aa” diyecek bir şey yok AKP için “sıradan”.)
***
Bir özet yapalım.
Konu şu: Özel hukuka tabi bir kamu tüzelkişisi olan AA, normal olarak Sayıştay denetimine tabi. AKP, babasının çiftliği gibi kullandığı, “havuz medyası”nda ucundan kıyısından gazeteciliğe bulaşmış bir sürü insanı “memur güvencesi”nde, memurdan daha iyi aylık gelirle işe aldığı AA’nın Sayıştay tarafından denetlenmesi halinde başına gelecekleri bildiğinden, bunu engellemek için kendince bir yol buluyor ve kamu hisselerinin yüzde elliyi geçmesini engelliyor (Oysa, kamu hisseleri çoğunlukta olmasa da Sayıştay denetimine tabidir ama, bunu muhalefet milletvekilleri bilmiyor.).
***
Yasa yürürlüğe girdikten sonra, AA’nın geçtiği haber aynen şöyle:
“Anadolu Ajansı’nın hisse sorunu, Meclis’te kabul edilen kanunun ardından çözüme kavuştu.
Ajansın tespit edilemeyen hissedarlarına ait hisselerin şirket tüzel kişiliği tarafından geri alınabilmesine imkân tanıyan düzenlemenin ardından 90 yıldır çözülemeyen kayıp hisse sorunu da ortadan kalktı. Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından imzalanan sözleşmeyle, Anadolu Ajansı’nda, Genel Müdürlük üzerine alınan hisseler kurumun tüzel kişiliğine geçti. Devir sözleşmesiyle AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk yasal nedenlerle üzerine aldığı ve 12 bin 850 liralık bedelini bizzat ödediği hisseleri, bedelsiz olarak devretti.”
Artık bu, “a” ya da “aa” değil, “aaa”, halk arasında ise, “oha!”
***
İşte o AA’nın cep telefonu ile mesaj servisi var. Sabah 10.00’dan önce Erdoğan, Davutoğlu ve -seçim döneminde varsa- Kılıçdaroğlu’nun günlük programını duyururlar. Acil bir gelişme olmazsa başka mesaj atmazlar. Hafta sonları da 18 takım yokmuş gibi yalnızca “üç büyük”ün maç sonuçlarını bildirirler.
Ama AKP’nin bir hesabı varsa, aynı anda iki haberi birden verirler. Aşağıdaki onlardan biri: İstanbul’da bir terör saldırısında bir Emniyet Şube Müdürünün katli ile yargıda yıllarca koyunlarında besledikleri F tipi yargıya karşı yapıldığı iddia edilen A tipi operasyonlardan birinin aynı anda gönderildiği haberin resmi:
Haberdeki garabetin yanında, AA’da Türkçe imla ve Türkçe karakter de yoktur.
“AA Türkçesi”yle bir başka haber:
“Cumhurbaskani Erdogan Rize de Kıbledagi Haci Hafiz Yusuf Yılmaz Camisi nin ibadete acilis torenine katilacak. Basbakan Davutoglu partisinin 14. antilarina katilacak. CHP Genel Baskani Kilicdaroglu, partisinin MYK toplantisina katilacak.irspor: 22.00”
***
“Aaaaa” demeyin…
Çünkü onu Edip Cansever çoook önce söyledi:
“Aaaa!
Bir Süleyman gördüm hiçbir yanı kımıldamıyor
Oturmuş bir iskemleye
Pek de oturmuşluğu yok iskemle ayaksız
O nasıl şey, bu adam soyut mu ne
Baksan bir ilgisi var elleriyle
Uzamış uzamış uzamış doğrusu elleri
Sevmeye domuzlanıyor gittikçe
Konuştum konuşmuyor
Dürttüm dürtülmüyor
Kızdım, bir bıçak salladım karnına
Aaaa!
Yok yahu bana mısın demiyor
Şaşırdım, yokladım kendimi iyice
Bir çağ mı değiştik sabah sabah ne
Artık ölüm insanlardan olmuyor.”