Geçen Cuma ABD Savunma Bakani Ashton Carter Suriye’de askeri eylemleri koordine etmek ve çatışmanın büyük güçler arasında bir çatışmaya tırmanmasını engellemek amacıyla Rus Savunma Bakanı Sergey Soygu’yla temasa geçti. Amerikalı yetkililer Obama’nın talimatıyla gerçekleştirilen bu girişimin, ABD’nin Rusya’yı sonunda Esad’ı iktidardan uzaklaştıracak bir siyasi sürece dahil etmeyi hedeflediğini belirtiyorlar. Böylece Ukrayna çatışmasından bu yana iki ülke arasında kesilen askeri düzeyde görüşmeler bu girişimin bir parçası olarak tekrar başladı. Buna neden olan gelişme Putin’in Suriye’deki Rus askeri varlığını artırma kararıydı. Verilen tepkilerden ABD’nin hazırlıksız yakalandığı anlaşılıyor. 11 Eylül’de Obama Putin’in Suriye hamlesini sert bir tonla kınamış ve Rusya’nın izlediği stratejinin büyük bir hata olduğunu ve başarısızlığa mahkum olduğunu belirtmişti (El Cezire, 11.08.2015). Bu açıklamadan sonra geçen 10 gün içerisinde ABD Rusya’nın Suriye’ye lojistik takviyesini engellemeye çalıştı. Bulgaristan hava sahasını kapattı ancak Bağdat’taki İran etkisi yüzünden, Irak kapatmadı. Dolayısıyla Putin’in hamlesi fiilen engellenemedi ve Obama yeni bir taktik uygulamak durumunda kaldı ve Putin’le görüşmelere başladı. 28 Eylül’deki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için New York’ta olacak iki liderin buluşması bekleniyor (The New York Times, 15.09.2015). The New York Times gazetesi durumu şöyle yorumluyor: “(…) Beyaz Saray engellemeye gücünün yetmediğini hissettiği bir durumda yapabileceği en iyi şeyi yapmaya çalışıyor” (The New York Times, 18.09.2015). Böylece ABD İran’la imzalanan Viyana Anlaşması’nın hazırlık sürecinde “yapıcı” bir rol oynadığını belirttiği Rusya’yla yeni bir diyalog kanalı açıyor.
Carter-Soygu görüşmesinin ertesi günü – yani geçen Cumartesi günü – ABD Dişişleri Bakanı Kerry Britanyali mevkidaşı Philip Hammond’la yaptığı görüşmeden sonra Esad’ın iktidardan uzaklaşmasının kısa vadeden orta vadeye ertelenebileceği mesajını vererek Rusya’yla pazarlık için gerekli zemini hazırladı. Başka bir deyişle IŞİD’e karşı mücadelede ABD ve Rusya işbirliğine girebilir ve savaş sonrası rejimin detayları bu işbirliğiyle paralel olarak zamana yayılabilir. Ancak ABD’de Putin’in niyeti konusunda endişeler dile getiriliyor. Putin’in Avrupa’nın mülteci paniği yaşadığı bir dönemde IŞİD’e karşı geniş bir koalisyonun Avrupa için tek çare olduğunu vurguluyor. BM Genel Kurulundaki konuşmasında Putin’in bu öneriyi daha sesli dile getireceği tahmin ediliyor. Bu hamle ise Ukrayna krizi sonrasında Rusya’nın ekonomik olarak yalnızlaştırılmasından rahatsız olan Avrupa siyasi çevrelerinin elini güçlendiriyor. Foreign Policy dergisindeki yazısında Anna Borsçevskaya Putin’in esas hedefinin IŞİD’le ortak mücadele üzerinden Kırım’ın ilhakından sonra maruz kaldığı uluslararası yalnızlaşmayı aşmak ve Ukrayna’daki pozisyonunu meşrulaştırmak olduğunu öne sürüyor. Borsçevskaya’ye göre Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın bu ay basında Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılmasını umduğunu söylemesi Putin’in taktiğinin işlediğini gösteriyor (16.09.2015). Avrupa’nın lideri Almanya’nın tutumu ise ABD’ye daha yakın. Rusya’da ciddi yatırımları olan Alman sermaye grupları Rusya’yla ilişkilerin yumuşatılmasını savunuyor. Eski sosyal demokrat Sansölye Gerhard Schröder’in sözcülüğünü yaptığı bu çevreler, Türkiye’deki kimi “solcu” çevreler gibi sol içindeki Amerikan karşıtlığını Rus destekçiliğine katkı yapıyor. Ne var ki Alman siyasetinde Merkel’in hakimiyeti tartışılmaz durumda. Merkel’in Hristiyan Demokratlarının küçük koalisyon ortağı olan sosyal demokratların dışişleri bakanı Frank-Walter Steinmeier’in Rusya konusunda nasıl direksiyon kırdığı unutulmamalı. Nitekim Kerry’nin Londra’dan sonraki durağı Berlin’di. Berlin toplantısı sonunda Londra’da verilen mesaj tekrarlandı ve böylece Almanya ABD’yle eşgüdüm içinde hareket edeceği mesajını verdi. Steinmeier açıklamasında iki bakanın da Suriye’deki iç savaşın ancak ve ancak savaşa dahil olmuş bütün ülkelerin kendi dar çıkarlarını geri plana atmalarıyla mümkün olduğu konusunda hemfikir olduklarını belirtti. İki bakan da ortak bir tutum geliştirebilmek için Türkiye, Suudi Arabistan, Iran ve Rusya’nın “bağlanması” gerektiğini düşünüyorlarmış (Der Spiegel Online, 20.09.2015). Rusya’nın askeri müdahalesinin iç savaşa siyasi bir çözüm bulmak için yürütülen uluslararası çabalara alan açabileceği yorumunu yapan Financial Times gazetesinin bu umudu Batı ittifakının bu dört ülkeye yönelik geliştireceği diplomatik hamlelere bağlı (19.08.2015).
Pazarlık masası görünenden çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda. Önümüzdeki haftalarda Türkiye’yi de doğrudan etkileyecek ciddi diplomatik hamleler beklemek lazım.
(Evrensel’den alınmıştır.)