Bilmiyorum Amerika’da Piketty fırtınası dindi mi? Dinmiş olsun ya da olmasın, her gün ABD basını bu ülkedeki çarpıcı gelir eşitsizliklerini sergilemeye devam ediyor. Üstelik sadece eşitsizlikleri de değil, “ABD Demokrasisi”nin tüm hastalıklarını..
Geçenlerde de Washington Post (13 Mayıs), ABD’de 10 Kongre üyesinin adının karıştığı bir “rüşvet” soruşturmasını anlatıyordu. İlginç buldum; ben de bu “garip” soruşturmayı dostlarla paylaşayım dedim.. Olay, dolaylı şekilde, Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ile de ilgili.
Anlatılan kısaca şu: Azerbaycan’ın ünlü kamusal petrol şirketi SOCAR, 2013 yılında, Baku’da bir konferans düzenlemiş. Konferansın GİZLİ amacı, İran’a uygulanacak yaptırımlardan şirketi muaf tutmaya çalışmakmış. Olabilir; bunda bir şey yok. Fakat Kongre’nin bütün masraflarını SOCAR karşılamış ve katılımcılar arasında da 10 Amerikan milletvekili ile 32 uzman bulunuyormuş. Seyahat, otel vb masrafları dışında, bu zevat Azeri Devleti’nden bir takım hediyeler de kabul etmişler: Değeri 2500 ile 10 000 dolar arasında değişen Azeri halıları, porselen ya da kristal çay takımları, küpeler vb.. Gelgelelim, ABD yasaları yabancı devletlerden alınacak hediyeleri 350 dolarla sınırlıyor..Ve kıyamet de buradan kopuyor: Şimdi bu milletvekilleri Kongre Etik Komitesi karşısında ter döküyorlar. Kimi susuyor, kimi aldıkları hediyenin değerini bilmediğini söylüyor, kimi de halıyı kabul etmediğini, iade ettiğini ifade ediyor.. SOCAR ise kendilerinin hiçbir şeyi gizlemediğini iddia ediyor ve aracılık yapan –kâr amacı gütmeyen- şirketleri suçluyor.. Gazete bu şirketlerde yöneticilik yapan Kemal Öksüz’e de sorduğu sorulardan bir yanıt alamamış..
İşte böyle.. Bakalım ne çıkacak; sonuç ne olacak? Fakat ben kendi hesabıma –bizde bu konuda dönen rakamlara bakarak- bravo! dedim ve rüşvet konusundaki bu titizliği alkışladım..
***
Hepsi bu kadar mı? Malesef değil. Madalyonun bir de öbür tarafı var ve onu da yine Washington Post’ta (12 Mayıs) yer alan başka bir yazıya dayanarak görelim. ABD demokrasisini bütünlüğü içinde görmemiz için yararlı olabilecek bir yazı.
ABD’de özel eğitim verenler dışında 158.000 ana-okulu öğretmeni varmış ve Eğitim Bakanlığı verilerine göre, bunlar fert başına (yıllık-brüt) 53,4 bin dolar kazanıyorlar. Hepsi için ortaya yılda 8,5 milyarlık bir yekûn çıkıyor. Oysa aynı ülkede “en başarılı” 25 spekülatif fon (hedge funds) yöneticisinin fert başına (yıllık-brüt) geliri de 464 milyon dolar. Ve toplam da 11,6 milyar dolar tutuyor. Üstelik bu rakamın elde edildiği 2014 yılı, bu başarılı girişimcilerin 2008’den beri karşılaştıkları en korkunç (“horrible”) yılmış?
İşte böyle. Bu da ABD demokrasisinin başka bir penceresi. Belki şu söylenebilir: Kongre Etik Komitesi bu durumda “Etik”e aykırı hiçbir şey görmüyor ve tabii kimseyi de sorgulamıyor.
Ne yapabilirler ki? Adamlar açıkgöz! Üstelik gözü kara! Kimsenin cesaret edemediği alanlara yatırımlar yapmışlar ve.. karşılığını da almışlar.. “Girişim özgürlüğü” kutsal değil mi?
***
Oldu olacak, yine aynı gazeteden bir de üçüncü makaleye gönderme yapayım. O da daha önce anlatılanları tamamlayıcı nitelikte..
ABD’de seçimlere daha çok var, ama kampanya başladı ve üç günde bir yeni bir aday arzı endam ediyor. Bunları yakından izleyen WPost (15 Mayıs) yazarı hepsinde ortak bir nokta bulmuş: Popülizm. Yazısına da bu başlığı koymuş! “Şimdi Hepimiz Popülistiz! (“We’re all populist now!”). Tarih profesörü yazar, makalesinde nasıl her adayın halka yakın olduğunu, halk gibi davranışlar içinde bulunduğunu göstermeye çalıştığını anlatıyor ve bir tarihçi kimliğiyle ironi de katarak “yeni halkçılık” ile “eski halkçılık “ arasındaki farklara işaret ediyor.
Doğrusu bu yazıyı okuyunca biraz rahatladım. Tabii ana-okulu öğretmenleri hesabına. Ne de olsa yakında “halkçı” bir adaya oy verecekler.. Vicdanları rahat edebilir..