Recep Tayyip Erdoğan iki kızının mezun olduğu Kadıköy Ahmet Sani Gezici Anadolu Kız İmam Hatip Lisesi hizmet binasının açılış törenine katıldı. Cumhurbakanlığı’nın resmi internet sitesi (tccb.gov.tr) Erdoğan’ın imam hatip liseleriyle ölü yıkamak arasındaki bağlantıya ilişkin sözlerini “sansürledi.”
Törende, öğretmen ve öğrencilere hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, okulu dillerine dolayıp bundan kendilerine rant devşirmeye çalışanlar olduğunu savunarak “Bugün, okulun arazisiyle ilgili pek çok ahlaksız iddiayı dile getirenlerin, hatta meseleyi Meclis gündemine kadar taşıyanların utanç günüdür” dedi.
Türkiye’nin geçmişte 8 yıllık kesintisiz eğitim garabetini yaşadığını ve İmam Hatiplerle birlikte, tüm eğitim sisteminin yerle bir edilmeye çalışıldığını öne süren Erdoğan, 4+4+4 sistemini getirerek, bu yanlışa son verdiklerini, İmam Hatip Liseleri ile birlikte tüm meslek liselerini cazip hale getirecek tedbirleri hayata geçirdiklerini ifade etti. Genel liselerden 952’sini Anadolu Lisesine, 579’unu Mesleki ve Teknik Liseye, 73’ünü de İmam Hatip Lisesine dönüştürdüklerini belirtti.
“Adeta şah damarımızı kestiler. Şah damarı kesilen bir insan yaşayabilir mi? Yaşayamaz. Nesli o hale düşürdüler” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, şunları kaydetti: “O zaman 600 bin imam hatip öğrencisi vardı, bir anda 60 bine düştü. Sabır, sabır, sabır. Ve bunun neticesinde bu geldi. E ne oldu? Sabrın neticesinde şu anda imam hatiplerde öğrenci sayısı 1 milyon 200 binin üzerine çıktı. Bunlar dayatmayla olmadı, zorlukla olmadı. Ama nasıl oldu? Bir tarafta getirdiler katsayı engelini koydular. Bir tarafta imam hatipten çıkanlar istedikleri okula gidemesinler diye ön kestiler. Bariyer oluşturdular. “Türkiye’nin bu kadar ihtiyacı yok” dediler, “müezzine ihtiyacı yok” dediler. Bu okulların hedefi sadece imam ve müezzin yetiştirmek değil ki. Şimdi ben İstanbul’da tek imam hatip vardı Fatih’te oradan mezun oldum. Orada okurken bazı hocalarımız şunu söylerlerdi: “Oğlum buraya niye geldiniz?” “Okumaya geldik” “Oğlum, ölü yıkayıcısı mı olacaksınız?” Biz ağlardık. Çünkü biz ölü yıkayıcısı olmak için oraya gitmedik ama bu ülkede ölü yıkayıcılarına da ihtiyaç var aslında. Bunların ölüleri de kimin önüne geliyor, imamın önüne geliyor, bu işi bilenin önüne geliyor. Halbuki bir Müslüman, imam müezzin aramaması lazım. Kendi ölüsünü kendisi yıkayabilecek bilgiye kabiliyete erişmesi lazım, işin aslı bu. Yoksa ölüleriniz ortada kalır. Vaka bu. Ama onlar hep bu işi ticari anlamda düşündüklerinden dolayı böyle baktılar. İşte bunlar hep tek parti döneminin, 28 Şubat döneminde yeniden hortlatıldı. Bilhassa mesleki eğitim bu süreçte çok büyük darbe yedi. Biz 4+4+4 sistemini getirerek bu yanlışa son verdik.”
Erdoğan’ın konuşmasının bu bölümü Cumhurbaşkanlığının resmi internet sitesinde yer almadı.
Erdoğan, ortaokul ve liselerde başörtüsü yasağına son vererek, kız öğrencilerin üzerindeki baskıyı kaldırdıklarını, tüm okullarda, talebe bağlı olarak serbest kıyafet uygulamasını başlattıklarını, ders müfredatlarını ve kitaplarını, özgürlükçü, demokratik, objektif bir anlayışla yeni baştan hazırladıklarını ve ders kitaplarını çocuklara, eğitim yılı başında ücretsiz olarak verdiklerini belirtti. Geçen 12 yıllık süreç içinde eğitim alanında devlet tarafından yapılan hizmetlere ve “yeniliklere” değinen ve bu hizmetleri sayısal veriler eşliğinde anan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Eski Türkiye manzaralarını bilenler için, şu anlattıklarım, 15 yıl önce, 20 yıl önce hayalleri dahi aşan hizmetlerdir. Tabii bu yıl ilkokula, ortaokula, liseye, üniversiteye başlamış olan çocuklarımız, gençlerimiz Eski Türkiye’yi bilmedikleri, o sıkıntılı günleri yaşamadıkları için mukayese imkânına sahip değiller. Bunun için annelerden, babalardan, büyükannelerden, büyükbabalardan rica ediyorum… Lütfen çocuklarımıza, torunlarımıza zaman zaman Eski Türkiye’yi anlatalım. Okul bulmanın, öğretmen bulmanın, kitap, defter, kalem bulmanın bir hayli güç olduğu, eğitimin adeta bir ayrıcalık sayıldığı o günleri yeni nesillere mutlaka hatırlatalım. Saatlerce çamurda, karda, yağmurda yürünerek okula ulaşılan, odunla, kömürle, tezekle ısıtılmaya çalışılan sobalı sınıflarda titreye titreye ders işlenen o günleri çocuklarımıza tasvir etmeye çalışalım. Bugün sahip oldukları imkânların ne anlama geldiğini kavrayabilmelerini temin edelim.”