Kadınlara, kız çocuklarına ve LGBTİ bireylere yönelik eril şiddet her geçen gün artmaya ve korkunç boyutlara ulaşmaya devam ediyor. İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre 2014 yılında 296 kadın öldürüldü, 776 kadın yaralandı. Bianet’in çetelesine göre, erkekler 2014’te 109 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 140 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu. Yine bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Ocak’ta 27 kadın öldürdü; 7 kadına tecavüz etti; 24 kadına zorla fuhuş yaptırdı; 36 kadın ve kız çocuğunu yaraladı; 13 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu. Adalet Bakanlığı’nın 2002-2009 yılları arasındaki verilerine göre ise kadın cinayetleri % 1400 arttı. Bütün bu tablo içinde Özgecan Aslan cinayeti ise, pek çok insan için kadına yönelik şiddetin gündelik hayatın her alanına sirayet ettiğinin ve kadınların/kız çocuklarının hiçbir can güvenliğinin kalmadığının göstergesi olarak karşımıza çıktı.
Kadın örgütlerinin ve insan hakları örgütlerinin mücadelesi ile Türkiye, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda iç hukukta çeşitli değişikler yapmış, İstanbul Sözleşmesi(Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi)ni imzalayan ilk ülke olmuştur. İstanbul Sözleşmesi taraf devletlere; “kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak” yükümlülükleri getirmiştir.
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, bir insan hakları ihlalidir ve bu şiddetin temelinde cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik ayrımcılık yatmaktadır. Bu nedenle kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için gündeme getirilen ölüm cezası (idam) ve hadım etme gibi yöntemlerin de insan hakları ilkelerine aykırı olduğunu, bu tür yöntemlerin kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmayacağının altını çizmek isteriz. Asli yükümlülüğün, şiddeti ortadan kaldıracak, kadınların ve çocukların başta yaşam hakkı olmak üzere bütün insan haklarını ve temel özgürlüklerini koruyacak etkili önleyici tedbirleri almak olduğunu hatırlatmak isteriz.
Yetkili merciler ve kişileri cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılığı pekiştiren söylem ve uygulamalarını terk ederek, başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri derhal etkin bir biçimde uygulamaya, iç hukukunu bu sözleşmelere göre düzenlemeye ve şiddetin önlenmesi ve ortadan kaldırılması için her türlü tedbiri almaya çağırıyoruz.
Özgecan’ı ve öldürülen tüm kadınları üzüntüyle ve isyanla anıyor, kadına yönelik şiddetin son bulması için İnsan Hakları Ortak Platformu olarak mücadele edeceğimizi belirtiyoruz.
İNSAN HAKLARI ORTAK PLATFORMU