“Türkiye, cihan buhranının yarattığı akımlar içinde, yalnız fakir bir hammadde üreticisi değil de, aynı zamanda sanayici bir ülke olarak Kalkınma yolunda gayret göstermiştir. Ş.Süreya Aydemir”(İkinci Adam). 3 Nisan 1937 tarihinde temelleri atılan, Karabük kenti ve Karabük Demir-Çelik; bu “özgür kalkınış çabası döneminin, sanayileşme hedefine sahip bir ülke olarak kalkınma yolunda gösterdiği gayretin” özgün örneği” ve bugün 78. yılındadır.
Bir Özgür Kalkınış Çabası Devri
Şevket Süreyya Aydemir, “İkinci Adam” eserinde İ.İnönü’yü anlatır. Lozan sonrasında,1926 temmuzunda Türk gümrükler üzerindeki sınırlayıcı kayıtların kalkması ile başlayan ve 1929 cihan buhranı içinde yönünü bulan kendisinin de içinde yer aldığı “bir özgür kalkınış çabası devrini” anlatır.
“Bütün çekişmeli anlamlarına ve anlamsızlığına rağmen, Türkiye’nin bir devletçiliğe yöneliş ve bugünkü anlamda bir planlama niteliğinden uzak olsa da, kendi gücünü seferber etmeye çalışarak bir özgür kalkınış çabası devri vardır.” (…) “Bu hikâyeyi Lozan ruhuna, siyasi ve iktisadi egemenlik hırsına, antiemperyalist bir gayrete bağlamak ve milli ekonomi üstüne gerek içten, gerek dıştan gelecek sorumsuz her türlü kontrole karşı, yiğitçe bir savaş saymak gerekir.”
“Hülasa, Atatürk’ün ölümünden önce, hatta biraz eksik ve masumane sayılsa bile, bir doktrin ve derin bir sistem temeline dayanmasa bile, Türkiye, cihan buhranının yarattığı akımlar içinde, yalnız fakir bir hammadde üreticisi değil de, aynı zamanda sanayici bir ülke olarak Kalkınma yolunda gayret göstermiştir”.
78 yaşındaki Karabük Demir-Çelik, özelleştirme sonrasında bugünkü sentetik yapısına dönüştürülmesine karşın, “bu özgür kalkınış çabası döneminin” sanayileşme hedefine sahip bir ülke olarak kalkınma yolunda gösterdiği gayretin özgün örneğidir. Zamanın, 1935’li yılların koşullarında, Türkiye’de 290 bin tonluk bir Demir-Çelik Fabrikası yatırımı yapılabileceğine ve Türkiye’nin buna tek başına sahip olabileceğine inanmak “imkansıza inanmak” ile eş anlamlıdır. Türkiye, 2013 sonu uluslar arası verilerine göre, 29 milyon ton üretim kapasitesi ile Dünya Ham Çelik Üretiminde 9-10.sıradadır.
78 yıllık serüven’in başlangıcında Karabük’ün 290 bin tonluk kapasitesi ile yola çıkan Türkiye 3 entegre işletme (Karabük, Ereğli ve İskenderun D-Ç) ve diğerleri ile bugün 29 milyon tonluk kapasiteye sahiptir.
Cumhuriyetin I. Sanayi Planının (1933-1937) önemli beş projesinden birisi olan Karabük-Demir Çelik Fabrikasının yapımı gecikmeli de olsa bu plan dönemi içinde başlamış ve 1939 yılında üretim hattına alınmıştır.
Karabük bu beş projenin en büyüğüdür ve Cumhuriyet döneminde, Lozan sonrasında “dış kredi sağlanarak” yapılan ilk büyük ” kamu sektörü ekonomisi” yatırımıdır.
Karabük, aynı zamanda, Cumhuriyet’in ilk döneminde benimsemiş olduğu; “bağımsız-özgün” kalkınma anlayışına bağlı “I.Sanayi Planı” ile gerçekleştirdiği “Cumhuriyetin ilk ağır sanayi Kentidir”. Bir “planlama” ürünüdür. Ekonomik-sosyal ve toplumsal alt-yapıları düşünülerek planlanmış olan Karabük Demir-Çelik Fabrikası, aynı zamanda, iktisat politikası aracı yaratılması-kullanılması konusunda “kamu sektörü ekonomisi” açısından önemli bir örnek oluşturur. “Sanayin yurt-ölçeğinde kurulması ve Kalkınma ekonomisinin aktif politika aracı olarak Kamu ekonomisinin kullanımı” Türkiye’de KİT Kültürünü yaratmıştır. Karabük Demir-Çelik, Nazilli Dokuma, Turhal ve Alpullu Şeker Fabrikaları bu kültürün ülke ölçeğinde öncü sanayi örnekleri olmuştur. Türk sanayi ekonomisinin, bütün alt üst oluşlara karşın güçlü kalan ve günümüze değin taşınan temel altyapısının oluşturulduğu dönem, bu dönemdir.
Kömüre ve Demire Giden Yol
1926 Yılında başlamış olan Ankara-Sivas Demiryolu inşaatı, Irmak yol ayrımından, Ankara- Ereğli-Zonguldak, “Kömüre Giden Yol” hattının inşaatına başladı. Hat 1935 yılında işletmeye açıldığında Irmak-Filyos hattı üzerinde, 13 haneli bir yerleşimin yakınındaki İstasyonun adıdır Karabük. 3 Nisan 1937 tarihinde ilk ağır sanayi girişiminin başladığı yer.
Ankara da görev yapmış Alman diplomatı H. Kroll Ulus gazetesinde 1967 yılında yayınlanan Türkiye anılarında; Karabük Demir-Çelik’in hangi şartlarda kurulduğunu anlatır.
Türkiye, Karabük’te normal şartlarda elde edemeyeceği bir ağır sanayi tesisine, İngiliz-Alman siyasi rekabeti sayesinde kavuşacaktır. “Almanya’yı Türk ekonomisinde rol oynama durumundan çıkarma konusundaki İngiliz hedefinin gerçekleşmesi, İngiliz devletinin işe etkili bir biçimde el atmasına bağlıydı.”
“Yıllardır Türkiye’nin kalkınma programı çerçevesinde büyük bir demir ve çelik işletmesinin kurulması, Karadeniz kıyılarında bulunan demir ve kömür madenlerinin böylece değerlendirilmesi, zamanla dış ithalattan bağımsız bir durum sağlanması öngörülüyordu. Türkiye’nin genel politikası açısından böyle bir plan sağlam sayılırdı. Ama belki Avrupalı demir-çelik üreticileri bunu pek iyi karşılamayacaklardı. Çünkü önemli bir Pazar Avrupa’nın ihracatına kapanmış olacaktı. Normal zamanlarda olsa, konu, sözü geçen Avrupa firmalarını görüş birliğine götürürdü. Türk Hükümeti de uluslar arası bir firma grubundan kabule değer bir teklifi boşuna beklerdi.”
“Ancak 1936’da çevresinde büyük politik mücadelelerin geçtiği Türkiye böyle bir çıkar dayanışmasına meydan bırakmıyordu. Bu yüzden çeşitli Avrupalı çıkar grupları arasında sert bir mücadele oldu.”
Sir Percy Loraine, İngiliz Konsorsiyumunun verdiği teklifin önem taşıdığının Türkiye’nin en yüksek yerine bildirmek üzere İngiliz Kralı’nın bir mesajını Kemal Atatürk’e verdi. Sonunda siparişi İngilizler aldı.” 1930’ların sonunda başlayan Karabük D-Ç yatırımı II.Dünya savaşının en kızgın günlerinde yapıldı ve işletmeye açıldı.
Karabük’ü Kapatın:1947 ve 1994 Girişimleri
Savaşın bitiminden kısa süre sonra “ yeni dünya düzeninin hakimleri” savaştaki müttefiklerimiz Karabük’ün kapatılmasını istediler.
Yeni Dünya Düzenin mimarı olarak ABD’nin 1944-1951 yılları arasında; Türk ekonomisi için hazırladığı Amerikan Kalkınma reçeteleri hep 1930-1940 döneminde gerçekleştirilmiş olan Kamu Ekonomik İşletmelerinin tasfiyesin ister. Bu raporlar içinde en çok bilinen iki rapordan (Thornburg Raporu ve Baker Raporu) birisi Karabük Demir-Çelik Fabrikasının kapatılmasını diğeri de özelleştirilmesini istemektedir.
1950 sonrasının “temel iktisat politikası tercihinin belirlenmesinde, Dünya Bankası Grubu tarafından hazırlanmış olan Baker Raporu kadar, W. Thornburg’un “Türkiye’nin bu gün ki Durumunun Tenkidi” Raporu da önemli bir yer tutmuştur.
Thornburg Raporu, Birinci Sanayi Planı ile kurulmuş kamu sektörü ekonomisine ait sanayi yatırımlarının tasfiyesini önermektedir. Bu konuda, en ilginç örnek Karabük Demir Çelik yatırımıdır. Israrla, işletmenin derhal durdurulup tasfiye edilmesini ister:
“Karabük Demir Çelik Fabrikaları tasfiye edilmelidir. Karabük’ü Türk halkının hakiki ihtiyaçlarının temini uğrunda feda etmek, ilgili Türk makamlarının cesareti ve gerekli değişikliğin tahakkuku için Türkiye’ye yardım edebilecek Amerikalıların bilgi ve hüneri için bir imtihan olacaktır.”
Oysa, Karabük Demir Çelik yatırımı, Tornburgh’un işletmenin tasfiyesini-kapatılmasını istediği tarihten 8 yıl önce işletmeye alınmıştır.
Bu, sadece Karabük yatırımına karşı değil Birinci Sanayi Planı içinde gerçekleşmiş bütün kamu yatırımlarına karşı bir ideolojik saldırıydı. Thornburg raporunda istenen sadece “özelleştirilme” değil, onun da ötesinde 1932 yılından başlayarak gerçekleştirilmiş olan henüz 5 yıllık, 8 yıllık, 10 yıllık I.Sanayi planı yatırımlarının tümden tasfiyesiydi.
1940’lı yıllarda kapatmayı başaramadılar. Müttefiklerimiz Karabük’ün kapatılmasını ya da özelleştirilmesini hep istediler.
İngilizlerin finansmanı ve Almanlara karşı hamiliği ile kurulan Karabük 1960’lı yılların başında bu kez Almanların finansmanı ile revize yatırımlar ile büyüdü. Türkiye’yi tek başına 1960’lı yılların ortasına kadar taşıdı.
5 Nisan 1994 günü zamanın Çiller Hükümeti tarafından açıklanan “Ekonomik Önlemler Uygulama Planı” , Karabük’ü kapatma kararı aldı. Bu ikinci kapatma girişimi idi.
“Karabük ilçemizin gelişmesine büyük katkı sağlamış olan Karabük Demir-Çelik İşletmeleri görevini tamamlamış, ekonomik ve teknolojik ömrünü doldurmuş ve eskiyen teknolojisi ile rekabet edebilirliği kalmamıştır. Tesisin 1994 yılı zararının 5 trilyon TL olacağı tahmin edilmektedir. Özelleştirme imkanının bulunmaması halinde Karabük Demir-Çelik İşletmelerinin üretimi yıl sonunda durdurulacaktır.”
Tarihinde ikinci kez kapatılma tehdidi ile karşılaşan Karabük Demir-Çelik için “rekabet edebilirliği kalmamıştır” raporunun gerekçesinde, Gümrük Birliği başladıktan sonra AB içinde rekabet imkanı kalmayacağı görüşü yer almıştı. Oysa ki Gümrük Birliği kapsamında Demir-Çelik yoktur. İlter Ertuğrul “Biz Vatan Hainliğine Devam Ediyoruz” çalışmasında, AB içinde rekabet edilebilirliğin kalmadığına ilişkin bu raporun, “bir ziraat mühendisi” tarafından hazırlandığını açıklayacaktır.
Kapatma konusunda son kararı, Karabük üzerine çalışan sosyologların “Karabüklü tipi dediği”, Karabük İnsanı söylemiştir.Karabük İnsanı, Karabük’ü bir bütün olarak sahiplenmiş ve korumuştur. Çiller tezlerini çürütmüştür. Ancak özelleştirmeyi engelleyememiştir.
7- 8 Kasım 1994 tarihlerinde Türkiye tarihinde bir kentin bütün yaşayanlarının katıldığı “toplumsal direniş ve gösteri yürüyüşü” bir anlamda 3 Nisan 1937 tarihindeki temel atma töreni benzeridir. Karabük İnsanı; kamuya ait bu “büyük sabit sermaye stoku”nun kapatma yöntemi ile yok edilmesini önlemiştir.
Tarihselliğin önemli belirleyicisi; “kalıcılık olarak” bilinmektedir. “Karabüklü tipi” Karabük’te kalıcılığı sağlamıştır. Karabük’te sadece Fabrika’nın kalıcılığı değil onunla birlikte kurulan Fabrika Kentinin kalıcılığını da sağlamıştır. 1996 yılındaki Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Kararı ile,”Kentsel Sit” kabul edilen Fabrika Kentinin de kalıcılığını sağlanmaya çalışılmıştır. Özel Koruma Kararına karşın Fabrika Kentinin belli kısımları tipik AKP dönemi rantçılığı-inşaatcılığı kafasıyla yıkılarak yeniden imara açılmaktadır. Mimarlar Odası-Ankara Şubesinden S.Ökten Karabük Fabrika kentinin “erken Cumhuriyet dönemine ait yapılar içinde günümüze ulaşan, orijinalini koruyarak varlığının devam ettiren Türkiye’deki tek başarılı örnek” olduğunu söylüyor. “Erken Cumhuriyet dönemine ait yapıların bir çoğunun yıkıldığı kalan örneklerininse bir çoğunun üzerinde yapılan değişiklikler ile özelliklerini kaybederek günümüze ulaştığı bir ortamda orijinalini koruyarak varlığının devam ettiren bu yerleşim,dönemin mimari ideallerini göstermesi, modern toplum-modern mimari birlikteliğinin Türkiye’deki başarılı bir örneği olması bakımından önemlidir”.
1995 yılında kapatma kararı çekilerek “Özelleştirilmesine” karar verilen Karabük D-Ç,Kamu sermaye stokunun dışarısına çıkartılarak başta çalışanlar olmak üzere özelleştirilmiştir. Bugün payların piyasada el değiştirmesi ile belli gurupların elinde “özel bir şirket” konumunda ve veli sermaye gurubunun yönetimindedir.
Karabük 78. yaşında. Türk ağır sanayinin kurucu örneği. 1995 yılında Kamu Sermaye stokunun dışına çıkartılmıştır. Üretmeye devam etmektedir. Yeniden Kamu ekonomisine dönüş gününü beklemektedir.