Defterleri hazırla Cengiz! Biz gelene dek onları sıraya koy. Tarih sırasına koy. Şifreli yazdıklarını da okuyacağız, herkesin hesabı dökülecek ortaya. Hesabın telâfisi, kazası yok Cengiz!
Boş ver entelleri falan. Baldırı çıplaklar gelsin, hücrelerin nemini içine çekenler, çamurlu sokaklarda top oynayan çocuklar, odasının duvarlarına göz yaşlarını silen kadınlar, işten atılanlar, pasaportlarına el konulanlar, ağızlarından çıkan kelimeleri didiklenenler hep gelsin. Yürümeye başlayınca kimlerin geleceği, kimlerin gelmeyeceği anlaşılır, merak etme sen.
Baştan söyleyelim: hırsızlar, kindarlar, ülkesini satanlar, kadınları satanlar da, Allah’ın cebinden peygamberi çalanlar ve bil’umum şerefsizler gelmesin. Hatta onlar çil yavrusu gibi dağılsınlar.
Niyetimizi bozdular, değneklerimizi saklamadan geliyoruz. Tüm marangozlar açık olsun. Değneksizlere değnek yapsınlar en kralından. Geceleri Şener de nöbetçi marangozları faaliyete geçirsin.
Muhasebecileri çağırın, rakamlara hile yaptırmayacak olanları. Yıllardır bu ülkenin, halkın bağrından çıkan değerleri toplasınlar üst üste. Sonra çıkarsınlar; yapılan köprüleri, yolları, barajları, ödenen maaşları…
Kalanın peşine düşülsün değneklilerle. Nerede bu kalan, nerede bu kalan, diye herkes sorsun yediden yetmişe. Çivi çiviyi söksün. Mazlumun hakkını aramayanı Allah affetmez, diyen Hacı Dayı’nın eline hoparlörü versinler. Hep birlikte okunsun müsadere duası. Kıblemiz, aç yatan çocuklar olsun.
Sorma şimdi Cengiz, rüya mı bu, gerçek mi diye. Ha rüya, ha gerçek; ne fark eder? Biz yıllarca rüyalarımızın peşinden koşmadık mı?