Cennet memleketimizde son günlerin yurttaş alışkanlıklarından biri, Kürtlere ve işyerlerine saldırıp HDP binası yakmak.
Yakıp yıkanların ‘öfkeli yurttaş’ oldukları söyleniyor çoğu basın organında. Tüm dünyanın ‘faşist’ olarak tanımlayacağı insan güruhuna, bizim dünya namuslusu medya, ‘öfkeli gençler’ deyiveriyor.
Mesela bir genç Kürtçe konuştuğu için öfkeliler tarafından bıçaklanıp öldürülüyor. Barbaros Bulvarı’nda, aynı öfkeli gençler ‘Katliam istiyoruz’ diyerek yürüyüş yapıyor. Sosyal medyada, Ortadoğu’nun ‘öfkeli gençler’i IŞİD mensuplarının cinayet fantezilerini çok aşan ifadeler sarf ediyor, yerli malı öfkeli gençler.
Kim tutar tosunları
Tabii söz konusu sürülerin mensubu yürüyüşçüler, katliam isteyenler, küfredenler, yakıp yıkanlar; Polat Alemdar dizileriyle yetişmiş genç insanlar. Şöyle bir düşünün, bugün 20 yaşında olanların geçmişini. Akılları ermeye başladıkları günden itibaren, güçlü tek bir siyasal hareket, tek bir parti, tek bir lider gördüler. Başka bir deneyimleri yok. Ve bu zaman zarfında en çok izledikleri dizi, bir katil güruhunun öyküsü Polat Alemdar; en çok izledikleri film, Recep İvedik. Okudukları spor gazetesinin adı, AMK.
Bunlara bir de, Türkiye’de kişi başına kitap okuma süresinin günde yalnızca ‘bir dakika’ oluşunu, işsizliği, yoksulluğu, had safhada incelmiş demokrat kişilikler olan siyasetçilerimizi, basın mensuplarımızı, kanaat önderlerimizi ekleyin. Eklediniz mi? Ne çıktı ortaya?
Şimdi o ortaya çıkan insanın, herhangi bir şiddet eyleminden ötürü ‘yargılanmama garantisi’ olduğunu da hesaba katın. Örneğin, bir HDP binasına ya da Hürriyet’e gidecek, camı çerçeveyi indirip yakıp yıkacak, kısmetse üç beş kişiyi linç edecek, polisle hatıra fotoğrafı çektirecek, bağırıp çağırdıktan sonra evine dönecek. Bunu yapmasa, kahveye gidip pişpirik oynayacak. Yani her halükârda daha eğlenceli ve verimli bir gece garantisi var. Üstelik soruşturulmayacak, yargılanmayacak; kazara gözaltına alınsa hemen serbest bırakılacak.
Saldırganlar, bir hukuk devletinde yaşamadıklarını, yeteri kadar kudurgan davranıp çirkefleşirlerse istedikleri her şeyi elde edebileceklerini fark edeli çok olmuş. Eh, kim tutar tosunları.
Yüzlerce örnekten yalnızca birkaçı
Yine de, 6 küsur milyon oy almış ve şu anda TBMM’de üçüncü parti konumundaki HDP’nin böylesine akıl/izan/yasa/anayasa/ahlak dışı bir şiddete maruz kalmasının daha somut, elle tutulur gerekçeleri olmalı. Güncel gerekçeleri. Birileri bu güruhun, o meşhur ‘hassasiyet’lerini kaşıyor olmalı. Cumhurbaşkanı seçimindeki üç adaydan biri ve TBMM’deki üçüncü partinin genel başkanı bir siyasetçiyi, örgütünü, bu saldırılarla karşı karşıya bırakan daha ‘açık ve yakın’ gerekçeler olmalı.
Çok değil bir saatlik bir internet araştırmasında toparladığım yüzlerce örnekten yalnızca birkaçını aktaracağım. Yorum yapmadan. Buna mukabil, aşağıdaki ifadelerin ve yukarıdaki dehşet verici ‘cezasızlık’ durumunun, herhangi bir demokraside hayal dahi edilemeyeceğini bir kez daha hatırlatarak.
Ne yazık ki Türkiye demokrasisi artık ‘az gelişmiş’ dahi değil. ‘Çok az gelişmiş’ sınıfında.
Buyurun:
“Üç parti buna imza atıyor. Terör örgütünün temsilcisi konumundaki parti buna imza atmıyor. Hani bunlar Türkiye’nin partisiydi? Hani Türkiye’yi temsil ediyordu?” 18 Nisan 2015, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı.
“Sırtını PKK’ya yasladığını açıklayan HDP’nin timsah gözyaşlarının propagandasını yapan Hürriyet, HDP’nin sözde ‘başsağlığı’ mesajını sürmanşetten duyurdu.” 9 Eylül 2015, Star.
“Kadının biri çıkmış, ‘Biz sırtımızı PKK, YPG, PYD’ye yaslıyoruz’ diyor. O sırtınızı bir de LPG’ye dayasanız da patlasanız.” 22 Ağustos 2015, Cüppeli AH.
“Katil.” 8 Eylül 2015, YŞ adlı gazetenin manşeti.
“Evet katilsin.” 10 Eylül 2015, YŞ adlı gazetenin iki gün sonraki manşeti.
“Açın gözlerinizi. Mesele sadece terör olmadığı gibi sadece PKK da değildir. Kandil’deki adamlardan HDP karargâhlarına, İstanbul’daki medya merkezlerine kadar bir şer ekseni kurulmuştur. Bu şer ekseni, siyasi muhalefet adı altında meşru muhalefeti de yönlendirmekte, terör örgütlerini tek çatı altında toplamaktadır.” 9 Eylül 2015, YŞ adlı gazetenin, İK adlı yazarı.
“Susturun Şu Şirreti!” 29 Haziran 2015, Star.
“7 Haziran seçimleri öncesi PKK’nın baş propagandisti Ahmet Hakan’dı. Bunu bilmeyen yok. Türk milleti Coşkun’un tüm ihanetlerini kaydetti ve elbette bedelini ağır ödetecek” 9 Eylül 2015, Star, CK adlı yazar.
“Şu anda ölen askerlerimiz, sivil insanlarımız var. Bu sivil insanların kanında hepsinin parmak izi vardır. Hatta HDP’ye oy verenlerin de var… HDP eşittir PKK’dir.” 11 Ağustos 2015, AKP vekili CŞ.
“Bu iş böyle olmaz. Her şehidimize karşılık bir HDP milletvekili indirilmeli.” 10 Ağustos, AAŞ adlı bir ‘profesör.’
“HDP’ye oy vererek kalaşnikofa şarjör olmayın.” 4 Haziran 2015, YÖ adlı gazeteci.
“Viski içip HDP’ye oy veren şerefsizler.” 3 Ağustos 2015, MHP lideri.
“HDP’ye oy veren şerefsizler.” 16 Ağustos 2015, AKP vekili HC.
Not: Kendi deyimleriyle ‘naif’ bir işe kalkıştıklarını söyleyen, çeşitli mesleklerden bir grup yurttaş, açtıkları facebook hesabından barışçıl eylemler örgütlemeye niyetlenmiş. Bana gönderilen mesaj şu: “Bir korku iklimi yaratılmaya çalışılıyor. Korkmayı reddeden, şiddeti reddeden, akıllı, bilinçli büyük bir kalabalık olarak sessiz kalıyoruz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Kalabalığız ama agresif olmadığımız için varlık gösteremiyoruz. O yüzden dedik ki toplaşalım. Bir grup olarak Tünel Meydanı gibi görünür bir yere gidelim ve bayraksız, flamasız, örgütsüz, lidersiz, sessiz bir eylem yapalım. Birer mum yakıp Tünel Meydanı’na bırakalım. Sessizce. Yasta olduğumuzu ve barış istediğimiz gösterelim. Çatışmanın tarafları her kimse onlara biz oyunda yokuz diyelim. Ve bu niyetle şu sayfada bir araya geldik: İstiyoruz ki aynı anda sosyal medyada da insanlar bir mum fotoğrafı paylaşsınlar. Mümkünse bulundukları yerde bir mum yaksınlar. Karanlığı aydınlatmak için binlerce mumun ateşi birleşsin. Çok naif, fazlasıyla romantik bir eylem bu. Ama istediğimiz tam da bu naifliğin sesini duyurmak. Çünkü çoğumuz bu olanlara anlam veremiyor, sadece huzurlu bir barış ortamı istiyoruz.”
(diken.com.tr’den alınmıştır.)