Prof. Dr. Ayşen Uysal, seçimlerin ardından başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinde yaşanan tartışmaları değerlendirdi. Evrensel Gazetesi’nden Serpil İlgün’e konuşan Prof. Dr. Uysal ideolojisizlik CHP’nin ideolojisi haline geldiğini söyledi.
24 Haziran’dan bugüne haber bültenlerinin sabit konusu olmayı sürdüren CHP ile başlayalım. Erdoğan tek adam rejimini adım adım hayata geçirirken, CHP’nin verdiği görüntü, giderek seviye yitimine de uğrayan bir iç kavga hali. CHP’yi yıllardır takip eden bir siyaset bilimci olarak partinin ikide bir bu girdaba giriyor olmasını nasıl değerlendirirsiniz? Nedir esas sorun?
Sorun partinin işleyiş mekanizması. CHP üzerine 2000’lerin başından itibaren yazıyorum; 2010’da Particiler kitabını yayınlamıştık, önceki iki yıl boyunca saha çalışmaları yürüterek Türkiye’nin dört bir köşesindeki çeşitli il ve ilçe örgütleriyle yaptığımız görüşmeler, parti çarklarının işleyiş mekanizmasını çözmemizi sağlamıştı. Saha çalışmasının üzerinden 10 yıl geçmesine, isimlerin çoğu değişmesine rağmen, bu işleyişin hiç değişmediği bugünkü tartışmalarda da açıkça görülüyor. Bu durum şöyle düşünmeme yol açıyor; birileri çok mücadeleci ve saf duygularla CHP yönetimine talip olabilir, son derece samimi de olabilir bu düşünceleri. Fakat çarklar öyle işler ki, bu kişiler o çarkları dönüştüremedikleri gibi, kendileri o çarkların içinde dönüşürler. CHP tarihinin bize anlattığı böyle bir şey.
Çarklar meselesini açarsak, nedir insanı yutan o işleyiş?
Burada esas olarak kastettiğim delege sisteminden itibaren inşa olan parti örgütlenme yapısı. Ve siyaset yapma tarzı tabii. İki eksene ayırarak değerlendirelim. Birincisi, en alt birimlerden itibaren şekillenen yapı öyle bir yapı ki, bir kere iktidarı ele geçirdiğinizde sizi kolay kolay birilerinin indirmesi söz konusu değil. O nedenle kurultay tartışmaları henüz noktalanmadı ama, imza toplanarak CHP’de bir lider değişikliğinin yapılamayacağını düşünüyorum.
Neden?
Hem çıkar ilişkileri, hem örgütlenme yapısı parti iktidarını bir kere ele geçiren kişinin onu kolay kolay kaybetmesine izin vermiyor. Ancak çok olağanüstü gelişmeler neticesinde iktidarı kaybedebilir. Örneğin 2010’da kaset skandalıyla değişmişti, 2010’dan bu yana değişiklik sağlanamadı. Çünkü parti içi iktidarı ele geçirdiğinizde partiyi dizayn edebiliyorsunuz. İkinci olarak, çıkar siyaseti dediğim, tamamen bireysel çıkar hesapları üzerine kurulu bir siyaset anlayışı da bunu besliyor. Siyaset bir meslek olarak algılanıyor. Kitabın üst başlığı olan “particiler” tanımlamasını sevgili Tanıl Bora’ya borçluyuz. Evet bu bir meslek, emekliliği olmayan, mezara kadar devam etmesi arzulanan ve maddi çıkarlar elde etmeyi mümkün kılan bir meslek. Aynı zamanda ayak oyunları üzerine kurulu, erkek bir siyaset tarzı bu. İstisnalar olmakla birlikte, kadınlar da bu çarkın içinde erkek siyasetinin oyunlarını ve dilini büyük ölçüde öğrenip benimsiyorlar. Biz sıradan yurttaşlar olarak CHP’deki mücadeleyi ne olarak görüyoruz, iki kişinin ve onların ekiplerinin iktidar mücadelesi olarak görüyoruz. Ekranda görünen bu. Ama ekranın arkasında bir paylaşım savaşı var.
Somutlaştırırsak, neyin paylaşım savaşı?
Örneğin önümüzde yerel seçimler var, aday listelerini kim belirleyecek meselesi önemli. Ya da genel seçimleri düşünelim. Vekillik meselesine baktığımızda, neredeyse istisnasız herkesin o bireysel çıkarları elde edebilmek adına aslında çoktan lağvedilmiş bir parlamentoya girmek için nasıl mücadele ettiğini görüyoruz. Belki haksızlık yaptığım birkaç kişi vardır, ama bu sayının bir elin parmaklarını geçmeyeceğini düşünüyorum. Çok basit şeylerden bahsediyorum, örneğin diplomatik pasaport almak, VIP kullanmak… Bunlar o kadar önemli ki, toplumda zaman zaman dillendirilen “parlamentodan çekilsinler, boşuna kukla olmasınlar” söylemi böyle bir mekanizmada hiçbir zaman hayat bulmaz. En muhalif görünenlerin bile hem özlük hakları hem de bahşedilen ayrıcalıklar nedeniyle vazgeçemeyeceği bir siyaset tarzı, daha doğrusu bir meslek bu.
‘Hangi CHP’ sorusuna da yol açan, CHP ideolojisinin rolü için ne söylersiniz?
Aslında orada çok bilinçli bir politika izleniyor. İdeolojisizlik partinin ideolojisi haline gelmiş durumda. Bu özel bir tercih. Çok uzun bir zaman diliminden beri bir ideolojisizlik tercihi var CHP’nin. Önceki yıllarda CHP’nin bu durumunu “herkesi yakala partisi” kategorisinde değerlendirmiştim. Herkesi yakala partilerinin özelliği iktidar odaklı partiler olması. İktidara gelebilmek için toplumun her kesiminden oy almaya çalışan, bunun için ideolojik bagajlarını boşaltan, belli bir ideoloji ekseninde toplumun belli bir kesimine seslenmek yerine, herkese seslenebilecek bir dilin inşa edildiği parti modeli. Bence bugün CHP’yi daha iyi anlayabilmek için, bu model ile kartel parti modelini birlikte düşünmek gerekiyor. Bunlar birbirini dışlayan parti modelleri değil.
Kartel parti modelinin özelliği ne?
Şu; birtakım partileri sistem dışında yani oyunun dışında bırakmak için bazı kurallar üzerinde zımni ya da açık biçimde anlaşmaya dayalı bir parti modeli. Bu tür partiler, devlet kaynaklarına giderek daha bağımlı hale gelerek, kaynakların paylaşımı ve denetimi konusunda zımni anlaşma yoluna gider. Örneğin yüzde 10 barajı konusunda açık bir muhalefet yürütmemek. Neden? Pastadan daha fazla pay alabilmek ya da iktidar yarışını en az sayıda partiyle sürdürebilmek adına. Partilerin finansmanı ya da seçim sistemiyle ilgili kısıtlayıcı düzenlemeler de örnek olarak düşünülebilir. Kartel parti, bu tür siyasal yarışı sınırlayan düzenlemelere, mevcut durumunu korumak adına zımni destek verir. CHP kartel parti mantığı gereğince aslında başkanlık sistemine geçişte zımni destek veriyor. Başkanlık sistemleri, sonuçta ikiden fazla etkin partiye yaşam şansı tanımayan sistemlerdir. CHP, sistemin iki etkin aktöründen biri olarak kalması kaydıyla bu sisteme örtük destek veriyor. AKP’nin iktidarını da bu anlamda onaylamış bir parti. O nedenle, seçim sonuçlarına itiraz edilmemesine, oylara sahip çıkılmamasına bir de bu gözle bakmak çok da kurgusal bir tablo oluşturmak olmaz.
…
HDP’de de seçim sonuçları, bundan sonra nasıl bir yol izleneceğine dair tartışmalar devam ediyor. İktidar bloğunun hedefinde olmayı sürdüren HDP’nin düzen içi partilerden ayrılan yanlarını akılda tutarak, tek adam rejimine hazırlıksız yakalandığı, etkisizleşmesine rağmen Meclise girmeyi yeterli bulduğu gibi görüş ve eleştirilere nasıl yaklaşıyorsunuz?
HDP’de dışa yansıyan bir tartışma yok, ama orada da derin bir sessizlik ve ne yapacağını bilememe hali var. Bu tabii en çok durumdan memnun olmayan ve otoriter bir sistem kıskacında ne yapacağını düşünen seçmen açısından negatif bir durum. Kaldı ki, bireysel çıkar siyasetinden HDP’nin de diğer partiler kadar olmasa da payını aldığını düşünüyorum. Çok büyük bir olaymış gibi vekillerin mazbatalarını göstererek fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşması bir yurttaş olarak beni çok rahatsız etti örneğin. HDP’de eleştiri noktası olarak ortaya koyulması gereken bir diğer şey de şu; sonuçta bu partinin bırakın diğer kademelerde siyaset yapanlarını, bir önceki dönemde vekillik yapan çok sayıda kişi cezaevinde ama isimleri bile anılmıyor. Hakkari Milletvekili Leyla Güven hâlâ cezaevinden çıkamıyor. CHP en azından Berberoğlu için bir şeyler yapmaya çalışıyor – yaptıklarının ne kadar etkili olduğu tartışılır- ama Güven’in dışarı çıkması için ne yapılıyor, diğer HDP’li siyasilerin yeniden siyaset sahnesine dahil olabilmeleri için ne yapılıyor? Dolayısıyla “HDP niye Mecliste?” sorusu önemli bir soru. Parlamento içi siyasetin noktalandığı bir dönemdeyiz. Parlamentoda etkili bir muhalefet yapmanın artık olanağı yok. Bu defa da tek tek Meclisten atılmayı mı bekleyecekler? Başka türlü bir siyaset tarzı üzerine düşünüp tartışmaları elzem.
…
‘Parlamenter mücadele sokağı dışlamaz’ yönündeki vurgunuzu hatırlatarak soralım, yeni rejimde bu daha mı öne çıktı?
Bir alan kapanınca ister istemez diğeri daha fazla ön plana çıkar. Bu kaçınılmazdır. Parlamentoda zaten ne kadar etkili muhalefet yapıldığı tartışma konusuydu ama şimdi o alanın tamamen tükendiği bir siyaset sahnesiyle karşı karşıyayız. Başka nasıl olanaklar var diye düşünüp, bunlar üzerinden ilerlemekten başka şansımız olmadığını düşünüyorum.
Söyleşinin tamamı için: https://www.evrensel.net/haber/358057/aysen-uysal-chpdeki-kavga-liderlik-kavgasi-degil-paylasim-kavgasi