Rusya’nın Suriye’de Esad rejimine askeri yardımını artıracağı haberi artık Türkiye’nin de dahil olduğu çatışmanın yeni bir düzeye evrileceğini gösteriyor. New York Times gazetesine göre Rusya’nın Suriye’de Lazkiye civarında yüzlerce kişilik prefabrike ev ve taşınabilir hava sahası kontrol sistemi inşa etmesi ABD’yi endişelendirdi (04.09.2015). ABD’li yetkililer Rusya’nın amaçlarından emin olmasalar da yapılan hazırlıkların 1000’e yakın danışman ve askeri personeli barındırabileceğini düşünüyorlar. Kimi uzmanlar ise Rusya’nın hazırlığının lojistik destek ve hava desteğiyle kısıtlı kalacağı görüşünde. Gelişmeler ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’yi Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’la bir telefon görüşmesi yapmaya sevk etti. Hafta sonu yapılan görüşmede Kerry Lavrov’a Rusya’nın hareketinin çatışmayı tırmandıracağı, sivillerin hayatını kaybetmesine yol açacağı, mülteci akınını artıracağı ve IŞİD’e karşı koalisyonla çatışma riski içerdiği uyarılarında bulunmuş. İki dışişleri bakanı bu ay toplanacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında konuyu görüşme kararı almışlar (The Guardian, 06.09.2015). Geçen Cuma Vladivostok’taki Doğu Ekonomik Forumu’nda konuşan Rusya Başkanı Vladimir Putin ise çeşitli seçenekleri değerlendirdiklerini ancak şu anda Suriye’ye Rus kara birliklerinin gönderilmesinden söz etmenin erken olacağını belirtti. Dolayısıyla Rusya’nın desteğinin daha çok lojistik ve hava gücü boyutunda kalacağı görülüyor.
Konuya dair ilginç bir değerlendirme de İsrail’de yayınlanan liberal eğilimli Haaretz gazetesinden geldi. Rusya’nın hareketini İsrail için bir tehlike oluşturduğuna dikkat çeken Haaretz yorumcusu Amos Harel ABD’nin Rusya’ya vermiş olduğu mesajın daha çok dostlar alışverişte görsün diye yapıldığını vurguluyor: “Son çabalar ABD’den zayıf eleştiriler gelmesine neden olduysa da, bunlar Esad’ın yönetimden uzaklaşmasını talep eden başlangıçtaki Amerikan tutumuna nazaran yapmacık bir tutumdan öteye gitmiyor” (Haaretz, 06.09.2015). Harel’e göre Rusya ve İran önceleri birbirlerinden ayrı olarak hareket ederken, İran’ın Haziran’da P5+1 ülkeleriyle imzaladığı Viyana Anlaşması’ndan bu yana iki ülke aralarında yeni bir eşgüdüm geliştirmiş durumda. Harel geçen ay İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün komutanı General Kasım Süleymani’nin Moskova ziyaretini bu eşgüdümün bir işareti olarak değerlendiriyor. General Süleymani Irak’ta IŞİD’le savaşta, özellikle ABD hava kuvvetleriyle beraber yürüttüğü Musul’un savunmasında öne çıkmış bir isim. Harel’e göre bu gelişmeler İsrail’in aslında Suriye’nin bir bölümünde iktidarını sürdürmesine itiraz etmediği Esad rejimini güçlendirecek. İsrail Esad’a gönderilen ileri teknolojiye sahip silahların Hizbullah’ın eline geçmesinden kaygılanıyor.
Viyana Anlaşması’nın dönemin en önemli diplomatik olayı olduğunu önceki yazılarımda vurgulamıştım. Gelinen noktada İran’ın elini güçlendirdiği gerekçesiyle anlaşmadan rahatsız olan İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin içinde bulunduğu eksenin ABD’den bağımsız hareket etme alanının daraldığını gözlemek mümkün. Rusya ise bu yeni durumda diplomatik hamlelere devam ediyor. Ağustos’un son günlerinde Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin üçüncü Moskova ziyaretinde IŞİD’le mücadele, Suriye’deki çözüm seçeneklerinin görüşüldüğü ve Rusya’nın Mısır ve İran arasında ilişkileri iyileştirme için arabuluculuk rolünü üslendiği basına yansıdı (Al Arabiya, 27.08.2015) Eş zamanlı olarak Rusya’nın Manama elçisi yerel basına Bahreyn ve Rusya arasında askeri bir ittifak imzalayacağını açıkladı. Rusya’nın bu manevralarının Ortadoğu’daki etkinliğini artıracağını, bu etkinliği de Ukrayna’daki krizde bir koz olarak kullanacağını öngörebiliriz. Bölgemizde birbiriyle iç içe geçmiş birden fazla müzakere masası oluşmuş durumda ve bu masalarda pazarlık hem diplomatik hem de silahlı yoldan yürütülmekte. Böyle bir konjonktürde çatışmalar büyük güçlerin atfettikleri önem sırasına göre birbirine bağlanıyor ve hem ABD hem de Rusya safları sıklaştırmaya çalışıyor.
(Evrensel’den alınmıştır.)