“AKP Hükûmetinin politikalarıyla birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin araştırılması” amacıyla HDP tarafından verilen önerge AKP ve MHP’lilerin oylarıyla reddedildi. CHP önergeyi destekledi.
“Kürdistan” tartışmasının çıktığı görüşmelerin tutanaklarını yayınlıyoruz:
“Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 08/12/2015 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Diyarbakır Milletvekili
Grup Başkan Vekili
Öneri:
08 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından verilen (198 sıra no.lu), “AKP Hükûmetinin politikalarıyla birlikte çeşitli valilikler tarafından hukuka aykırı bir biçimde ilan edilen sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin araştırılması” amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 08/12/2015 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi üzerine lehte Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda burada anlatacaklarım üzerinde özellikle AKP milletvekilleri sıralarından yoğun olarak, bunu, anlatacaklarımızı inkâr etmek üzerine ve anlatacaklarımızı kabul etmemek üzerine birtakım girişimlerde bulunulacağını, birtakım cevaplar verileceğini şu andan biliyorum. Ancak sadece on dakika, bütün ön yargılarınızı bir tarafa bırakarak siyasi ve kişisel kaygılarınızı bir tarafa bırakarak, bire bir yaşayan biri olarak, bire bir bu sokağa çıkma yasaklarında bu uygulanan antidemokratik uygulamalara maruz kalmış biri olarak beni sadece on dakika dinlemenizi istiyorum. Çünkü bu anlatacaklarım Suriye’den değil, Filistin’den değil, sizin iktidar olduğunuz ülkenin sınırları içerisinde uygulanan bu politikalardır.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Siz hangi ülkedesiniz?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Biz bıkmadan usanmadan bunları anlatmaya devam edeceğiz. Biliyorum ki sizler bunlara kulaklarınızı tıkamaya devam edeceksiniz ancak şu anda son birkaç aydır kürdistan’da on sekiz yerde il ve ilçeler olmak üzere… (AKP sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan… Öyle bir yer mi var Sayın Başkanım?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – …toplam 149 gün sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve bu sokağa çıkma yasaklarında AKP’nin bu savaş politikaları neticesinde 77 insan, 77 sivil yurttaş yaşamını kaybetmiştir. Bizler Cizre’deyken ben bizzat orada siviller olduğunu söylediğim zaman Sayın Başbakan sivil olmadığını söylemişti. Bu sivil değildi, evet, sizin gözünüzde bu sivil değildi ya da kendi çocuğunu, on yaşındaki Cemile’yi buzlukta saklamak zorunda kalan… Cemile sivil değildi değil mi? Ya da kendi ellerimizle hastaneye yetiştirmeye çalıştığımız bu çocuk, sizin gözünüzde sivil değil teröristti.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Onları, siz, kendiniz öldürüyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Tüm bunların bire bir şahidi olarak sekiz gün Cizre’de, altı gün Silvan’da, bizzat, bu antidemokratik uygulamalara maruz kaldım.
Bizler, sokağa çıkma yasaklarının olduğu yerlerde, bire bir AKP’nin talimatıyla çalışan valiler ve kaymakamların eliyle halka yapılan katliamın bire bir şahidi olduk.
Çocuklar, keskin nişancılar tarafından katledildi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kürtler öyle demiyor… Kürtler öyle demiyor…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Çocuklar, sokakta oyun oynarken dizlerinden, bacaklarından vuruldu.
Çocuklar…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kürtler muzdarip… Zulmediyorsunuz Kürtlere… Kürtlere zulmediyorsunuz orada…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Dinlerseniz öğreneceksiniz!
Çocuk, annesinin kucağında, bu antidemokratik uygulamaya maruz kaldı. Buyurun…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kürtlere zulmediyorsunuz. Sizden şikâyetçi onlar.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Sonra, burada, sizin yaptığınız bütün savunmalar, orada hendeklerin olduğuydu. Peki, hendeklere karşı bu şekilde mi savunma geliştirdiniz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Siz zulmün yanındasınız. Zulmediyorsunuz Kürtlere.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, laf atmaları engeller misiniz?
BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibi dinleyelim, sonra cevap vermek isteyen verebilir.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kürtlere zulmediyorsunuz!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Türk’sen övün, değilsen itaat et midir? Bu mudur hendeklere karşı verilen mücadele?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu ortamda böyle bir oturum olmaz. Eğer varsa bir cevabı kürsüye çıkar verir.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bu mesele hendek değildi. Bunu, sizler de, bire bir hepiniz biliyorsunuz.
BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibi dinleyelim, daha sonra sözü olan cevap verebilir.
HARUN KARACA (İstanbul) – Mecbur muyuz saçma sapan sözleri dinlemeye!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkan, lütfen, müdahale eder misiniz?
BAŞKAN – Dinleyelim hatibi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Dinlemek zorundasınız!
BAŞKAN – Sayın Hatip, biz sizi dinleyeceğiz, Genel Kurul sizi dinleyecek. Yalnız, özellikle, İç Tüzük’e uygun olarak…
HARUN KARACA (İstanbul) – Kürdistan deme hakkı yok burada. O şekilde söylenemez.
BAŞKAN – …67’nci maddeye göre ülkenin belli bir bölgesini farklı bir nitelendirme yapmak suretiyle bir kısmı yaralayacak sözler de kullanmamanızı özellikle istirham ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkanım, lütfen, müdahale eder misiniz?
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, buna siz müdahale edemezsiniz.
BAŞKAN – İç Tüzük 67 yetki veriyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sizin grup toplantınızda Başbakan olarak Tayyip Erdoğan’ın kullanmış olduğu coğrafi, siyasi, tarihî bir coğrafya… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bakın Sayın Baluken, kürsüde hatibiniz var. Hatibiniz konuşsun.
Arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
Sayın milletvekilleri, lütfen…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – İzin verirseniz Başkanım ve müdahalelere bir uyarı yaparsanız sevineceğim.
Evet, orada hendeklere karşı bir mücadele olmadığını hepiniz biliyorsunuz. Orada bir halkın iradesine…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ne işi var o hendeklerin orada?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Dinlerseniz öğreneceksiniz…
Bir halkın iradesine, bir halk sadece “Ben varım.” dediği için… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ne işi var o hendeklerin orada?
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar… Sayın milletvekilleri… Hakan Bey, lütfen hatibi dinleyelim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – …”Ben de kendi irademi beyan edebilirim.” dediği için, o “esadullah timi” denilen ve burada araştırılmasını istediğimiz, üstünü örttüğünüz o timler vasıtasıyla oradaki sivil halkın üzerinde birçok baskı uygulanıyor.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Niye kazdın hendekleri o zaman? Sokağa çıkma yasağı istemiyorsan kazma hendeği kardeşim!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Evet, bu mudur hendeklerle mücadele? Türk’sen övün, değilsen itaat et. Bunların yazılımlarının hepsi sizin basın kuruluşlarınız tarafından çekilip Silvan’da sokağa çıkma yasağı kaldırılmadan bir gün önce servis edildi. Yapılan şuydu: Eğer siz muhalif ses çıkarırsanız, eğer siz “Benim iradem var.” derseniz, eğer siz “Bu tekçi zihniyete karşı mücadele ediyorum.” derseniz, “Ben bu tekçi zihniyeti kabul etmiyorum.” derseniz, işte o zaman “Sizin karşınızda sizi katlederiz.” dediler.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – O hendek ne olacak? Hendekten bahset!
BAŞKAN – Sayın Çavuşoğlu, lütfen…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – “Türk’sen, değilsen itaat et.” denildi. Biz bu topraklar üzerinde birçok halkın olduğunu hepimiz biliyoruz. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp şunu söyledi: “Kürt halkı.” dedi. Mademki “Kürt halkı, biz onların yanındayız.” diyorsa eğer bununla ilgili neden şu ana kadar Mecliste herhangi bir çalışma başlatılmadı? Neden herhangi bir AKP milletvekilinin ağzından bununla ilgili tek bir cümle söylenmedi? Bunun hepsinin birebir araştırılması gerekiyor.
Evet, sokağa çıkma yasaklarında neler yapıldı, anlatayım. Siz belki dinlemek istemiyorsunuz ama tutanaklara geçecek ve gerçekten 90’lı yıllarda yapılan bütün katliamlar gibi bu da Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçecek. Bunun geçmesi için de tutanaklara geçmesi gerekiyor.
Neler yapıldı sokağa çıkma yasaklarında? Su kesildi, elektrikler kesildi, hiçbir GSM operatörü çekmedi. AKP’nin iktidarının talimatıyla GSM operatörleriyle biz 112’ye bile ulaşamadık, 112’ye bile.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hendek ne olacak? Bir kere de hendekten bahset!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Çıkıp hiçbir şeyden haberi olmayan, oradaki hiçbir şeyden haberi olmayan, hiçbir inisiyatifi olmayan, hiçbir yetkisi olmayan valiler, kaymakamlar çıkıp şu açıklamaları yaptılar: “Biz halka ekmek, su dağıttık.” dediler. Ben sekiz gün kaldım Cizre’de, Silvan’da altı gün kaldım. Biz… Tek şunu gördüm ben: Altı saat kaldığım evde altı saat boyunca bomba atarlara maruz kaldım, altı saat boyunca silahlarla taramalara maruz kaldım. Bugün burada konuşuyorsam tamamen şans eseridir, çünkü orada bizim de hayatımıza kastedildi. Nasıl ki sokağa çıkma yasaklarının olduğu yerlere girmeye çalışan Sayın Figen Yüksekdağ’a karşı bu uygulama geliştirildiyse içeride de bizim de hayatımıza kastedildi. O güvenlik görevlileri halkı koruyorsa madem, insanlar niye beyaz bayraklarla dışarıya çıkıyor, niye?
Düşünün ki Kızılay Meydanı’nda sokağa çıkma yasağı var…
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Orada hendek yok, hendek yok orada.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – …ve sizler milletvekilleri olarak oraya giremiyorsunuz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Hatip, Kızılay Meydanı’nda hendek yok.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Elektrik yok, su yok, hiçbir yiyecek yok. O halk tamamen kendi iradesini ortaya koyduğu için, tamamen “Ben kendi kendimi yönetebilirim.” dediği için, tamamen sizin ırkçı, faşist ve tekçi zihniyetinize karşı “Ben… (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, HDP sıralarından alkışlar)
Başkan, lütfen müdahale eder misiniz! (Gürültüler)
“…sizin bu uygulamalarınızı kabul etmiyorum.” dediği için bu insanlara karşı bir imha ve katliam politikası geliştirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Hatip, bütün Meclisi ırkçı olarak, faşist olarak nitelendiremezsiniz.
Bakın, İç Tüzük 67’ye göre…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Meclise hitap etmiyor, laf atanlara söylüyor.
BAŞKAN – …kaba ve yaralayıcı sözler kullanamazsınız.
Lütfen…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkanım, sürekli bana müdahale ediyor.
BAŞKAN – Lütfen…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Göreviniz gereği…
BAŞKAN – Temiz bir dille konuşmanızı istiyorum.
Sayın milletvekillerinden de…
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika, bir dakika, bir dakika…
Sayın milletvekillerinden de… Konuşmanın içeriğine katılmak durumunda değilsiniz ama kürsüye çıkan her hatibi dinlemek durumundayız. Her gruptan da konuşmacılar var. Gerekirse konuşmacılar cevaplarını verirler.
Lütfen değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Ama bana “faşist” demeye hakkı yok ya, çok ayıp!
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bu uygulamalar…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bir saniye… Bir süreyi durdurur musunuz?
İkinci defadır hatibin konuşmasına müdahale ediyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Ben uygulamalardan söz ediyorum. Bu faşist bir uygulamadır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Faşist sensin! Faşist orada.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bu faşist bir uygulamadır, faşist bir uygulamadır.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Faşistin kim olduğunu ben biliyorum.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Ve şunu söylüyorum, bu uygulamalara karşı…
NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Çok ayıp!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – …eğer orada ne olduğunu bilmek istiyorsanız biz oradayız, biz oradaki insanların yanındayız, biz onlarla beraber bu antidemokratik, bu gayrimeşru, bu hiçbir hukuka ve insanlığa sığmayan uygulamalara karşı o insanların yanında yer alıyoruz. Eğer sizler de orada ne yaşandığını görmek istiyorsanız, bir zahmet çıkalım odalarımızdan, hepimiz gidelim. Orada ne yaşandığını bire bir kendiniz görün. Sürekli medyada gösterilenler üzerinden yorum yapacağımıza, buyurun, neler yaşanıyor, bu halk neler yaşıyor, bu 77 insan sivil miydi, değil miydi…
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Caminin içerisinde şehit edilen vatan evlatlarından bahset.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – 35 günlük bebeğe “sivil” demeyen bir zihniyetten söz ediyoruz. 35 günlük bebek hastaneye gidemediği için hayatını kaybetti.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Caminin içerisinde şehit edilen vatan evlatlarından bahset.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bunun için de, buyurun, en kısa zamanda gerçeğin, hakikatin ne olduğunun ortaya çıkmasını eğer sizler de istiyorsanız, buyurun, bu araştırma…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – …komisyonunu oluşturalım ve bu sivillerin kimler tarafından ne şekilde öldürüldüğünü hep beraber görmüş olalım.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – PKK’lılar, teröristler öldürdü, teröristler.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkürler Sayın Başaran.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bir hususu özellikle iletmek istiyorum. Şimdi, sayın hatip konuşurken, defalarca Genel Kuruldan konuşma düzenini bozacak şekilde laf atmalar oldu. Gürültüyle defalarca sayın hatibin konuşmasını bütün milletvekillerinin dinlemesini gasbedecek şekilde müdahaleler oldu.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hatip de tahrik etmesin.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz bu laf atanları, bu gürültü yapanları uyaracağınız yere kürsüde konuşma yapan sayın hatibin sözünü 2 kez kestiniz.
BAŞKAN – Evet Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Her iki söz kesme girişiminiz de İç Tüzük’e uygun değildir, İç Tüzük’e aykırıdır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Faşist kim?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Onları yapanlar faşist.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Hendek kazanlar ne, hendek kazanlar?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Zihniyetiniz faşist, zihniyetiniz.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika. Sayın Baluken’i dinliyoruz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Kim hendek kazanlar?
BAŞKAN – Hakan Bey, Sayın Çavuşoğlu…
Buyurun Sayın Baluken, dinliyorum sizi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın hatibin belirttiği “kürdistan” ismi bu toprakların siyasi ideali ve tarihî bir gerçekliğidir. (HDP sıralarından alkışlar) Bugüne kadar, Selçuklu Sultanı Sencer’den Yavuz Sultan Selim’e, ilk Meclis kuruluşundan bu Meclis tutanaklarına, şu anki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP Grubunda yapmış olduğu konuşmaya kadar da defalarca ifade edilmiştir. Hiçbir Meclis başkanı da sizin gibi İç Tüzük maddesini gerekçe göstererek o konuya müdahale etmemiştir. Dolayısıyla, bu tutumunuz yanlıştır.
BAŞKAN – Sayın Başkan…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İkincisi: Sayın hatip orada “Türk’sen övün, değilsen itaat et.” yazısını göstererek bu yazının genel olarak bugün yaşanan sorunların kökeni olduğunu belirtmiş, oradan gelen tepkiler üzerine de “Bunu savunan ırkçı ve faşisttir.” demiştir. Bu tespiti de son derece yerindedir.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Evet, bunu savunan ırkçı ve faşisttir ama öyle demedi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Dolayısıyla, sizin ona müdahale etmeniz de İç Tüzük’e uygun değildir.
BAŞKAN – Sayın Baluken, ben İç Tüzük 67’ye istinaden, yine, İç Tüzük’ün 66’ncı maddesine göre…
NURETTİN YAŞAR (Malatya) – Bunu savunan ırkçı ve faşisttir ama aksini savunan da ırkçı ve faşisttir.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İç Tüzük’e uymaya ve konudan ayrılmamaya davet için kesilebilir. Ben de bunun için İç Tüzük’ten aldığım yetkiye dayanarak konuya davet ettim ve yaralayıcı sözler sarf etmemesini ifade ettim. Bu, Başkanın yetkisidir, İç Tüzük’ten aldığı yetkidir. (HDP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bakın, Sayın Cumhurbaşkanının Başbakan olarak AKP Grubunda yapmış olduğu oturumu da yönetiyordunuz. Bu Meclisin tutanaklarında “kürdistan ve Lazistan mebusları” dediğinde müdahale etmiyordunuz.
BAŞKAN – Doğrudur, kürdistan, Lazistan mebusları vardı geçmişte, tarihte, doğrudur.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Orada yapmadığınız müdahaleyi de burada yapamazsınız.
BAŞKAN – Doğrudur efendim, teşekkür ediyorum, tutanaklara geçmiştir.
Önerinin aleyhinde Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan Kavaklıoğlu.
Buyurun Sayın Kavaklıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Sayın Başkanım, öncelikle yeni vazifenizi tebrik ediyorum. Allah hayırlı hizmetler yapmayı nasip etsin.
Sayın milletvekilleri, HDP’nin grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplumsal hayatın vazgeçilmez ilk ve temel esası, insanın en asli ve temel hakkı olan yaşam hakkının temin edilmesidir. Bir devletin ve ülkenin var olabilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi, vatandaşlarının can ve mal güvenliğinin teminidir.
Bugün, maalesef, ülkemizin bazı bölgelerinde, bazı şehirlerinde ve bazı sokaklarımızda, vatandaşlarımızın günlük hayatlarını idame için gerekli olan faaliyetlerin yapılmasını engellemek isteyenler ve vatandaşlarımızı dehşete düşürüp terörize etmek isteyenler vardır. Çocuklarımızın okula gitmesini, vatandaşlarımızın semt polikliniğine, doktora gitmesini engellemeye, fırından ekmek almasını zorlaştıran unsurlar yetmezmiş gibi sokaklarda hendekleri kazıp barikatları kurmaya, çoluğun çocuğun geçeceği, oyun oynayacağı sokaklara bubi tuzaklı bombalar yerleştirmeye cüret etmektedirler.
Vatandaşlarımızın günlük hayatlarını devam ettirmelerindeki rahatlığı, güvenliği ve esenliği yok etmek istemektedirler. Bütün bunları bertaraf edip vatandaşlarımızın rahatça dolaşabilmeleri için o tuzakların, patlayıcıların temizlenmesi ve hendeklerin kapatılması gereklidir. Vatandaşlarımızın güvenliği bizim için her şeyden daha önemlidir.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Hiç gittin mi o yöreye?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Vatandaşlarımızın istekleri doğrultusunda bu temizliğin yapılabilmesi, patlayıcıların etkisiz ve zararsız hâle getirilebilmesi için mülki idare amirleri, tedbir amaçlı, halkımızın can ve mal güvenliğine zarar vermeden, gündelik hayatın normal akışını temin için geçici olarak sokağa çıkma yasağı uygulamaktadırlar.
FERHAT ENCÜ (Şırnak) – 300 sivili katlederek mi yapıyorsunuz bunu?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Bu sokağa çıkma yasağı, ilan edilen sokak, cadde ve mahallelerde, değişik alanlarla sınırlı olarak uygulanmaktadır. Mülki amirlerce alınan bu kararların temel hukuki ve yasal dayanağı öncelikle Anayasa’mızın 23’üncü maddesi ve il idaresi kanununun…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – 23’üncü maddeyi oku öyle bir yetki yok…
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Var. Efendim, Anayasa’mızın 23’üncü maddesini hemen okuyayım ben size.
BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen kürsüdeki hatibe müdahale etmeyin.
Efendim, siz de Genel Kurula konuşun Sayın Kavaklıoğlu.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Başlığı “Yerleşme ve seyahat hürriyeti” biliyorsunuz. “Yerleşme hürriyeti: Suç işlenmesini önlemek, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi geliştirmek, kamu mallarını korumak; seyahat hürriyeti ise suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle genel sağlığı korumak yahut suç işlenmesini önlemek amacıyla sınırlandırılabilir.” diyor.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – 13’üncü ve 15’inci maddeyi de okuyun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – 13’üncü maddesi ne bu Anayasa’nın?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Yine, İl İdaresi Kanunu’muzun 11’inci maddesi valilerimize tanınan yetkileri ve görevleri belirlemekte.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Doğru, sizin valileriniz! AKP’nin valileri!
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Bu 11’inci maddenin (A) fıkrasına göre “Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla Devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder, bu teşkilat amir ve memurları vali tarafından verilen emirleri derhâl yerine getirmekle yükümlüdür.”
Yine, İl İdaresi Kanunu’nun 11’inci maddesinin (C) fıkrasında “İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir.
Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır. Bu hususta alınan ve ilan olunan karar ve tedbirlere uymayanlar hakkında 66’ncı madde hükümleri uygulanır.”
Buna benzer bir yetki, yine -aynı kanunun- İl İdaresi Kanunu’nun 32’nci maddesinde kaymakamlara da tanınmıştır. Kaldı ki, Diyarbakır’da son alınan sokağa çıkma yasakları, biliyorsunuz Sur Kaymakamlığı tarafından alınmıştır. Burada da, (A) fıkrasında “Kaymakam, ilçe sınırları içinde bulunan genel ve özel kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir.” Yine (B) fıkrasında “Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla Devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder. Kanun, tüzük, yönetmelik ve Hükûmet kararları hükümlerinin yürütülmesi için emirler verir. Bu teşkilat amir ve memurları kaymakam tarafından verilen emirleri derhâl yerine getirmekle ödevlidir.”
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Cezası nedir?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Yine -aynı maddenin- 32’nci maddenin (Ç) fıkrasında “İlçe sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi kaymakamın ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için kaymakam gereken karar ve tedbirleri alır. Bu hususta alınan ve ilan edilen karar ve tedbirlere uymayanlar hakkında 66’ncı madde hükümleri uygulanır. Peki, bu 66’ncı madde hükümleri nedir? 66’ncı maddede de “İl genel kurulu veya idare kurulları yahut en büyük mülki idare amiri tarafından kanunların verdiği yetkiye istinaden ittihaz ve usulen tebliğ ve ilan olunan karar ve tedbirlerin tatbik ve icrasına muhalefet eden veya müşkülat gösterenler veya riayet etmeyenler, mahallî mülki amir tarafından Kabahatler Kanunu’nun 32’nci maddesi hükmü uyarınca cezalandırılır.”
FERHAT ENCU (Şırnak) – Kaç kişi?
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Kim cezalandırıldı?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sokağa çıkmanın cezası nedir, ihlal etmenin?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – “Ancak, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini tehlikeye düşürecek toplumsal olayların baş göstermesi hâlinde vali tarafından kamu düzenini sağlamak amacıyla alınan ve usulüne göre ilan olunan karar ve tedbirlere aykırı davrananlar, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” diyor 66’ncı madde.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Hapis değil, mezara koyuyorlar mezara!
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Bu hükümlere ve şimdiye kadar valilerimizin ve kaymakamlarımızın aldığı kararlara halkımız tamamen riayet etmiştir, burada bir sıkıntı yaşanmamaktadır.
ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) – Gördünüz mü acaba, orada mıydınız?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Halkımız, güvenlik güçlerimizin sokaklarımızı yaşanabilir hâle getirmesine yardımcı olmaktadır çünkü vatandaşlarımızın bakkala ekmek almaya gitmesi bile tehlikeli hâle gelmiştir.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Esadullah timi onlar.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Camiler bile terör unsurları tarafından kundaklanmaya ve işgal edilmeye başlanmıştır. Bunların temizlenmesi ve huzurun temini için devlet gereğini yapmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bütün bu barikatların kaldırılması ve hendeklerin doldurulması sırasında terör unsurları, güvenlik kuvvetlerimize, çalışan kamu görevlilerine ve araçlarına silahlı saldırılarda bulunmaktadır. Yapılan bu faaliyetlerde Hükûmetimizin üzerinde hassasiyetle durduğu en önemli husus sivil kayıpların olmamasıdır. Bunun için güvenlik güçlerimiz tarafından çok hassas çalışmalar gerçekleştirilmektedir.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Çok hassas, çok!
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Bu sebeple işler uzamakta, güvenlik kuvvetlerimiz maalesef çok sayıda yaralı ve şehit vermektedir. Sivil kayıp olarak nitelendirilenlerin çoğu da silahlı unsurlar olmaktadır. Sivil kayıpların olmaması… (HDP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Gel gidelim araştıralım o zaman.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – …ortak temennimizdir.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ayıp denen bir şey var ya.
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – Bu konuda gerekli hassasiyet gösterilmektedir.
BESİME KONCA (Siirt) – 35 günlük bebek hendek mi kazmış?
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Devamla) – HDP’nin grup önerisine katılmadığımızı belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kavaklıoğlu.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.
GÜLSER YILDIRIM (Mardin) – Cesaretiniz varsa gidin o sivil ölümleri araştırın, kaçmayın be!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hatip konuşması sırasında “o bölgede herhangi bir sivil kaybın olmadığı” demek suretiyle Genel Kurulu yanlış bilgilendirmiştir. Bu durumda bizim grup hatibimizin sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelerdeki sivil kayıpla ilgili verdiği bilgiyi de yanlış bir yöne çekmiştir.
Müsaade ederseniz bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN – Sayın Baluken, açıklama için size yerinizden bir dakika…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Yani kürsüden…
BAŞKAN – Tamam, yerinizden açıklama yapın. Bu sataşma olmadığı için… Bu, açıklama, açıklamayı gerektiriyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, hayır, şöyle Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bakın “açıklama” dediniz. Evet, size söz vereceğim.
Tamam, iki dakika yerinizden açıklama…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Bakın, burada sataşma olmayabilir ama bize atfolunan bir bilgiyi Genel Kurula farklı yansıtmasından dolayıdır.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – İç Tüzük 69’a baktığınızda, bağlamdan koparılmış bir bilgiden bahsediyor.
BAŞKAN -İşte, açıklama hakkını kullanmanız… Açıklama olarak ben size yerinizde, açıklamayı ancak yerinizde verebiliyorum.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Hayır, Sayın Başkan, İç Tüzük 69’da nettir yani bağlamından koparıp Genel Kurula farklı yansıtıyorsa…
BAŞKAN – Bakın, size ya da grubunuza sataşma…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …kürsüden cevap verme hakkımız doğar.
BAŞKAN – İşte, açıklamayı gerektiriyor, tamam, yerinizden vereyim.
Sayın Baluken, lütfen buyurun.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Yani, İç Tüzük’ü doğru uygulayalım diyorum Sayın Baluken. Ben söz vermeme taraftarı değilim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – En azından umarım bundan sonraki yönetiminizde biraz daha dikkat edersiniz.
BAŞKAN – Tamam, rahat olun, ben dikkat ederim ama siz de dikkat edin. Hep birlikte bu Meclisi verimli bir şekilde çalıştıralım, temennim bu.
Yerinizden, evet, Sayın Baluken’e söz verelim.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Değerli milletvekilleri, bakın, çok önemli bir araştırma önergesini buraya getirip bir araştırma komisyonu kurulmasını bütün Meclise ifade ediyoruz.
Şimdi, bugüne kadar, bu sokağa çıkma yasağı uygulamalarının devreye girdiği tarihten bugüne kadar katledilen sivil sayısı 140’ı geçti. 7 Haziran öncesinden başlayarak bugüne kadar devreye konan savaş konseptinde de yaşamını yitiren sivil sayısı 300’ü geçti. Bu çok ciddi bir rakamdır.
Henüz, bakın, dün, Silopi’de 15 yaşında, yüzde 50 engelli olan Ferhat Kartal -yüzde 50 engelli arkadaşlar, 15 yaşındaki bir çocuk katledildi. Cizre’de 9 yaşındaki Baran, Nusaybin’de 60 yaşındaki Ahmet amca, Nusaybin’de 55 yaşındaki Selamet teyzenin katliyle ilgili buraya gelip gerçekleri çarpıtmanın bir anlamı yok.
REŞAT PETEK (Burdur) – Yasin Börü’nün de kafası ezildi değil mi.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Madem sivillerin katledilmediğini düşünüyorsanız, madem orada sivil bir can kaybı yok düşünüyorsanız, madem bütün sorun hendek meselesine indirgenecek şekilde eğer ele alınıyor diye düşünüyorsanız, gelin bu araştırma önergesine oy verelim, hep birlikte milletvekilleri olarak gidip o bölgede durumu yerinde tespit edelim, halkın taleplerini ve orada yaşanan sıkıntıları da birlikte getirip Genel Kurula sunalım. O zaman niye karşı çıkıyorsunuz?
Madem orada bu can kayıplarını yapanlar başka insanlarsa, madem orada sizin bahsettiğiniz tek bir sivil kayıp yoksa neden korkuyorsunuz? Bu araştırma önergesine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – …en çok da sizin destek vermeniz gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
Önerinin lehinde ikinci söz Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi Anayasa’mızın 13’üncü maddesi diyor ki: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı kalmak kaydıyla kanunla sınırlanabilir.”
BAŞKAN – Doğru söylüyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biraz evvel Sayın AKP’li hatibin dediği valilerin sokağa çıkma yasağını ilan ederken ne Anayasa’mızın 23’üncü maddesinde ne İl Özel İdaresi Kanunu’nda ne İl Kanunu’nda, hiçbir kanunda böyle bir dayanağı yok. Kamuoyuna yanlış bilgi veriyor. Bu sokağa çıkma yasağını ilan eden valiler günün birinde mutlak suretle hukuka hesap vermek zorundadırlar.
BAŞKAN – Tamamdır Sayın Tanal.
Önerinin lehinde ikinci söz Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sizi de kutluyorum, başarılar diliyorum.
Tabii, biraz önce AKP grubunun göstermiş olduğu tepkiyi hayretle izledim değerli arkadaşlar. Yani siyaseten bu kadar ikiyüzlü nasıl olunabilir anlamak mümkün değil. Birkaç örnek vereceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
REŞAT PETEK (Burdur) – Hakarete başlama.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Otur dinle, otur dinle! Siyaseten ikiyüzlü nasıl olunabilir, örnek vereceğim. Otur, dinle!
BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibi dinleyelim.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Otur, dinle! Otur, dinle! Sen hiç konuşma, sen hiç konuşma Sayın Savcı! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Devamla) – Sen daha düne kadar Gültekin Avcı’yla cellatlık yapan adam, sen sus! Sen sus!
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, Genel Kurula hitap edelim, kaba ve yaralayıcı sözler de sarf etmeyelim, temiz dile davet ediyorum, lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Sen düne kadar vatanseverlere, solculara, insan hakları savunucularına cellatlık yapan adamsın Gültekin Avcı’yla, sus, sus sen!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – O yatay geçiş yaptı.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Yatay geçiş yaptı, o, paralel değil, yatay geçiş yaptı, her şekle bürünebiliyor.
BAŞKAN – Şahsiyatla uğraşmayalım Sayın Ağbaba, Genel Kurula hitap edelim lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Düne kadar Gültekin Avcı’yla, düne kadar o “paralel yapı” dediğiniz adamlarla kalkacaksınız, askerleri, bilim adamlarını katledeceksin, şimdi karşıma çıkıp konuşacaksın, sus, konuşma, sus! (CHP sıralarından alkışlar)
REŞAT PETEK (Burdur) – Haddini bil, haddini bil!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, ben size örnek vereceğim, siyaseten ikiyüzlülük nasıl olur anlatacağım ben size.
REŞAT PETEK (Burdur) – Bir milletvekiline “Sus!” diyemezsin, haddini bil! Cevabını vereceğim sana!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, 2012’nin sonbaharında BDP milletvekilleri Hakkâri’de PKK’lı militanlarla kucaklaştılar. Burada Sayın Başbakan başta olmak üzere “BDP milletvekilleri Meclisten atılmalıdır, Öcalan idam edilmelidir.” diye bir tartışma başlatıldı, buradaki aynı grup alkışladılar bunu. Ardından tam kırk yedi gün sonra, 28 Aralık akşamı Başbakan bir konuşma yaptı, “Biz İmralı’yla görüşüyoruz.” dedi. Aynı grup, “BDP milletvekilleri atılsın.” diyen, “Öcalan idam edilsin.” diyen grup birden alkışlamaya başladı. Evet, çözüm süreci…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – BDP milletvekillerini buradan atmak kimsenin haddi değil, değil; bunu bilin.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, aynı grup döndü, “Çözüm, mutlaka görüşülmelidir, İmralı’yla görüşülmelidir, BDP milletvekilleriyle görüşülmelidir.” diyen aynı grup. Şimdi, burada bir ikiyüzlülük var mı yok mu takdirlerinize bırakıyorum.
Yine, Sayın Kavaklıoğlu “Bakın, arkadaşlar, sokağa çıkma yasağını biz uygulamıyoruz, Sur Kaymakamlığı aldı.” dedi. AKP’yi kutlamak lazım, hakikaten bu konuda yarattığınız algının önünde saygıyla eğiliyorum, yaptığınız önemli bir şey. Bakın, ne diyor? Duble yolları AKP yapıyor. PKK’yla görüşmeyi kim yapıyor? Devlet yapıyor. Barajları kim yapıyor? AKP yapıyor. Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağı kararını kim alıyor? Devlet alıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, sizin yaratmış olduğunuz öyle algılar var ki yani bunu nasıl beceriyorsunuz insan hayret ediyor! Bakın, sizin hükûmetinizi kutlamak lazım. AKP Hükûmeti dünya tarihinde bir ilki yaptı ve başka yapan bir hükûmet de çıkamaz. Bakın, dağla ve adayla konuşabilen tek parti sizsiniz. Ne diyorsunuz? “İmralı’yla görüşmemiz sürüyor.” Adayla konuşulur mu? Ne diyorsunuz? “Kandille görüşmelerimiz sürüyor.” Sizi kutluyorum! Bakın, adayla ve dağla konuşan dünyadaki gelmiş geçmiş tek siyasi parti sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Size söyleyecek başka şeylerde var değerli arkadaşlar. Bakın, biz, bu gördüğünüz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu şu anda sokağa, herkesin önüne dimdik çıkan bir grup. Niye? 2011’de Balyoz, KCK, Oda TV, Devrimci Karargâh, Ergenekon, bugün utandığınız askerî casusluk davaları çıktığı zaman o davalara cesaretle gidebilen tek grup vardı, bu grup. Diğer hiçbir siyasi parti; sağımızdaki, solumuzdaki hiçbir siyasi parti bizim kadar cesaretle gidemediler. Ne dediniz bize? “Biz faili meçhullerle hesaplaşıyoruz, biz kireç kuyularına atılan insanların katilleriyle hesaplaşıyoruz.” Hadi oradan! Kireç kuyusuna atılan, 90’lı yıllarda katledilen… Bir tane insanı cezalandırabildiniz mi? Kimi cezalandırdınız? İlker Başbuğ’u, Mustafa Balbay’ı. Şimdi, bazen düşünüyorum, şu Tuncay Özkan’ın yüzüne bakıp utanmıyor musunuz? Bakın, askerî casuslukta, insanlar nişanlısıyla Facebook’a koymuş olduğu resimlerden dolayı fuhuş çetesinin üyesi olmakla suçlandılar. Bu grup, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu… Bütün siyasi davalardaki hukuksuzluğu ortaya koyan tek parti CHP. Şimdi, bu, siyasi iki yüzlülük değil mi? Aynı grup “Biz yapmadık, onlar yaptı.” diyor. “Fethullah Gülen Hoca Efendi Hazretleri” diyenler, Zaman gazetesini göğsünün altına koyup Zaman yazısı görünsün diye gezen grup şimdi paralel yapı diyor. Bu, iki yüzlülük değil mi?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ama şimdi can ciğer kuzu sarmasısınız!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, eğer cesaretiniz varsa, eğer “Bu akan kanlarda parmağımız yok, bizim günahımız yok.” diyorsanız bu araştırma önergesinin lehinde karar verirsiniz, oy verirsiniz. Kim yapmışsa -PKK, başka güçler- bunların açığa çıkarılması lazım.
Orada bir şey gerçek, orada kucağında 10 yaşındaki Cemile’yle yatağa giren, buzdolabına giren anne gerçek. (CHP sıralarından alkışlar) 14-15 yaşındaki çocuğun yanında katledilen hamile kadın gerçek. Bunların PKK militanı olmadığını siz de adınız gibi biliyorsunuz ama eğer burada samimiyseniz, eğer bu akan kanlarda sizin talimatınız yoksa gelirsiniz, araştırırsınız.
Değerli arkadaşlar, bakın, biz, şimdiye kadar her şeyde olduğu gibi bu noktada da doğruları söylüyoruz. Sizin Başbakanınız 28 Aralık akşamı “Bu süreç başlıyor.” dediği -barış süreci, çözüm süreci, ardından millî birlik kardeşlik süreci- zaman bir şey söyledik: Eğer akan kan duracaksa destek vermeye hazırız. 4 tane şeyi söyledik. Ne dedik bunların başında vazgeçilmez? Bu sorun mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülmelidir dedik. Bazı gruplar -en fazla AKP- bizi bu çözüm sürecine karşı çıkmakla suçladınız. Ardından üç buçuk yıl geçti -nasıl bakıyorsunuz yüzümüze bilemiyorum- aynı grup çözüm yerinin -Cumhurbaşkanının- Meclis olduğunu söyledi. Biz bunu üç buçuk yıl önce 5 Ocak 2013 tarihinde söyledik.
Değerli arkadaşlar, bu mesele en önemli meseledir. Şimdi, laf atıyorsunuz ya, kavga ediyorsunuz ya, bakın, geçmişte HDP milletvekillerine değil, geçmişte CHP milletvekillerine değil, MHP milletvekillerine değil ama bir yerlere laf söylüyordunuz. Ne diyordunuz? İsimleri siz bulun. “Öcalan’ın mesajları bizim de düşüncemiz.” Bunu söyleyen kim? Sizsiniz. Burada biri söylese kırk gün sokağa çıkarmazsınız bizi. Başka? “Öcalan, Türkiye’nin demokrasisine katkı sağlıyor.” Eyvah, eyvah. Başka? “Öcalan’ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var.” Size danışmanlık yapıyor! “Öcalan, Orta Doğu’da Türkiye’nin önünü açıyor.” Bunu söyleyen herhangi bir milletvekili değil, herhangi sıradan biri değil, bir bakan.
Değerli arkadaşlar, bakın, sizin Başbakanınız ne diyor? Diyor ki: “Çözüm süreci şu an Orta Doğu’nun tek bir barış projesidir.” Ne zaman söylüyor? Mart 2015’te. Geliyoruz, 7 Haziran seçimlerinden sonra, aldığınız sonuca bakıyorsunuz, Orta Doğu ve dünyanın tek barış projesi ne oluyor? 7 Hazirandan sonra kan akmaya başlıyor.
Bakın, burada haykırıyorum, yüzünüze vuruyorum: Suruç’ta 33 kişi öldürülmüşse, katledilmişse bunun sorumlusu sizsiniz, bunun sorumlusu sizsiniz. Bu akan kanda…
Bakın, bir rapor yazdık Sayın Ahmet Aydın “Adıyaman’a laf atıyorsun.” dedi. Sayın Ahmet Aydın “Adıyaman’la ilgili olumsuz şeyler söylüyorsun.” dedi. Suruç’ta yaşananların Ankara’da yaşanacaklarını söyledik.
Değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda her şeyi söylüyoruz. Suruç’ta sizsiniz…
Bakın, Iğdır’da öldürülen 13 polis var ya, 13 polis. 13 polis, gündüz, geçerken mayın patlatıldı, öldürüldü ya onun sorumlusu da sizsiniz. Niye sizsiniz? Şimdi diyorlar ki: “Hendekler açıyorlar, mayınlar döşüyorlar.” O zaman Hükûmet CHP miydi, MHP miydi? Kimdi o zaman Hükûmet? Hendekler açılırken…
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – O mayınları döşeyenlerin yanına git.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Daha fazla bir şey söyleyeyim: O öldürülen 13 insanın kanında senin parmağın var, Hükûmetin parmağı var. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Daha ağırını söylüyorum, kalkar cevabını verirsiniz siz. Böyle bir şey olur mu? Adam hendeği açıyor, mayını döşüyor, sen uyuyorsun. Sen ne yapıyorsun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sen ne yapıyorsun? Ben sana söyleyeyim: İmralı’yla flört ediyorsun, flört, flört! Şimdi de kalkmışsın, ne zaman ki 7 Haziranda düştün çukura, oradan çıkmaya çalışıyorsun.
Değerli arkadaşlar, bakın, size…
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Mayın döşeyen arkadaşlarının yanına git.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Söyleyeceğim dur.
Siz var ya, vaadini en hızlı gerçekleştiren Hükûmet sizsiniz. “Beyaz Torosla geleceğiz.” dediniz ama onlar da sizin gibi büyük ciplere biniyor, 3 bin, 4 binlik motorlulara. Büyük ciplerle geldiler, ne yaptılar? Ne yaptılar değerli arkadaşlar? “Esedullah!” Bakın, görüyorsunuz. Bu da sizin eseriniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, sizin demokrasi karneniz burada. Bir ülkede bu kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilir mi yahu! Bir ülkede bu kadar insan öldürülür mü? Bir ülkede, demokrasi olan ülkede, gündüzün, bu kadar sivil, asker insan katledilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM TUNÇ (Kütahya) – Teröristse öldürülür.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Askerse ne olur? Sivilse ne olur? Sivilse ne olur? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sivilse ne olur?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Sivil ölümlerde, akan her kanda sizin parmağınız var…
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – CHP’nin parmağı var.
VELİ AĞBABA (Devamla) – …sizin parmağınız var, parmağınız. Her yeriniz kanlı. (CHP sıralarından alkışlar)
REŞAT PETEK (Burdur) – Sizin eseriniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.
REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Önce, Sayın Bostancı’yı bir dinleyeyim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, konuşmacı, AK PARTİ Grubunu ikiyüzlülükle suçlamıştır, birçok başka hakaret de etmiştir.
Söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, sataşmadan iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ajitasyon ve provokasyon propagandada bir tekniktir. Bu tekniğe en çok müracaat edenlerden birisi Lenin’di, bunun kurucusu da odur. Bolşevikler de galiba bu yöntemle Sovyetler Birliği’nde bir iş yaptılar. Ama her zaman ajitasyon ve propaganda işe yaramaz.
Veli Bey burada başka konuşmalarında da hep kışkırtıcı bir dil kullanıyor, kullansın. (AK PARTİ sıralarından “Görevi o.” sesleri) Bizi eleştirebilir ama hakaret etmek ancak zayıfların işidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kışkırtıcılık, ancak kelimelerle başı hoş olmayan, söyleyebileceğini doğru bir şekilde bu Meclisin çatısı altında söyleme birikiminden, müktesebatından yoksun olanların işidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Veli Bey, elbette, burada, CHP’nin içerisinde başka konuşmacılar var, çok kıymetli konuşmacılar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Veli Bey de kıymetlidir Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Biz burada müzakere ederken nasıl bir dil kullanacağız? Eğer ben Veli Bey’in dilinin bir benzerini CHP Grubu için bu Meclisin içinde kullanmaya kalksam herhâlde oradan bana ne tür sözler gelir, neler söylerler tahmin edersiniz Engin Bey.
İlginç bir gözlemimi de paylaşarak noktalayacağım: AK PARTİ Grubundan birtakım laflar atıldı, Veli Bey çok daha büyük bir öfkeyle buraya söylendi. Buradan Sayın Baluken, “Haddini bil, HDP Grubuna laf söyleyemezsin.” dedi, son derece terbiyeli bir şekilde konuşmasına devam etti. Zannediyorum AK PARTİ Grubunun engin demokratik hoşgörüsü de bu cesareti artırıyor.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Ben öyle bir şey demedim canım. “HDP’lileri kimse buradan atamaz, haddi değildir.” dedim.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.
REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkanım…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Şimdi, Sayın Hatip, Grup Başkan Vekili kışkırtıcılıkla suçladı beni, itham etti, hakaret etmekle… (AK PARTİ sıralarından “doğru” sesleri)
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum ancak başka bir sataşmaya meydan vermeyelim. Kullandığımız dil gerçekten çok önemli, milletimize uygun bir dil kullanalım hep birlikte.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, tabii, Sayın Grup Başkan Vekili benim kışkırtıcı bir dil kullandığımı söyledi. (AK PARTİ sıralarından “Doğru söyledi.” sesleri) Şimdi, tabii, insan geçmişe bakınca, siyaseti de biraz bilince, geçmişteki yapılanları da görünce bazen bunları söylemek gerekiyor. Çünkü -bunu hakikaten içtenlikle söylüyorum- Türkiye tarihinde hakikaten sizin kadar algı yöneten, sizin kadar dün “siyah” dediğine bugün “beyaz” diyen bir siyasi parti gelmedi. Bakın, siz, hepiniz, burada birçoğunuz -belki göz göze geliyoruz- bugün “paralel yapı” dediğiniz, “FTÖ” dediğiniz, “terör örgütü” dediğiniz Hoca Efendi Hazretleri’nden -sizin deyiminizle söylüyorum, biz hiç öyle demedik- randevu talep ediyordunuz, araya gazeteci… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bak, sen de almışsındır mutlaka, sen de istemişsindir mutlaka, belki vermemiştir.
BAŞKAN – Şahsiyetle uğraşmayalım, Genel Kurula hitap edelim.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Sayın Aydın, sizin gidip gitmediğinizi bilmiyorum.
Bunları söyleyince siz bozuluyorsunuz, üzülüyorsunuz. Bunlar gerçek, bunlar gerçek, bakın arkadaşlar, bunlar gerçek. Yahu bu gerçek değil mi? AKP’li belediyelerde Zaman gazetesine zorla abone edilmiyor muydu Sayın Grup Başkan Vekili, siz rektörlük yaptınız?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – “Ne istediniz de vermedik?” dedi, “Ne istediniz de vermedik?”
VELİ AĞBABA (Devamla) – “Ne istediniz de vermedik?” diyen o değil mi? Efendime söyleyeyim, daha mayıs ayında, 2013’ün Mayıs ayında gidip Hoca Efendi’yle konuşan Sayın Bülent Arınç değil mi? Şimdi bunları söyleyince üzülüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, başka bir şey söyleyeyim ben size: Değerli arkadaşlar, bu çözüm sürecinde hani bizi çözüme karşı olmakla suçladınız ya, aynı, siz suçladınız Sayın Başkan; biz o zaman da aynı şeyleri söylüyorduk “Kürt sorunu, Türkiye’nin önündeki çözülmesi gereken en temel meseledir.” diyorduk, “Kan mutlaka durmalıdır.” diyorduk. Siz ne yaptınız? Bu meseleyi birilerine havale ettiniz. Ben “İmralı’yla flört ederken iyiydi, Şimdi, 7 Haziranda aldığınız sonuçtan sonra memnun olmadınız, bozuştunuz.” diyorum.
ALİM TUNÇ (Uşak) – 1 Kasımda ne oldu?
VELİ AĞBABA (Devamla) – Başka bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlar, başka bir şey söyleyeyim. Bakın, bunu yüzünüze vurmaya devam edeceğim, o geçmişte yaşanan hukuksuzluklarda, geçmişte yaşanan şeylerde yaptıklarınızı yüzünüze vurmaya devam edeceğim, bunu bilin. Buna öfke mi dersiniz, kışkırtıcılık mı dersiniz, ne derseniz deyin, bundan geri durmam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hakaret yok, hakaret yok.
VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, o Balyoz davasını izledim, Askerî Casusluk davasını izledim, KCK’sini, Odatv’sini, Devrimci Karargâhı’nı izledim ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağbaba.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Siz önce kendi geçmişinize bakın.
VELİ AĞBABA (Devamla) – …bunun hesabını sizden sormak benim boynumun borcu. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Petek.
REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkanım, hatip bizzat şahsımı göstererek hakarette bulunmuştur, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – Tam olarak ne dedi efendim? İç Tüzük gereği…
REŞAT PETEK (Burdur) – “İkiyüzlü” tabirini, bizzat “Sensin” diyerek, göstererek söyledi, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya meydan vermeden, buyurun iki dakikada lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
REŞAT PETEK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben kötü söz söylemeyeceğim, kem söz sahibine aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak burada verilen araştırma önergesi vesilesiyle ben isterdim ki Diyarbakır’da tarihî Fatih Paşa Camimiz kundaklandı…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Siz kundakladınız siz.
REŞAT PETEK (Devamla) – …bu araştırma önergesinin içinde bu tarihî camimizi kundaklayan teröristler de araştırılsın denilebilseydi…
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Siz istemediniz Sayın Petek.
REŞAT PETEK (Devamla) – …veya sokağa çıkma yasağı gündeme getirilip de konuşanlar, buradaki bir siyasi partinin eş genel başkanının çağrısıyla 3’üncü kattan yere atılıp kafası ezilen Yasin Börü’nün yaşam hakkını da gündeme getirebilseydi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Araştırılsın, siz “Hayır” dediniz siz!
REŞAT PETEK (Devamla) – Bugün kazılan hendeklere “EYP” denilen el yapımı patlayıcıları oraya yerleştirip de devletin güvenlik kuvvetlerinin sokağa çıkmasına engel olan teröristlerin eylemlerinin hukuk içinde bir cevabının olduğu soruşturulup, adalete teslim edilmesi gerektiğini de söyleyebilseydi. (CHP sıralarından “O da araştırılsın.” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen hatibe müdahale etmeyelim değerli milletvekilleri.
REŞAT PETEK (Devamla) – Şimdi, bir konuya yargı el atmışsa, yasama, yürütme ve yargı erkleri hukuk devletinde kendi görevlerini yerine getirirler.
Şimdi, siz çıkıp “Neden yaşam hakkını devlet korumuyor?” diyeceksiniz veya daha kürsüye çıkar çıkmaz “Faşist uygulama, katil Hükûmet, katil devlet” diyeceksiniz, ondan sonra da “Yaşam hakkını neden korumuyor?” diyeceksiniz. Şimdi, insanın kendi söylemleriyle bu kadar çelişkiye düşmemesi gerekir. Elbette ki kamu düzenini korumak Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin görevidir. Yasaları kim ihlal ediyorsa, başkalarının yaşam hakkını ortadan kaldırmak için hendek kazanlarla, dinamit atanlarla, patlayıcı hazırlayanlarla devlet mücadele edecektir. Onun için böyle bir önergenin lehinde olmak mümkün değildir.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Petek.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Baluken…
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Hatip, açık bir şekilde grubumuza sataşmada bulunmuştur. Bir eş başkanın söylemiyle Yasin Börü’nün 3’üncü kattan atılıp katledildiğini söylemiştir. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken, iki dakika.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Sayın milletvekilleri, kürsüdeki hatiplerin sözlerine katılmayabiliriz ama her birimiz saygıyla dinlemek durumundayız. Hatip indikten sonra da eğer hakları haleldar olan gruplar ya da milletvekili arkadaşımız olursa da burada biz kendilerine zaten söz veriyoruz. Lütfen değerli arkadaşlar… Ama bu işi de uzatmayalım, şu Meclisi de verimli bir şekilde çalıştıralım.
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
6-8 Ekim Kobani direnişinde yaşanan can kayıplarıyla ilgili bu kürsüden defalarca izahatlarda bulunduk. O can kayıplarının nereden başladığını, hangi provokasyonlarla nereye geldiğini defalarca buradan ifade ettik. Varto’da polis kurşunuyla katledilen 24 yaşındaki bir gencin, Van’da Dargeçit’te korucu ve asker kurşunlarıyla katledilen sivillerin olayından sonra o provokasyonların hangi boyuta geldiğini burada defalarca ifade ettik. Bunu ifade ederken de hiçbir ölüm arasına ayrım koymadığımızı, çok zalimane bir şekilde yaşamını yitiren Yasin Börü’nün acısını da yüreğimizde taşıdığımızı, o dönemde yaşamını yitiren 52 insanın nasıl yaşamını yitirdiğiyle ilgili Meclisin bir araştırma komisyonu kurması gerektiğini de defalarca söyledik. Yaşamını yitiren 52 kişiden 46’sı bizim partili arkadaşlarımızdı, parti üyelerimizdi. Polis, asker, korucu, sizin yönlendirmiş olduğunuz birtakım paramiliter çetelerin kurşunlarıyla katledildiler. Böyle olmasına rağmen, biz asla hiçbir ölüm arasına ayrım koymadan, Meclis, Yasin Börü cinayeti dâhil olmak üzere, bütün o cinayetleri araştırsın, provokasyonun arka planını açığa çıkarsın diye buraya önerge getirdiğimizde siz reddettiniz tıpkı bugün olduğu gibi. Yani, bir konuyla ilgili eğer kendinizden bu kadar eminseniz niye o konunun araştırılmasından kaçıyorsunuz?
Bakın, Diyarbakır’da, Sur’da sivil katliamı yapmakla kalmıyorsunuz, Kurşunlu Cami, Paşa Hamamı…
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Oradaki camileri kim yaktı, camileri?
İDRİS BALUKEN (Devamla) – …tarihî Ermeni Kilisesi, Diyarbakır Surları ve Dört Ayaklı Minare’nin tamamını sizin talimatlandırdığınız o paramiliter çeteler ve şu anda güvenlik güçleri tahrip ediyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Camileri kim yıktı, camileri?
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen…
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Eğer eminseniz onay verin, gidip soralım. Kurşunlu Camisini kim bombaladı, Ermeni Kilisesi’ni kim bombaladı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – …Dört Ayaklı Minareyi kim kurşuna dizdi? Korkmuyorsanız gelin gidelim işte, onay verin, gelin gidip soralım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Teröristler!
BAŞKAN – Evet, Sayın Baluken, teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi aleyhinde son söz Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can’a aittir.
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. HDP grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslolan, normal olan, sokağa çıkma yasağının değil, sokakta gezmenin, özgürce dolaşmanın olduğu ortamlardır. Peki, sokağa çıkma yasağı niye ilan ediliyor? Bunun gerekçesi hiç burada konuşuldu mu? Hendek kazacaksın, belediye hendek kazmaya devam edecek. Hendekler niçin kazılıyor? Pusu kuracaksın, askerî, güvenlik görevlisini şehit edeceksin. Öyle yağma yok, bu hendekler kapanacak, operasyonlar devam edecek, hiç kimse rahatsız olmasın, hiç kimse rahatsız olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Gel sen kapat Ramazan!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet diliyoruz.
Demin, Sayın Kavaklıoğlu bana bir bilgi verdi kürsüye çıkarken, Nusaybin’de 2 şehit verdik. Allah rahmet etsin onlara. Evet, bu şehitler gelmesin diye, analar ağlamasın diye çözüm süreci vardı. Evet, bu süreci baltalayanlar kimler, onu da biliyorsunuz.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Onların bu kirli savaşta katledilmesini sağlıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkanım, burada bir hatip çıkıyor. AK PARTİ sıralarını eliyle göstererek “Akan kanlarda her birinizin parmağı var.” diyecek… Bizim akan her kanda parmağımızın olup olmadığını milletin takdirine bırakıyoruz. Ama akan her kanda Genel Başkanınızın arkadaşlarınızın parmağı olduğunu herkes biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – O polislerin de, askerlerin de herkesin sorumlusu sizsiniz.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Evet, Hakkâri’nin, Batman’ın, Şırnak’ın bütün dağlarında ve ovalarında insanların özgürce dolaşabildiği ortamlar sağlanıncaya dek bu operasyonlar devam edecek. Bu operasyonların devam etmesinden de kimse rahatsız olmasın.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Orada yaşayanlar rahatsız ama.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Bütün bunlar…
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) – Orada yaşayanlar rahatsız, orada yaşamıyorsunuz.
RAMAZAN CAN (Devamla) – …780 bin kilometrekare toprakta 78 milyon insanımızın güvenliğini ve huzurunu sağlamak içindir. Eğer bu güvenlik ve huzuru sağlamak devletin asli bir göreviyse tabii ki devlet… Devlet olmanın gereği nedir?
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sen hayatında polis özel harekâtla hiç karşılaşmadın herhâlde. Katliam yapıyorlar, haberiniz yok!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Vatandaşların, bireylerin güvenliğini ve huzurunu tesis etmektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti de vatandaşının, her bir bireyinin güvenliğini ve huzurunu sağlamakla görevlidir ve devlet bu görevini…
FERHAT ENCU (Şırnak) – O kadar erkeksen al silahını git, hendekleri temizle o zaman.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Ona şüphen varsa başka mekânlarda görüşürüz.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen kürsüdeki hatibe müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Can.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; gönül arzu eder ki bütün siyasi partiler, hep beraber, milletimizin her bir bireyinin güvenliğini, huzurunu ve bekasını sağlamak için seferber olalım. Çünkü hepimiz milletvekiliyiz, yasama ve denetleme görevini ifa ediyoruz ve milletimizin vermiş olduğu vergilerden maaşlarımızı alıyoruz. Ama, milletin vermiş olduğu maaşlarla da yetkileri kullanırken milletin aleyhine de olmamak durumundayız. Ben diyorum ki buraya çıkan her hatip hendekler ve sokağa çıkma yasağından bahsediyor. Allah aşkına, Kurşunlu Camisi niçin yakılıyor, niçin bombalanıyor, hendekler niçin kazılıyor? Bunların cevabını vermek durumundasınız.
CEYHUN İRGİL (Bursa) – Hepsi araştırılsın işte!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Evet, Cumhuriyet Halk Partili hatibe de geleceğim.
Siz burada tarafınızı ve konumunuzu belirleyin. Siz hendekler kapatılsın istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Siz operasyonlar devam etsin istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Bu konuda kararınızı netleştirmek durumundasınız.
TUĞBA HEZEL ÖZTÜRK (Van) – Siz, siz istiyor musunuz?
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Hendek kapatacağız diye 14 gün insanları sen hapsedemezsin!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Grup önerisi tamamen araştırmaya matuf cümleler de taşıyor.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Hendek kapatacakmış! 14 gün insanlar orada aç susuz yaşıyor! Bu nasıl vicdan!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Diyor ki grup önerisinde: “Vatandaşın elektrik, su, doğal ve zaruri ihtiyaçları karşılanamıyor.” Doğrudur.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Burada konuşuyorsun bol bol! 14 gün, 14 gün insanlar evlerinden çıkamadı be! Bu ne vicdansızlık!
RAMAZAN CAN (Devamla) – Eğer bunlar karşılanamıyorsa ben de buraya çıkan hatibe diyorum ki Allah aşkına, hastaneler, trafolar, havaalanları niçin bombalanıyor? Bunlardan da söz etmeniz lazım.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – İnsanlar doktora gidemedi be, öldüler! Vicdansızlar!
BAŞKAN – Sayın milletvekili lütfen…
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Göreceksiniz siz!
BAŞKAN – Sayın milletvekili, müdahale etmeyelim.
RAMAZAN CAN (Devamla) – Grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor…
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Aleyhinde olacaksın tabii…
RAMAZAN CAN (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Can.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Göreceksiniz siz!
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini…
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Siz 14 gün boyunca bir halkı eve hapsetmenin ne olduğunu göreceksiniz! Bu hesabı vereceksiniz!
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken…
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Alçak alçak sırıtma!
BAŞKAN – Ama, milletvekilinize önce bir söyleyin de sizi dinleyelim.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Zevk mi alıyorsun sen 14 gün halkı eve kapatmaya?
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen…
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Terbiyesiz! Ahlaksız! Vicdansızlar!
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, Sayın Grup Başkan Vekiliniz ayakta ve konuşmak istiyor.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Hesabını vereceksiniz tek tek!
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, Sayın Grup Başkan Vekilinizi dinleyin lütfen.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Sırıtma orada!
BAŞKAN – Sayın Aydoğan…
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Bu kadar insani ve vicdani bir konuda sırıtan insan bu ülkenin milletvekili olamaz!
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen…
Sayın Baluken, siz de müdahale eder misiniz. Bakın, size söz verdim Sayın Baluken.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi açısından tekrar ifade edelim. Şu anda…
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) – Çok sırıtacaksın sen daha, sen gör! Bu sırıtmanın da hesabını vereceksin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor. Sayın Aydoğan, lütfen…
Buyurun Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) – Şu anda kent merkezlerinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarının tamamı Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut yasalarına ve Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Anayasa’nın yaşam hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, seyahat özgürlüğü hakkının tamamı valilerin keyfî uygulamasıyla hendekler gerekçesiyle gasbedilmiş durumdadır. Hiçbir gerekçe, bir kent merkezinin tamamını ya da büyük bir kısmını darbe dönemlerinde bile görülmeyecek şekilde sokağa çıkma yasakları uygulamasına maruz bırakmanın asla bir gerekçesi olamaz.
Bizim bugün burada vermiş olduğumuz araştırma önergesi de bu mevcut hukuksuzluğa karşı Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun devreye girmesiyle ilgili bir taleptir. Burada dile getirilen hendekler meselesi bir sebep değil, bir sonuçtur, bunun altını açıkça çiziyorum. Bakın, bu hendekler meselesini çözüm süreci devam ederken de görüşmeler yoluyla defalarca halletmiş olmamıza rağmen, bu konuda Hükûmetle yapmış olduğumuz görüşmelerle sonuç almış olmamıza rağmen bugün Hükûmet, o bölgede bulunan insanların can güvenliğiyle ilgili herhangi bir güvence vermemektedir, o insanların yaşam hakkına saygıyla ilgili herhangi bir güvence vermemektedir. Kent merkezlerini abluka altına alıp orayı havan toplarıyla dövdüğünüz zaman o insanları hendek kazmaya mecbur bırakan da AKP’nin kendisidir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Bugün burada parmak kaldıranlar muhakkak tarih önünde, hukuk önünde hesap verecektir. Al bu da benim sözüm.”