Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, bir suç örgütü lideri tarafından tehdit edilen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun ve dayanışma ziyaretinde bulundu.
TTB adına Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Genel Sekreter Prof. Dr. Vedat Bulut ve Merkez Konseyi Üyesi Doç. Dr. Deniz Erdoğdu’nun katıldığı ziyarette CHP heyetinde de Genel Sekreter Selin Sayek Böke ve Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin yer aldı.
Görüşmenin ardından basın mensuplarına açıklama yapan TTB yöneticileri, salgınla ilgili gelişmeleri değerlendirdi.
Gazeteduvar’ın haberine göre, Sağlık Bakanlığı’nın 25 Kasım itibariyle 28 bin 351 vaka olduğu açıklamasına ilişkin TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “Dün hep beraber izledik, gerçeklerin bir biçimde ortaya çıkma huyu var. Biz Türk Tabipleri Birliği olarak başından beri haklı olduğumuzu söyledik. Keşke olmasaydık, keşke bu kadar insanımız ölmeseydi, bu kadar hastamız olmasaydı. Bu kadar sağlık çalışanını yitirmeseydik. Ama biz bunun hâlâ önlenebilir olduğunu söylüyoruz. Bunun için önlemler alınabilir dedik” ifadelerini kullandı.
Hekimler olarak hakikati söylemeye devam edeceklerini belirten Fincancı, CHP Genel Merkezi’nde yaptığı açıklamada, “Suç örgütleri ne yaparsa yapsın biz hakikati söyleyeceğiz. Suç örgütleri insanları tehdit ediyor, öldürmekle tehdit ediyor ama onun yerine Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu üyesi yalancı tanık ifadeleriyle hapsediliyor bu ülkede. Bizim kanımızla duş almak istediler onlar serbest dolaştı ama hakikati söyleyen bilim insanları hapsedildi. Biz hep beraber hakikati söylemeye devam edeceğiz” dedi.
Basın mensuplarının, “Vaka sayıları ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı. Bu sayılara ilişkin tartışma da devam ediyor. Sizde veriler nedir? Vaka sayılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” ifadelerine ise Fincancı şu şekilde yanıt verdi:
“Aile hekimliği kolumuzla beraber bir hafta önce değerlendirme yapmıştık. Sahadan derledikleri verilerle yaklaşık 50 bin, 47 binin üzerinde pozitif vakalarının olduğu ve takip ettiklerini söylemişlerdi. Testi negatif olup da klinik olarak Covid-19 hastalarının dahil olmadığı bir sayı. Testin pozitiflik oranları var. Yaklaşık üçte ikilik bir pozitiflik oranı var. Yalancı negatifler var üçte birlik. Bunları da değerlendirdiğimizde merkez konsey üyemiz göğüs hastalıkları uzmanı İbrahim Akkurt’un zatürre oranlarıyla hasta sayılarını karşılaştırarak verdiği rakama ulaştığını görüyoruz. 100 binleri bugün itibariyle buluyor. Dün 168 insan öldü. Eğer biz salgını doğru yönetemezsek insanlar ölüyor, her biri can. O nedenle salgını doğru yönetmek gerektiğini söylüyoruz. 28 bin sınırlı bir rakam.”
TTB Merkez Konsey Üyesi Vedat Bulut ise, “Biz sahadan sonuç alıyoruz. Türk Tabipleri Birliği’ne rağmen verileri saklayabilme ihtimaliniz yok. Bir şekilde TTB’ye sahadan veri akıyor. Filyasyonla yaptığımız toplantıda sadece Ankara’da 4-5 bin pozitif var. Topladığınızda 28 bin rakamının gerçeği yansıtmadığını söyleyebiliriz” dedi.
“Salgının seyri açısından nasıl bir yol izlenmeli?” sorusuna Fincancı, “TTB diğer sağlık emek örgütleriyle beraber önlemler önerisi hazırlamıştı. Toplu hareketliliğin kısıtlanması, kapatılması, zorunlu üretim dışında üretimin durması, en az iki hafta, normalinde dört hafta kapanılması idealdir. Bunu biz değil bilim söylüyor. Bunun yanı sıra insanları açlığa mahkûm etmemek gerekiyor. Gelir kaybının önüne geçmek gerekiyor. İnsanların insanca yaşayabileceği bir ücretin ödenmesi, esnafın kira gideri varsa bunların karşılanması gerekiyor. Toplu yaşanan evlerin salgının hızlanmasında rolü olduğu akıllarda tutulmalıdır” ifadeleriyle yanıt verdi.
Fincancı, Sağlık Bakanlığı’nın uzun süre hasta ve vaka ayrımı yaparak rakam açıkladığını hatırlatan basın mensubunu “Hasta vaka tartışması deva ediyor mu?” sorusuna ise şu şekilde yanıt verdi:
“Sevgili meslektaşım Rukiye Eker, Sağlık Bakanı’nın öğrencisi olduğunu söyledi. Hastayla vakanın tıpta aynı anlama geldiğini hatırlattı. Aslında tarihlere baktığımda fark ettim ki benim de öğrencim olmuş, ben de hatırlatayım. Hastayla vaka aynıdır tıpta. Biz bunları ayırmayız. Vakanın belirti göstermeyen olduğu ifade ediliyor ama Covid-19’un pozitif çıkmasının ardından ne zaman belirti göstereceğini belirleme olanağı yok. “
Diğer yandan görüşmede konuşulanların chp.org.tr’de yer alan bir bölümü şöyle:
Kemal KILIÇDAROĞLU– Sizin şahsınızda bütün sağlık çalışanlarına, başta hekimlere şükran borçluyuz, gerçekten. Olağanüstü zor koşullarda görev yapıyorlar, günün 24 saati görev yapıyorlar. Söyledikleri her şeyin biraz gecikmiş de olsa doğru çıkması, ayrıca hekimlere olan, Türk Tabipleri Birliği’ne olan güvenimizi de artırdı, onu da ifade etmek isterim.
Şebnem KORUR FİNCANCI– Biz de teşekkür borçluyuz Sayın Başkan. Çünkü Mecliste özellikle meslek hastalığı konusundaki çabalarınızın…
Kemal KILIÇDAROĞLU– O konuda parlamentoda ortak bir iradenin çıkması da güzel bir şey. Umarım Genel Kurula iner ve Genel Kurulda da kabul edilir. Böylece o sorun da aşılmış olur.
Şebnem KORUR FİNCANCI– Gerçekten tükendi sağlık çalışanları her bakımdan. Hem fiziksel olarak, hem de ruhsal olarak. Yani bu dönemde hastanede karşılanması bir salgının zaten kabul edilemez. Durum ortada. Telaffuz edilen rakamlar tabi çok düşük, hala çok düşük, 28 bin 351 de düşük tabi bizim sahadan topladığımız verilerle, ama en azından onu söylemek zorunda kalmaları bile bence önemlidir.
Kemal KILIÇDAROĞLU– Biz hekimlerin söylediğine güveniyoruz. Çünkü işin başında, suyun başında, hastanın başında bekleyen sağlık çalışanı, hekimler. Olayın bizzat yüzde yüz tanığı olan hekimler. Şimdi olayın tanığı olanı dinlemiyoruz veya onun söyledikleri doğru değil diyoruz, olayın hiç tanığı olmayan kişilerin söylemleri doğru kabul ediliyor. Bu siyaseten de, ahlaken de doğru bir şey değil yani. Kimin suçlu olduğu çıktı ortaya. Türk Tabipleri Birliği’nin doğru söylediği, doğru söyleyeni de eğer suçlu kabul edeceksek kimin suçlu olduğu çıktı ortaya. Kendileri sonunda itiraf etmek zorunda kaldılar.
Dün Erdoğan ilginç bir açıklama yapmış, “efendim ben size talimat vermiyorum, 138. madde var anayasada, dolayısıyla ana muhalefet partisi de size talimat veremez” diyor yargıçlara. Sanki Amerikalı papazı ben çıkar dedim. Talimatı veren belli, o talimatı mahkemeye veren belli, çıkaran da belli yani. Akıl, mantık yok yani gerçekten. Söylemlerinde de akıl, mantık yok yani.