Davanın geçmişini çok özetle hatırlatayım:
Darbeyi yapan “Beşibiyerde” generaller, 82 Anayasası Geçici Md. 15’le yargılanmaya karşı kendilerini korumaya almışlardı. Bu madde 2010 Referandumu’yla kaldırılınca çok sayıda suç duyurusu geldi. Beş generalden o sırada hayatta bulunan ikisi (K. Evren ve T. Şahinkaya) “Anayasayı ve TBMM’yi cebren ortadan kaldırmak” suçundan yargı önüne çıkarıldı. Haziran 2014’te müebbet hapse çarptırıldılar ve rütbelerinin sökülmesine karar verildi.Dosyanın temyizde olduğu yıllarda iki darbeci sanık ölünce Yargıtay davayı düşürdü. Sonunda dosya Ankara 10. Ağır Ceza’ya döndü ve 12.04.2019’a gün verildi.
***
O gün duruşma, müdahillerin (katılanların) esas hakkında beyanlarıyla başladı. Bunların yaklaşık tamamı, 12 Eylül işkencecilerinin tezgahından geçmiş mazlumlardan veya öldürülenlerin yakın akrabalarından oluşuyordu. Her birinin ağzından ıstırap ve alev fışkıran bu insanlardan,“Berfo Ana” diye tanıdığımız ve oğlu Cemil Kırbayır’ın mezarını göremeyen Cumartesi Annesi’nin büyük oğlu Mikail Kırbayır’ın ifadesini dinlemek yetecektir:
“Kardeşimi götürdüler. İşyerimden rapor alıp gittim, komutanlar Cemil’in Emniyet’çe sorguya götürüldüğünü söylediler. Emniyet’e gittim, böyle birini almadık dediler. Gözetime gittim, bir rütbeli Cemil’in Kars Siyasi Şube tarafından alındığına dair kayıtları gösterdi; Cemil’in isminin karşısında kırmızı kalemle ‘getirilmedi’ yazılıydı. Emniyet’e tekrar gittim, firar etti dediler. Sonunda Cemil’in görevliler tarafından katledildiğine karar verilip 2011’de Kars Cumhuriyet Savcılığı’na bildirildi ama şu âna kadar bir iddianame hazırlanmadı”.
***
Bana da soruldu. Şöyle dedim: “Sadece beş general yargılanamaz. Onları klonlayan kamu personeli de yaptı bu yapılanları. Örneğin ben YÖK yasasının yürürlüğe girdiği 06.11.1982’de yrd.doç. olduğum halde görevden sarı zarfla atıldım. Bugünkü durumun aksine o zaman dava açılabiliyordu; açtım. Temmuz 83’te iki telgraf birden aldım. Birincisi, davayı kazandığım için göreve çağırıyordu; imza: Dekan Prof. Necdet Serin. On dakika sonra çekildiği görülen telgraf ise 1402 s. Sıkıyönetim Kanunu tarafından görevden alındığımı bildiriyordu; imza yine Dekan Prof. Necdet Serin; bu kişi ardından mükafaten rektör yapılmıştır. İşte bunlar beş darbeci generalin klonlanmış sivilleri. Bunlar da yargılanmalıdır.
“Bugün OHAL kalkınca dava açtırmıyorlar ama,o zaman sıkıyönetim kalkınca dava açılabiliyordu. Açtım ve sekiz yıl sonra göreve döndüm. Doçent ve profesör oldum o yaştan sonra; hatta profluk jürimdeki proflardan biri de eski bir öğrencim idi”.
***
Avukatlar söz aldılar. Duruşmada usul kurallarının ihlal edildiğini, dosyaya gelen belgelerin okunması gerektiği halde okunmadığını, 12 Eylül Bayrak Harekat Planı’nın ekinde bulunan, sanıkların eğitip besledikleri ve ayrıca kol saati ve maaşla ödüllendirdikleri kişi listelerinin dosyaya girmediğini belirttiler. Duruşmada Cumhurbaşkanlığı makamını temsil eden avukatın sunduğu “yetki belgesi”nin bir A4 çıktısından ibaret olduğunu, mahkemeye hitaben yazılmadığını, tarihsiz ve imzasız olduğunu söylediler. K. Evren’in rütbelerinin sökülmesini ve naaşının devlet mezarlığından çıkarılmasını, sanıkların yasal mirasçılarına intikal eden mal varlıklarının müsaderesini [el koyma], bu konuda Hazine’nin cevabının beklenmesini talep ettiler. “Bu dosya davanın düşürülmesi şeklinde kısa bir metinle bitirilecek dava değildir. Sizleri de bizleri de tarih önünde mahkum eder” dediler.
***
Bundan sonrasında mahkeme heyetine geçelim.
Müdahillerin ve avukatların tümü, esas hakkında mütalaa verebilmek için süre istediler. Heyet hepsini reddetti. Tahkikatın genişletilmesi, Hazine’nin cevabının beklenmesi, listelerin getirtilmesi talepleri de reddedildi.
Duruşmaya son verildi. Karar okundu:1) K. Evren ve T. Şahinkaya’ya açılan kamu davasının ölüm nedeniyle ortadan kaldırılmasına;2) Sanıkların mirasçılarına bıraktıkları malların müsaderesine yer olmadığına; 3) Sanıkların TSK’yle ilişkilerinin kesilmesine yer olmadığına.
***
Bu notları, tutanaktan şu satırlarla bitireyim:
“Katılan Başbakanlık (mülga) Cumhurbaşkanlığı vekili Av. Mehmed Faruk Öztürk’ten esas hakkındaki beyanı soruldu.‘Bugün burada güzel bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu görüyorum. Burada bir yargılama yapılıyorsa, katılanlar ve katılan vekilleri özgürce beyanda bulunabiliyorlarsa, bunu bu devlete ve demokrasiye borçluyuz’, dedi”.