Dr. Mine Yıldız*
Ü̈nlü Fransız Anayasa Hukukçusu Georges Vedel’in dediği gibi, demokrasi siyasi partiler olmadan yaşayamaz fakat siyasal partiler yüzünden ölebilir de.
Siyasi partilere devlet yardımı yapılmasına ilişkin hükümler, ilk kez 1961 Anayasası döneminde yürürlüğe giriyor. 1965’te yapılan düzenlemeyle, parti ihtiyaçları ve çalışmalarında kullanılmak üzere, siyasi partilerin genel seçimlerden en az %5 oy oranında[1] alması gerekiyordu. 1980 askeri/faşist darbe dönemi sonrasında, çoğunluk partisinin siyasal hesapları ve muhalefeti parçalama niyetiyle, hem yardımın kapsamı genişletildi hem de Milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların % 7’sinden fazlasını alan siyasî partilere de Devlet yardımı yapılması[2] şartı getirildi. 2014 yılında[3] yapılan bir düzenlemeyle oran en az %3 olarak belirleniyor.
Anayasa’nın vergi ödevinden söz eden 61. Maddesine göre; “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Anayasa Mahkemesi’ne göre, vergiler kamu giderlerinin karşılanması için alınır. Yani, halktan vergi alınmasının nedeni kamu giderlerinin karşılanmasıdır.
Peki bu durumda soru şu; siyasi partilere devlet tarafından yapılan yardımlar kamu giderleri arasında mı yer almaktadır? Partiler, kamu hizmeti yapan birer kamu kuruluşu mudur? Erdoğan Teziç’e göre siyasi partiler, devletin müdahale ve denetiminde olmadığı için devlet örgütlenmesine dahil değildir; bu nedenle “kamu kuruluşu” olmaları mümkün değildir.
Siyasi partilere, kamu hizmeti yerine getirdiği için devlet tarafından yardım yapılıyor ise söz konusu yardımın %3 ve üzerinde oy alan siyasi partilerle sınırlandırılması ne anlama geliyor? % 3’ün altında oy almış partilerin kamu hizmeti yapmadığı mı?
Siyasi partilere sağlanan destek, pek çok ülkede genel bütçeden karşılanıyor[4]. Bütçe kalemlerinden bir bölümü halktan alınan dolaylı ve dolaysız vergilerdir. Burada sorulması gereken şu; Siyasi partilere yardımı bu vergilerin katkısıyla yapıyorsun. Ama halkın bir bölümünün desteklediği parti %3’ün altında oy aldı diye devlet yardımı alamıyor, %10’luk seçim barajını geçemedi diye TBMM’ye temsilcisini gönderemiyor! Bu durumda %3’ün altında kalan partilere oy veren halktan toplanan para, oy vermediği partilere gitmiş olmuyor mu? Vergi veren her yurttaşın/seçmenin ülke yönetiminde eşit söz hakkı olması gerekmez mi?
Devlet yardımı yapılmasının en önemli nedenlerinden birisi eğer, siyasi partileri çıkar veya baskı gruplarının yönlendirmesinden kurtarmak, yozlaşmayı ve yolsuzluğu önlemek ise küçük partilere destekte bulunmadığına göre onlara seçim kampanyalarını hangi para ile finanse etmelerini öneriyorsun? Devlet olarak %3’ün altında oy almış partilere; “başının çaresine bak” demiş olmuyor musun? Partilere yardım dağıtılırken “oranlılık ve eşitlik”[5] ilkelerinin gözetilmesi gerekmiyor mu?
Bu yardımlar büyük partilerin kartelleşmesine ve devletin bir parçası olmasına yol açmıyor mu? Bu durum, siyasal sisteme yeni partilerin girmesini zorlaştırmıyor mu? Eğer Anayasada belirtildiği üzere siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları ise, önce %10’luk seçim barajını düşmeniz ve %3’ün altında oy alan partilerin siyasal çoğulculuğun yaşamasına katkıda bulunması için yaşamasına izin vermeniz gerekmiyor mu?
Sürekli “ödevlerini” hatırlattığınız, “haklarını” es geçtiğiniz, güzel ülkemin güzel insanlarını %3’ün, %10’un altındakiler ve üstündekiler diye ayırmaktan vazgeçmeye niyetiniz yok gibi…
Şu açıktır ki; devlet yardımına ilişkin tüm yasal düzenlemeler, çoğulcu demokratik siyasi yapının yerleşmesini engellemektedir. Anayasada belirtildiği üzere siyasi partilere “hakça ve yeterli düzeyde” yardım yapılmaya illa ki devam edilecek ise söz konusu yöntem yeniden gözden geçirilmelidir. Küçük partilerin siyasi rekabete eşit koşullarda katılabilmesi gözetilmelidir. Yardımların siyasi iktidarların çıkarlarına uygun biçimde şekillenmesine izin verilmemelidir.
Devlet yardımlarında gözetilen kriterler dışında, burada son söz olarak önemle vurgulanması gereken şudur;
Siyasi partiler, üyelerinin katkıları ve kendi çabalarıyla giderlerini karşılayan, lider oligarşisine hizmet eden bir örgütlenme yapısından kurtulmadıkça çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasiden söz etmek mümkün olamayacaktır!
(*) Siyaset Bilimci-Sosyolog
[1] 1965 tarih ve 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunu 74.madde
[2] 7.8.1988 tarih ve 3470 sayılı Kanun’la devlet yardımı konusunu düzenleyen Siyasi Partiler Kanunu’nun Ek 1. maddesine bazı fıkralar eklenmiştir.
. fıkra: 2/3/2014 – 6529/4 md)itlesi mevcut. k gereken çok önemli bir kurtulmadıkça se etmelerini
[3] Ek Madde 1, değişik 5. fıkra: 2/3/2014 – 6529/4 md. Yardım genel seçimlerin olduğu yıllarda üç katı ve yerel seçimlerin yapıldığı yıllarda iki katı olarak ödenmektedir.
[4] Devlet yardımından yararlanabilmek için bir siyasi partinin elde etmesi gereken asgari oy oranlarının ülkeden ülkeye %0.5 ile %3 arasında değişmektedir. Avrupa’nın en yüksek nüfusa sahip ülkesi olan Almanya’da bu oran %0,5’tir. Bu oranın belirlenmesinde Federal Anayasa Mahkemesinin çok büyük rolü olmuştur.
[5] Oranlılık, partinin alacağı devlet yardımı miktarının partinin toplumda sahip olduğu destekle orantılı olmasını, eşitlik ise her parti ya da adayın elde ettiği oy ya da sandalye sayısına bakılmaksızın eşit miktarda devlet yardımı almasını gerektirmesidir.