CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selin Sayek Böke’nin, TÜİK’in Milli Gelir hesaplarında yaptığı revizyonun ardından ortaya çıkan yeni veriler ve revizyonun ötesine geçen “iyileştirmeler”in ortaya koyduğu tutarsızlıklar ve yaratılan güvenilmezlik konusunda,TÜİK Başkanı Mehmet Aktaş’a yazdığı açık mektup yazdı. Böke mektupta, TÜİK Başkanına kritik bir çağrı yaptı.
Selin Sayek Böke imzalı açık mektup şöyle:
“TÜİK Başkanı Sayın Mehmet Aktaş,
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ulusal ve uluslararası alanda taşıması gereken saygınlık ve güvenilirlikle, Türkiye açısından da büyük önem taşıyan, kritik bir kurumdur. Kurum Başkanı olarak TÜİK resmi sayfasında halen yer alan “Başkan’ın Mesajı” bölümünde de bizzat vurguladığınız gibi, “Mesleki bağımsızlık, şeffaflık, tarafsızlık, güvenilirlik, karşılaştırılabilirlik, tutarlılık, bilimsellik” TÜİK’in vazgeçilmez değerleri arasında ön sıralarda yer almaktadır.
Ancak, Aralık ayında duyurduğunuz Milli Gelir hesaplarındaki revizyonun ardından ortaya konulan söz konusu veriler ve revizyonun ötesine geçen “iyileştirmeler”, siz de biliyorsunuz ki, kamuoyunda büyük ve haklı bir tartışma yarattı.
Öncelikle ortaya çıkan yeni seri, ulusal ve uluslararası alanda güvenilirlik ve tutarlılık açısından kuşku yaratmaktadır. Yapılan revizyon sonucu, GSYH değeri ve büyümesi özellikle 2011 yılından sonra, eski serinin çok üzerindedir. Bununla beraber sektörlerin toplam içindeki paylarında değişiklikler gözlemlenirken, yatırım ve tasarruf oranları da yukarı yönlü revize edilmiştir. Bu tutarsızlıklar ve değişiklikler GSYH rakamlarının ve bu rakamları kullanan analizlerin doğruluğuna gölge düşürmektedir. Söz konusu değişikliklere ilişkin gerekçeler de ikna edici değildir.
Bugün gelinen noktada, TÜİK’in güvenilirliği ve saygınlığına ilişkin vazgeçilmez ilkelerin daha fazla yıpranmaması, Türkiye ekonomisi üzerine yapılmasına ihtiyaç duyulan ve duyulacak güvenilir ve sağlıklı çalışmaların engellenmemesi, uluslararası bilim dünyasında ülkemizin de saygınlığının zarar görmemesi açısından konunun derhal yeniden ele alınması gerekmektedir.
Bu çağrımızla, TÜİK’i, konusunda uzman iktisatçı ve akademisyenlerin de yer aldığı bir çalışma başlatmaya, bu çalışmayla söz konusu “istatistiki iyileştirme” ve bunun sonucunda ortaya çıkan yeni veri setini yeniden değerlendirmeye davet ediyoruz. Bağımsız, tarafsız, bilimsel sonuçlar ortaya koyacak böyle bir çalışma, TÜİK rakamları üzerinde oluşan gölgeyi de ortadan kaldıracaktır.
Ekonominin temel verilerinin güvenilirliğine, tarafsızlığına dair bir şüphenin oluşması dahi üreticiler ve finansal yatırımcılarda yaratacağı güvensizlik sebebiyle ekonomi için başlı başına büyük bir tehdittir. Ekonomimizde yaşanıyor olan güven erozyonunun temelinde kurumsal yapıların zayıfladığına ve saydamlığının yitirildiğine dair şüphelerin artması yatarken ekonomik verilere ve TÜİK’e dair böyle bir algının oluşması belirsizlik ve öngörülemezlik doğurarak ekonomik istikrarsızlığın derinleşmesine yol açma riski taşımaktadır. Takdir edersiniz ki, bir ülkede yatırım ikliminin iyileşmesinin ön şartı, üreticilerin, finansal yatırımcıların ve tüketicilerin kurumsal yapılara ve o yapılar aracılığıyla elde ettikleri bilgiye güvenmesidir. Bir ekonomide büyüme hızının ve gelirin düşmesi kadar büyük bir risk büyüme ve gelir rakamlarının siyasi kaygılarla manipüle edilmiş olabileceği algısının yaygınlaşmasıdır.
Sizin de söylediğiniz gibi, “istatistik kurumları, toplumların demokrasi dokusunu da güçlendirmektedir”. Ülkemizin geleceği ve demokrasimizin güçlenmesi için atacağınız adım büyük önem taşıyor. Bunun, TÜİK gibi önemli bir kurumun Başkanı olarak omuzlarınıza yüklediği sorumluluğun farkında olduğunuza inanıyoruz. Bu çağrımızı dikkate alacağınızı umar, konuyla ilgili bu yöndeki girişimlerinize destek olacağımızı bildiririz.
CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
DOÇ. DR. SELIN SAYEK BÖKE
EK: Söz konusu tutarsızlıklar ile güvenilmez unsurları içeren tespitlerimiz EK’te açıklanmaktadır.”
EK:
- HESAPLAMALARDA EKONOMİK DEĞİL, İDARİ KAYITLARA ÖNCELİK VERİLİYOR
Gayri safi yurtiçi hasıla, ekonominin ürettiği katma değerler toplamıdır. Bu toplam sektörlerin çıktılarından, girdilerin ve sabit sermaye amortismanının çıkarılması ile bulunur. TÜİK daha önce milli gelir hesabını sanayi ve hizmet sektörlerinde anketlerden elde ettiği üretim, ciro, iş, istihdam, ücret ve maaş serilerinden hesaplamaktaydı. Şimdi ise milli gelir veri tabanını Maliye, İç İşleri Bakanlığı ve BDDK’dan elde edilen bilgiler oluşturuyor. Bu değişiklik sonucunda hesaplamanın türü artık ekonomik değil tamamen idari ve yasal tanımlara dayanır hale geliyor. Salt idari kayıtlara dayanan bir milli gelir hesabı ekonomideki reel gelişmelerden kopuk sonuçlar doğuracaktır; milli gelir üretimdeki değişimden ziyade idari ve yasal düzenlemeler ve tanımlamalarda farklılaşmaları yansıtacaktır. Özetle, ortaya çıkan milli gelir hesabı ekonomideki gelişmelerden kopuk olacaktır.
- YENİ SERİNİN GSYH SEVİYESİNDE VE BÜYÜMESİNDE DE SIÇRAMA VAR
Aşağıda sunulan Grafik 1 eski ve yeni GSYH serilerini karşılaştırırken, Grafik 2 ise eski ve yeni büyüme rakamlarını karşılaştırmaktadır. Eski yöntemle hesaplanan milli gelir ile 2011-2015 yıllarındaki büyüme ortalama yüzde 4,4 iken yeni yöntemle hesaplanan milli gelir büyüme oranı aynı dönemde yüzde 7,12’e çıkıyor. Fark özellikle 2011’den sonra belirgin bir şekilde artıyor.
Grafik 3 ise eski ve yeni serilere göre kişi başına GSYH karşılaştırmasını yapmaktadır. Kişi başına milli gelir de revizyon sonrası yükselmiştir. Revizyon sonrası yükselmenin etkisi yine en çok 2011 ve sonrasındaki verilerde gözlemlenmektedir. 2011-2015 döneminde yeni seri kişi başına GSYH ortalama 1400 dolar daha yüksek olarak hesaplanmıştır.
Bu farklılıklar kamuoyuna şeffaf ve detaylı açıklamaları gerektirecek kadar yüksek düzeydedir.
- SANAYİ ÜRETİM ENDEKSİ BÜYÜMESİ İLE GSYH İÇERİSİNDEKİ SANAYİNİN BÜYÜMESİ ÇELİŞİYOR
Sanayi üretim endeksi (SÜE) firmalardan her ay ürün bazında soru formları ile üretim miktarı, satış miktarı ve satış değeri bilgileri alınarak hesaplanmaktadır. Bu endeks eski seri GSYH içerisindeki sanayi büyümesi ile çok büyük benzerlik göstermekteydi. Ancak yeni seri GSYH ile SÜE 2011 yılından itibaren koptu. Grafik 4 imalat sanayi üretim endeksi büyümesini ve eski ve yeni seri içerisindeki imalat sanayi büyümesini göstermektedir. Grafik 4’te görüldüğü gibi eski seri imalat sanayi büyümesi ile imalat SÜE büyümesi birebir benzerlik gösterirken, yeni seri imalat sanayi büyümesi farklı bir yol izliyor. Özellikle 2011 yılından sonra yeni seri içerisindeki imalat sanayi büyümesinin çok yüksek olduğu görülmektedir.
- SEKTÖRLERİN GSYH İÇERİSİNDEKİ PAYI, ESKİ VE YENİ SERİDE BİRBİRİNDEN TAMAMEN FARKLI
Sektörlerin GSYH içerisindeki payları da revizyon sonrası farklılık göstermiştir. Özellikle inşaat sektörü bu konuda önemli bir örnek oluşturmaktadır. İnşaat sektörünün payı 2002 sonrasında eski seriden kopmaya başlamıştır ve 2016 yılının ilk iki çeyreğinde (eski seri için 3. ve 4. çeyrek rakamları açıklanmamıştır) inşaatın payı iki katına çıkmıştır.
- YATIRIM VE TASARRUF ORANLARI YENİ SERİDE DAHA YÜKSEK
Grafik 5 eski ve yeni tasarruf oranlarını karşılaştırmaktadır. Grafik 5’te görüldüğü üzere tasarruf oranındaki ‘iyileştirme’ yüzde 10 puandan fazla bir artış yaratmıştır. 2015 tasarruf oranı eski seride yüzde 14,5 iken yeni seride yüzde 24,8’e yükselmiştir. Ayrıca 2010 yılından itibaren eski seri tasarruf oranının yüzde 15 civarında seyretmesi ama yeni seri tasarruf oranının aynı dönemde artış göstermesi de soru işareti yaratmaktadır.
- İSTİHDAM VERİSİ İLE BÜYÜME VERİSİ ÇELİŞİYOR
İşsizlik 2015 yılında yüzde 10,8 iken 2016 yılında 12,7’ye yükselmiştir. Büyümenin yüzde 2,9 olduğu bu dönemde işsizlikteki bu artış dikkat çekicidir.
İstihdam verisinin detayları incelendiğinde de bir takım tutarsızlıklar karşımıza çıkmaktadır. İmalat sanayi sektöründe yeni seriye göre büyümenin yüzde 3,9 olduğu bir dönemde imalat sanayi istihdamının 42 bin kişi azalmış olduğu göze çarpmaktadır. Hizmetler sektöründe ise tam tersi ve çok kuvvetli bir eğilim göze çarpmaktadır: hizmetler sektöründe üretim yüzde 0,8 azalmışken istihdam 398 bin kişi artmıştır.
Büyüme gösteren bir sektörde istihdamın azalması ancak verimlilikte çok yüksek bir artışla sağlanabilir; veya büyümenin olmadığı bir sektörde istihdamın artışı ciddi verimlilik azalışlarına işaret etmektedir. Ülkemizde 2016 yılında bu düzeyde verimlilik değişimlerine yol açacak gelişmeler olduğuna dair veriler mevcut değildir.
GRAFİKLER: