Önce “tenkit”ler, sonra “tehdit”ler, şimdi de sıra “tenkil”lere gelmiş görünüyor! Yönetici oligarşi artık “yargı”ya parmak sallıyor; valiyi ve polisleri İmamoğlu’na dava açmaya davet ediyor! Erdoğan, açıkça, “İstanbul, akıllarının bir köşesinde hala 1453’ün rövanşını almak olanlara teslim edilebilir mi?” diye sordu. Dün akşamki programda da Belediye Başkanı iken okuduğu “masum bir şiir” yüzünden nasıl belediye başkanlığının elinden alındığını anlatıyordu. Üç ayda varılan nokta bu!
***
Aslında İstanbul seçiminin iptali sadece birinci raunttu. İkinci raunt da kaybedilirse -ki öyle görünüyor- geriye sadece kaba yöntemler kalacak! Baskı, yıldırma ve sonunda da… mahkeme! Çünkü “pasta” büyük ve paylaşılacak gibi de değil.. Geçen yılın sonlarında İstanbul’un atanmış Belediye Başkanı Mevlüt Uysal 2019 gelirlerinin -İETT ve İSKİ gibi bağlı kuruluşlar ve 28 şirketle beraber- 60 milyar TL’ye yakın olduğunu söylemişti. (HaberTürk, 20 11 2018).
Bu meblağ yabancıların bile merak konusu oldu; onlar da hesap kitap yapıyor, şemalar çiziyorlar. Para işlerinden çok iyi anlayan bir Amerikan gazetesi daha on gün önce “Pasta”nın değerini -Belediye kaynaklarına dayanarak- iç içe, üç daire halinde şematize etmişti (WSJ, 11 Haziran 2019). Ortaya koyduğu tablo şöyleydi: Merkezi dairede 4,1 milyar dolarlık bütçe gelirleri yer alıyor. Onu Belediye’ye bağlı (ekmek fırınlarından şişe sularına, doğal gazdan cenaze hizmetlerine kadar) otuz civarında şirketin gelirleri kuşatıyor. O da 4,1 milyar dolar kadar. Çevredeki üçüncü daire ise su ve taşıma hizmetlerinin sağladığı gelirleri içeriyor. Onun karşılığı da 1,9 milyar dolar. Ve toplam 10,1 milyar dolar tutuyor; yani yaklaşık 60 milyar milyar TL.
60 milyar TL! Hiç de kolay vazgeçilecek bir meblağa benzemiyor! Belki de AKP’yi bir seçim makinesi haline getiren en önemli kaynak!
***
Şimdi bu tablo karşısında “İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi de kaybeder” sözünün anlamı daha iyi anlaşılıyor değil mi? Nitekim bu olasılık belirince, iktidar çevrelerinde, dudakların ucuyla da olsa fısıldanan “kardeşlik” dilekleri, “Türkiye İttifakı” sloganları buharlaştı ve onların yerini “Pontus”lular, “Sisi”ler, “ahlaksızlar” gibi yakıştırmalar aldı.. Biraz da karanlıkta korkusunu yenmek için ıslık çalanların ruh hali içinde.. Yanıt iki gün sonra sandıklarda..