Evrensel gazetesinden Derya Kaya ve Tamer Arda Erşin, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde araştırma görevlisiyken KHK ile işten atılan A. Celil Kaya ve İLEF’te açığa alınan araştırma görevlisi Can Irmak Özinanır’la neler yaptıklarını konuştu.
Söyleşinin tamamı şöyle:
– OHAL sonrasında hayatınız nasıl devam ediyor, neler yapıyorsunuz?
Celil Kaya: Aynı şeyleri yapıyorum, aynı şekilde, ne çalışıyorsam devam ediyorum. İşyerimde çalışıyordum, şimdi evde ya da kütüphanede çalışıyorum. Artık üniversitede çalışan bir akademisyen değilim ama SBF’de doktora öğrencisiyim. Emperyalizm ve toprak ilişkisi üzerine tez yazmayı planlıyorum. Akademisyenler için üniversiteler, kampüsler aynı zamanda sosyalleştiğimiz yerdir. Ama atılan arkadaşlarla, açığa alınan arkadaşlarla daha çok görüşür olduk.
– Bir araya geldiğinizde ne konuşuyorsunuz?
Celil Kaya: Atılma mevzularından artık sıkıldık. Artık gündelik meselelerden konuşuyoruz. Siyaset konuşuyoruz, bazen ondan da sıkılıyoruz.
– Öğrenciler nasıl karşıladı?
Celil Kaya: Baskıların üzerine OHAL koşulları eklenince zaten demokratik tepki gösterme çok kısıtlandığından tepki gösteremiyorlar. Buraları afişlerle donatırdı öğrenciler. Şimdi hiç afiş yok neredeyse.
– Akademi nereye gidiyor, ne öngörüyorsunuz kendi hayatınıza dair?
Celil Kaya: Dünyada ilk işten atılan insan değilim. İlk atıldığım sabah da bunu düşündüm. Böyle bir şeyden dolayı atılmak insana gizliden bir onur veriyor. Üniversite okurken de İstanbul’da inşaatta çalıştım, Bursa’da pazarda çalıştım, broşür de dağıttım. Evet, işten atıldım ve bir sürü emekçi de işten atılıyor her gün. Bu yüzden bunu dünyada tek yaşayan bizmişiz gibi davranmanın lüzumu yok.
ODTÜ’ye rektör olarak ikinci sırayı alan birisi atandı. Boğaziçi’de yüzde 84 oy alan rektör atanmadı. Dolayısıyla akademinin zaten tarihsel olarak derinlerden gelen iktidar bağımlılığı, demokratik olmayan bir yapısı olduğunu gösteriyor bu. Vergi dairesinde çalışmaktan farksız hale getirmek istiyorlar akademiyi. Nasıl ki memur kendine söyleneni yapmak zorundaysa, kendisi inisiyatif alamıyorsa akademisyen de kendisine çizilen sınırlar içerisinde bilimsel üretim yapacak. Ermeni meselesi, Kürt meselesi ya da sınıf meselesinde eleştirel, radikal çalışmalar yapmayacaksın mesela. Bunu da bir zor aygıtıyla dayatıyor. Maalesef akademide temelleri çok sağlam olmadığı için buna çok büyük bir direniş gösteremiyor. O yüzden geleceğe dair orta ve uzun vadeli umudum var ama kısa vadede akademi çok büyük tahribat aldı bu dönemde. Toparlaması da biraz uzun sürecek diye düşünüyorum.
– OHAL sonrası açığa alınmanız sizin hayatınızı nasıl değiştirdi, neler yapıyorsunuz?
Can Irmak Özinanır: Doktora tezimi yazıyorum. Medya çalışmalarında hegemonya üzerine çalışıyorum. Türkiye’de çok yoğun ve ağır bir gündem var. Dikkat dağıtıcı çok fazla unsur var. Yapabildiğim kadar akademik çalışmaya vakit ayırmaya çalışıyorum. Akademik çalışmanın kendisi hayatın kendisinden ayrı bir şey değil. Tabii bu dönemin gereği olarak çeşitli etkinliklere katılma sayısı arttı. Dayanışma akademileri ortaya çıkmaya başladı, sokak akademileri gibi işler başladı. Şimdi daha çok sendikaya gidiyor, toplantılara katılıyoruz.
– Geleceğe dair planlarınız neler?
Celil Kaya: Akademideki karanlığın üzerine mücadele ile gideceğiz. Benim de tabii bir sosyalist olarak umudum var geleceğe dair.
Can Irmak Özinanır: Önümüzü görmek, “İleride şöyle olacak” demek çok kolay değil ama geri döneceğimizi düşünüyorum. Bu mücadeleyi kazanırsak daha iyi bir dünyaya doğru yol alabiliriz. Kaybedersek bugünkü koşullar daha ağırlaşabilir.