Belki yaşanan bunca kötü şeyin içinde fazlaca bir önemi yok ama tarihe küçük de olsa bir not düşmek, en çok da kötülüğün boyutunu resmetmek için yazmak istedim…
Bugün, 5 Ekim 2017, bu saatlerde İsviçre’nin saygın üniversitelerinden birinde yeni öğrencilerle buluşuyor olacaktım… Yaklaşık bir yıldır planlaması yapılan, hazırlıkları süren, içeriği, gün ve saatleri ilan edilmiş bir lisans dersi.
Bir meslektaşım “Kolektif eylem sosyolojisi” isimli bu 3. sınıf lisans dersini vermemi istediğinde çok heyecanlanmıştım. Öteden beri başka ülkelerde ders vermeyi severim, farklı öğrenciler her daim geliştirici olmuştur. 2010’da Lyon’da verdiğim dersin izleri hala güçlü, o öğrencilerimin bazıları ile ilişkilerimiz halen devam ediyor, yazışıyoruz, tezlerine destek oluyorum, uluslararası toplantılarda yollarımız kesişiyor…
Malum (aslında değil), açığa alınınca pasaportların akıbeti belirsizleşti, ne Montpellier’deki siyaset bilimi kongresine ne de Oslo’daki ECPR kongresine gidebildim. Sağ olsun dostlarım oralarda sesimi yükselttiler. Bu defa, İsviçre’deki meslektaşlarım, dekanından (dekan var dekan var işte, biri geliyor her türlü desteğe hazırız diyor, diğeri açığa alınma kararının altına rahatlıkla imza atıyor!) bölüm başkanına, gerçekten örnek bir dayanışma sergilediler. “Bu işin peşini öyle kolay bırakmayız, o senin dersin, kimse veremez yerine, o kadar basit değil” deyip dersi bir başkasının vermesi seçeneğini elediler. Dekanın da onayıyla dersi ikinci döneme taşıdılar. Bu süreçte bazı öğrencilerin şımarıklık ve kapris yapıp durumdan şikayet edeceğini düşünüyorlardı, ama “sosyal bilimlerin o kadar kolay yapılmadığını, sosyal bilimcilerin nelere göğüs germek zorunda olduğunu, hangi koşullarda çalıştıklarını öğrenmeleri lazım” diyerek bu ihtimale karşı da kendilerini hazırladılar. Ama tahminleri boşa çıktı ve öğrenciler dayanışmanın bir parçası oldu…
İkinci dönem gidip dersi verebilir miyim, koşullar ne olur bilmiyorum ama bu dayanışma bana çok iyi geldi. Yokluğumuzun hiçbir önemi yokmuş, herhangi bir eksiklik yaratmıyormuş gibi davrananlar karşısında ilaç gibi… Bir de şunu öğrendim tüm bu süreçte: dayanışma da tıpkı mücadele gibi öğrenilen bir şey. Ve bazıları, ki maalesef sayıları çok, dayanışma diye bir şeyi hakikatten bilmiyor. Kötülüğünden ya da korktuğundan değil, gerçekten dayanışmayı bilmediğinden adım atmıyor… Neler öğreniyoruz bu süreçte…
Tüm emeklerimi hiçleştirmeye, heba etmeye çalışan, beraberimde tüm bu işlerde emek harcayanlara saygısı olmayan, ufağından büyüğüne bu kötülüklerde payı olanlar, BU YAPTIKLARINIZI ASLA UNUTMAYACAĞIZ!