Dr. Mine YILDIZ*
“Cennette erkeklere kaç huri (bakire) verilecek, bu erkekler cennette kaç erkek gücünde olacak, sürekli ereksiyon halinde olacaklar mı, Ramazan ayında hangi saatler arasında cinsel ilişkiye girilir, Eeee yani erkekler için huri varsa, kadınlar için de cennette “nuri” var mı acep?” gibi çok mühim cinsel içerikli konuların, Türkiye gibi muhafazakar bir toplumda açık seçik, ulu orta konuşulabildiği, her Ramazan’da olduğu gibi (ismini vermek istemeyen bir izleyici tarafından) bu benzeri sorularla haşır neşir olunan en liberal aydayız. Öyle ya, daha geçen yıla kadar hristiyandık. Bu yıl müslümanlığa geçtik(!)
Orucu bozan bozmayan şeyler, anne olmayan kadın yarımdır, namaz kılmayan hayvandır, kız çocukları hangi yaşta kapansın, gibi çok mühim (!) mevzuların konuşulduğu şu yoğun gündemde bir mevzuya dikkati çekmekte ısrar ediyorum. Neye mi? Okulların kapanmasıyla birlikte bol keseden dağıtılan “TAKDİR BELGELERİNE…”
PISA raporu yayınlandı birkaç ay önce. PİSA değil PISA (‘i’ ile değil ‘ı’ ile ::)))) “Programme for International Student Assesment” yani “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı”. PISA raporu “diş fırçalamak orucu bozar mı?” sorusu kadar çok tıklanma rekoru almadı sanal alemde. Neyse… Bu rapora göre biz, 65 ülke arasında matematikte 44., okumada 37., bilim dalında 42. sıradayız. “Okuma” dedikleri, hani kendi ana dilimizde eğitim alıyoruz ve okuyoruz ya işte onu kastediyorlar. Hadi “matematik, bilim zor yaaa ::))” dedik ve geçiştirdik diyelim. Peki ya kendi dilinde okuma? Ortadaki vehamete bir bakın: İleri(!)demokrasiyle yönetilen güzel ülkemin ileri eğitim sistemi öğrencilerine anadilinde okumayı ve anlamayı öğretemiyor! Öğrenememişlerse suç elbette çocukların değil!
***
Şimdi biz okuduğunu anlamayı öğretemeyen bir eğitim sisteminden geçiyoruz ya. Herhangi bir yabancı dili öğretme ve öğrenme konusunda neden başarısız olduğumuzun nedenlerini bulmak için çok düşünürdüm eskiden. Sonra anladım. Kendi dilinde okumayı ve anlamayı bile öğretemeyen bir eğitim sisteminden, hiç bilmediğimiz bir kültürün dilini öğretmesini beklemek! Aptallık biz de değilmiş, aptallık eğitim sistemindeymiş, yöntemdeymiş meğer.
***
Kimse bozulmasın, gücenmesin. O bol keseden dağıtılan karneleri, takdir belgelerini atın çöpe! Bir dakika çöpe atmayın… Örgütlenin (Ne zordur bu ülkede bilirim ama hala umut var. Var mı dersiniz? ) Ha evet ne diyorduk örgütlenin. Tüm karneleri ve takdir belgelerini Milli Eğitim Bakanlığı’nın önünde yakın!
***
Çocuklarımız üzülmesin. Karneler ve aldıkları takdir belgeleri, onların başarılı veya başarısız olduklarını göstermiyor. Doğru yöntemle ve argümanla anlatılırsa emin olun onlar da anlayacaklardır. Çünkü çocuklarımız bu eğitim sistemine rağmen sandığımızdan çok daha ilerideler. Yeter ki özgür düşünce ve yaratıcılıklarını geliştirebilecekleri bir ortamı sağlayabilin. Önce evinizde. Nasılsa okul sağlamıyor bari siz sağlayın. O karnelerden ve takdir belgelerinden çok daha fazlası çocuklarımız. Sorgulamayı, hak aramayı, analitik düşünmeyi, bilimsel eğitimi, tek tip eğitime karşı kendilerini özgürce ifade edebildikleri demokratik gerçek eğitim yuvalarını hak ediyorlar.
***
Farkındayız!
Çocuklarımızı ve bizleri aptallaştırarak yönetmenin en kolay yolunun, Eğitim Sisteminden geçtiğinin farkındayız!
Peki ama siz farkında mısınız?
Ne yaparsanız yapın, 17-25 Aralık’ı unutturamayacağınızın?
Okuma yazmayı öğrendik bi kere!
(*) Sosyolog, Siyaset Bilimci