Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Türkiye’deki Olağanüstü Hale ilişkin yayımladığı memorandumda, OHAL’e son verilip hızla olağan sürece dönülmesini istedi. Cumhuriyet’in haberine göre Muiznieks, “Temmuzdan bu yana yayımlanan KHK’lerle sınırın aşıldığını, hukukun üstünlüğü ve insan hakları temel ilkelerinden uzaklaşıldığını” belirtti.
15 Temmuz’un ardından ilk defa bir Avrupa kurumu OHAL, KHK’lar ve bu dönemin uygulamaları hakkında resmi bir rapor yayınladı. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Türkiye’deki OHAL ve uygulamalarının sonuçları üzerine yayınladığı memorandumda OHAL’e son verilmesini ve hızla olağan sürece dönülmesini istedi. KHK’ların “sınırsız takdir yetkisi” verdiğini belirtti. Hükümetin tezinin aksine Fransa’daki OHAL kararının hükümete kararnameler ile idare hakkı tanımadığı ve Türkiye’dekinden çok farklı olduğunu savunan Muiznieks, AYM önünde 20 bin başvuru olduğunu anımsattı. İ
Türk yetkililerin OHAL’in sadece devlet kurumlarını hedef alanları etkileyeceğini, temel insan haklarını sınırlamayacağına dair sözlerini anımsatan Muiznieks, memorandumda şu ifadelere yer verdi: “Bu KHK’ların kapsamı ve uygulaması kamu sektörüyle sınırlı kalmadı. Yayınlanan kararnamaler onların(kamu görevlileri) yanı sıra, sivil toplumu, belediyeleri, özel okulları, üniversiteleri, tıbbi kurumları, yasal profesyonelleri, medyayı, iş ve finans çevreleri ve şüphelilerin ailelerini de süpüren bir etki yaptı. Ayrıca, bu KHK’larla oluşturulan yöntemler idari ve ceza kanunu ile olağan dönemdekilerden önemli bir sapma gösteriyor.”
OHAL sürecindeki uygulamalar için “Komisyoner, Temmuz’dan bu yana yayınlanan bir dizi KHK’larla sınırın aşıldığı, adeta idari ve yürütmeden sorumlu yetkililer için sınırsız takdir yetkisi veren güçler yarattığını, demokratik toplumlarda olağan olarak uygulanan hukukun üstünlüğü ve insan hakları temel ilkelerinden uzaklaşıldığını gözlemler. AİHS’nin garanti altına aldığı insan haklarına yönelik müdahalelerin büyük kısmı da doğrudan bu takdir yetkisinin kullanılmasındandır” denildi. Komisyoner, yönetimlerin takdir yetkisinin gelişi güzel kullanılmasının, hukukun üstünlüğünü yıpratacağını belirterek “hukukun üstünlüğü olmadan insan haklarının korunması imkânsız” dedi.
Çok sayıda tutuklama, gözaltı, işten uzaklaştırma, atma gibi tedbirlerin acil durum yetkileri ve prosedürleriyle yapıldığını anımsatan memorandumda, “Türk demokrasisine açık ve mevcut tehdidin, iki buçuk ay geçtikten sonra, ufacık bir miktar bile azaltılmaması Komisyoner için anlaşılmaz. “Öncelikli olarak OHAL mantığının bir kenara bırakılması ve adli ve idari prosedürlerin ve OHAL’i gerekli kılan hedeflerin uygulanmasında normal mevzuata (yasama) dönülmesi zamanı geldiğine inanmaktadır” denildi.
OHAL’in 90 gün daha uzatılacak olmasından duyduğu üzüntüyü de vurgulayan ve kısaltılmasını umduğunu belirten Muiznieks, “Her halükârda Türk yetkililer, uygulamasında büyük oranda keyfilik yaratan ve olağan garantilerden uzaklaşan OHAL kararnamelerinden başlayarak bunları hemen iptal etmeye başlamalı” dedi. Komisyoner, Türkiye’nin bu mücadeleyi insan hakları, hukukun temel ilkelerine ve “masumiyet karinesi, suçun ve cezanın şahsiliği, kanunsuz ceza olmaması, ceza hukukunun(yasaların) geriye yürümemesi, yasal kesinlik, savunma hakkı ve kuvvetlerin eşitliği” presiplerine uyarak vermesinin çıkarına olacağına işaret etti.
İşkence iddialarına Muiznieks’in baştan kredi vermediğini anımsatan memorandumda 30 günlük gözaltı süresinin, tıbbi rapor alımında yapılan değişikliklerin, avukatlarla görüşme hakkının şiddetle kısıtlanmasının ve avukat ile müvekkil arasındaki ilişkinin gizliliği ilkesine getirilen kısıtlamaların bu iddiaları artırdığı anımsatıldı ve “ Komisyoner Türk yetkilileri acil olarak OHAL’den önceki duruma dönmeye çağırır” denildi.
Muiznieks, 2845 ve 543’lük listeler halinde yapılan ihraçların basmakalıp ve kişisel nedenler belirtmekten uzak olduğunu vurguladı. Komiserin, hayat boyu kamu sektöründen yasaklanma, pasaportların askıya alınması, veyahut da voralan anlaşmaların askıya alınması gibi uygulamalardan duyduğu rahatsızlık vurgulanırken, bu kişilerin ve şirketlerin isimlerinin KHK’lerle yayımlanmasından da derin endişe duyulduğu belirtildi.
Komisyoner için “Basit bir idari veya yürütme kararıyla gazetelerin, televizyonların, derneklerin, özel şirketlerin kapatılmasına ve mal varlıklarının hazineye devrine acilen son verilmesi gerektiğini düşünür” denilen memorandumda, bunların geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar bırakabileceğine de işaret edildi.
İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) raporu kabul edilir edilmez Türkiye’ye bunu yayınlaması ve CPT’nin tüm tavsiyelerine acilen uygulanması istendi.
Nils Muižnieks, 2016 sonuna kadar, Güneydoğu’daki terörle mücadele uygulamaları, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü hakkında ek memorandumlar yayınlayacağını duyurdu.
Memorandumun tam metni (İngilizce):
Resmi olmayan çeviri için: http://www.aihmiz.org.tr/files/Memorandum.pdf