- İnsan Hakları İzleme Örgütü (işkence ve basın özgürlüğü raporları)
- Uluslararası Af Örgütü (Çeşitli rapor ve kamuoyu bilgilendirmeleri)
- Freedom House (Genel, Basın ve İnternette Özgürlük raporları)
- Sınır Tanımayan Gazeteciler
- AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi
- Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi Hakkında Tavsiye Kararı)
- BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü
- AB Komisyonu İlerleme Raporu
- Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri (ifade özgürlüğü, terörle mücadele ve olağanüstü hal ile ilgili rapor ve memorandumları)
- Venedik Komisyonu (KHKler, İnternet, milletvekili dokunulmazlığı, ifade özgürlüğü, Anayasa ve sulh ceza hakimlikleri ile ilgili raporları)
- BM İnsan Hakları Komiseri (Güneydoğuda yürütülen operasyonlarda ağır insan hakları ihlalerinin işlendiğine dair raporu)
- Avrupa Yargı Kurulları Ağı (ENCJ) (HSYK’nin gözlemci statüsünü askıya almaya ilişkin kararı)
- Pen International
- ABD Yıllık İnsan Hakları Raporu
Bunlar, son bir yıl içinde Türkiye ile ilgili rapor, memorandum veya bildiri açıklamış uluslararası örgütlerin uzmanlarının veya uluslararası STKlerin benim aklıma gelen birkaç örneği.
Hemen hepsi Türkiye’deki insan hakları durumunun korkunç durumda olduğunu raporladı. Hepsi değilse de büyük bir bölümüne Adalet Bakanı Bekir Bozdağ veya Bakanlık cevap verdi. Cevapları aşağı yukarı aynıydı. Bu kurumlar ve uzmanlar “Türkiye’yi, Türkiye’nin başına gelen felaketleri bilmemekte”ydi, “raporlar taraflı kaleme alınmış”tı hatta son Venedik Komisyonu raporu “HDP, CHP görüşlerini yansıtmak”taydı, “terör örgütü ağzıyla yazılmış”tı, “Türkiye’de yargı hiçbir ülkede olmadığı kadar tarafsız ve bağımsız”dı, “Türkiye’de bir tek kişi bile görüşleri nedeniyle hapiste değil”di vs vs.
Başta Bakan Bozdağ olmak üzere bürokrasinin en büyük iddiası ise bu kurum ve uzmanların Bakanlığın ve diğer kamu bürokrasisinin verdiği görüşleri dikkate almamalarıydı. Burası çok kritik. Çünkü özellikle uluslararası örgüt uzmanları mutlaka devlet yetkilileriyle görüşür, bilgi alırlar. Ayrıca hükümet her türlü bilgi ve belgeyi ilgili heyetlere sunabilir ve sunuyor da.
Tamamı uluslararası tarafsızlıklarıyla saygınlık kazanmış bu kurum ve uzmanların anılan rapor ve kararlarının hepsini okudum ve büyük ölçüde doğru olduklarını hatta çoğunlukla diplomatik dil ve sınırlılıklar nedeniyle az bile söylediklerini belirtebilirim. Eğer bu raporlar doğruysa, bu raporların oluşmasında birinci derece sorumluluğu taşıyan Bakan Bozdağ’ın istifa etmesi gerekir.
Ama ben bunun tersini kabul edeceğim. Yani diyelim ki Bakan Bozdağ haklı, bahsedilen rapor ve kararların hepsi yanlış. Herhalde Bakan Bozdağ, elinde delil yokken tüm bu kişi ve kurumların satılık, onursuz, çıkarcı uzmanlardan oluştuğunu söylemiyordur. Olsa olsa, “bazı hainlerin” kötü niyetli bir şekilde bu uzmanların görüşünü olumsuz etkilediğini ileri sürüyor olabilir. İyi de bu kötü niyetli hainlerin sözlerini çürütmek Bakanlığın ve bürokrasinin elinde. Dediğimiz gibi Bakanlık her türlü şekilde ilgili uzmanları bilgilendirme imkanına sahip. Bakanı olduğunuz kurum, Dünyanın insan hakları alanında en saygın kuruluşlarına görüş veriyor ve bu görüşler ısrarla dikkate alınmıyor. Üstüne üstlük siz Avrupa’nın en özgür basının, Dünyanın en bağımsız yargısının sizde olduğunu ileri sürüyorsunuz. Siz ne derseniz deyin, tarafsız uzmanlar tam tersi yönde görüş yayınlıyor, Türkiye’nin en çok gazeteciyi hapseden, yargısı tarafsız ve bağımsız olmayan bir ülke olduğunu ileri sürüyor.
O zaman siz bu işi beceremiyorsunuz. Ekibiniz ya derdini düzgün bir şekilde anlatmayı beceremiyor, ya konuyu bilmiyor, ya da gereği gibi çalışmıyor demektir. Bir Bakan olarak buna bir kere göz yumulur, iki kez idare edilir. Ama ülkedeki durum güllük gülistanlıkken hatta ifade özgürlüğü konusunda dünyanın en iyi konumunda bulunmanıza rağmen; onlarca kez, konuya ilişkin hemen hemen tüm uzmanlar ülkeyi bu derece rezil edecek raporlar yayımlanıyorsa kamu bürokrasisi ve başlarında bulunan siyasi kişi işlerini layıkıyla yapamıyor demektir. Bu durumda da işini beceremeyen kişinin hakikati tüm Dünyaya duyuracak becerikli bir kişiye görevini devretmesi gerekir.
Bekir Bozdağ’ın dayanılmaz çelişkisi budur. Raporlar doğruysa, ülkedeki insan haklarını bu düzeye getirdiği için; raporlar haksızsa, bu kadar haklı olduğumuz bir konuda ülkeyi Dünyaya anlatamadığı için hemen istifa etmesi gerekir. Tabii ki etmeyecektir diyeceksiniz; doğru. Ama en azından bu durumda işini yapmakta bu kadar yetersiz olan bir kişiyi ciddiye almak da mümkün olmayacaktır. En azından biz tutarlı olalım, öyle değil mi?