Köklü dönüşümlerin eşiğindeyiz; doğrusu kaygıyla izliyoruz ve reel mi, fiksiyon mu zamanla anlayacağız? Tayyip Bey söyledi, “artık 15 Temmuz öncesi gibi davranamayız”! Sadece devlet yapımız değil, dünya görüşümüz, tarih anlayışımız da alt üst oluyor. Ve bu sonuncu konuda ilk işaretler de yine Beştepe Külliyesi’nden geldi: “Bu parti 15 yıllık bir parti olabilir, ama bu partinin ve mensuplarının medeniyet davası 1400 yıllık kadim bir davadır” diyordu Tayyip Bey, AKP’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle yayınladığı mesajda..
***
Anlaşıldı; medeniyet tarihimiz 7. yüzyılda başlıyormuş; İslamiyet’in doğuşuyla! Daha henüz Türkler Müslüman olmadan! Ve İslam dışında bir Türk tarihi de mevcut değilmiş! Meğerse Türkoloji kürsüleri yıllarca boşuna çalışmışlar! Oğuz Han’lar, Mete’ler, Hülagu’lar tarihin çöplüğüne! Aynı şekilde Türkiye’li Kürtlerin de Müslümanlık dışında tarihi referanslar aramalarına gerek kalmıyor. Oysa kimi gariban Kürdologlar da Kürt tarihini Med’lere kadar uzanan bir geçmişte arıyorlardı. Tablo bu. Sanırım bu durumda Erdoğan’ın zihnindeki “çözüm süreci”nin paragidmatik ilkesinin nasıl şekillendiği de daha kolay anlaşılacak!? İslam herkesi birleştiriyor. Ve de birleştirmeli. Onun dışında zaten bir “uygarlık tarihi” mevcut değil!
***
İyi de hangi İslam? Tarih Müslümanlar arası kavgalarla dolu değil mi?
Garip ama herhalde Osmanlı İslamı değil! Değil, çünkü Osmanlı tarihçileri vakayinamelerine, Tevrat’ta anlatıldığı gibi, Yaratılış kuramından başlıyor ve şecerelerini Hazreti Nuh’un oğlu Yafes’e kadar uzatıyorlardı. Bu anlayışa göre Nuh’un üç oğlundan Ham, Hami’lerin (siyahların); Sam, Sami’lerin (Semit’lerin); Yafes de Türklerin (beyazların) atası idiler. Bu anlatı Osmanlı medrese eğitimine girmiş, 19. yüzyılın ikinci yarısında Türkçülük akımı doğduktan sonra da devam etmiştir. Şimdi, eğitimde reform üzerine reform üzerine tasarılarının hazırlandığı bugünlerde, bu radikal dönüşümle, gelin de işin içinden çıkın bakalım!
***
Ben şahsen ne Türkçü ne de İslamcı bir tarih anlayışına inanıyorum. Lafı uzatıp burada kendi tarih anlayışımı anlatacak da değilim. Erdoğan’ın tarih-yazıcılığına sunduğu bu “devrimci dönüşüm”ün tartışmasını da başkalarına bırakıyorum. Umarım “Türklerin Tarihi”ni yazanlar önümüzdeki dönemde bir de “Müslümanların Tarihi”ni yazmak için kollarını sıvarlar.. Yine de önemli bir sorun ortaya çıkıyor: Beştepe’de de temsil edilen 16 Türk devletinin yarısı Müslüman değildiler. Yani “medeniyet davası”nın bir parçası sayılmıyorlar.. Bu durumda bunlar hala sergilenmeye devam edilecek mi? Yoksa, “uygar ya da barbar, bunlar da bizim bir parçamız!” denilerek yerlerini koruyacaklar mı?