İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Barış İçin Akademisyenler davalarında bugün hakimlerin davaya yaklaşımını gösteren bir örnek yaşandı. Avukatların bir beraat kararını örnek göstermesini “o mahkemenin ayıbı” olarak nitelendiren hakim, “Bir bayana tecavüz etmek ifade özgürlüğü müdür? Yani şurada bir kadına tecavüz edilse bunu savunabilir misiniz?” dedi. Hakim, duruşma boyunca avukata müdahale etmeye çalıştı.
Dava sonunda yargılanan bilim insanına 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Barış İçin Akademisyenler’in sosyal medya hesabında yer alan diyaloglar şöyle:
“Hocamız söz aldı: “Mütalaayı biliyorum, savunmam aynı.”
Avukatımız söz aldı: “Anayasa Mahkemesi Ayşe Çelik davasında hızla karar verdi. BAK başvurularını birleştirdi. Alacağı kararı beklememiz gerekiyor.”
Avukatımız: “Uluslararası akademik ve siyasi alanda BAK davaları konuşuluyor. AYM kararının beklenmesi için süre talep ediyoruz.”
Talep reddedildi.
Hakim: “Yargı Reformu Strateji Belgesini biz de okuduk.”
Avukat mütalaaya dair savunmasına başladıktan sonra hakim sürekli müdahale etti.
Avukatımız: “Samimiyetle anlamaya çalışıyorum, niye bu kadar farklı düşünüyoruz diye.”
Hakim: “Siz öyle diyorsunuz da beklemek zorunda değiliz AYM kararını.”
Avukatımız: “Siyasi bir karar verilecek anlaşılan. Ancak siyasi yorum yapacaksak da ceza kanununun birinci maddesi yurttaşların hak ve hürriyetlerinin korunması gerektiğini vurgular, bunu da katmalıyız yorumumuza.”
Avukatımız bir beraat kararını örnek verirken hakim avukatımızın sözünü yine keserek söyle dedi: “O beraat o mahkemenin ayıbı. Terör örgütünü övmek ifade özgürlüğü mü? Bir bayana tecavüz etmek ifade özgürlüğü müdür? Yani şurada bir kadına tecavüz edilse bunu savunabilir misiniz?”
Yargılama sonunda mahkeme 2 yıl 6 ay hapis cezası verdi.
Aynı mahkemesinin başkanı geçtiğimiz yıl bir duruşmada söylediklerinin haberleştirilmesine “BİAT mı ney bir haber sitesinde yazılması ne kadar etik? Benim de ifade özgürlüğüm var” diyerek tepki göstermişti.
Bir başka duruşmada ise avukatla polemiğe giren hakim, “Sur, Cizre ve Nusaybin’deki polisle, askerle, halkla da konuşmak lazım. Oralara gitmedim ben” demişti. Avukatın ‘gidip görmek gerektiğini’ söylemesinin ardından hakim, “Ama Beşiktaş’ta boğazda oturup viski içmekle olmuyor. Bildiri yazmak yerine para toplayıp gönderin oradaki insanlara” demişti.