Cumhuriyet gazetesine çekilen çok başarılı operasyon, İspanya’da 1936’da sahnelenen yine çok başarılı Beşinci Kol operasyonunun (1936)82 yıl sonraki “remake”idir. Bi kenara not ediniz; adam gibi hocalar, geleceğin adam gibi üniversitelerinde olayı aynen böyle okutacaklardır.
Gençler, remake’in daha önce yapılmış bir filmin hikayesine dayanarak çevrilen yeni bir film demek olduğunu bilirler. Ama 1936’daki QuintaColumna’yı hepsi duymamış olabilir.
İspanya İç Savaşı’nda (1936-39) Faşist General Franco kuvvetleri, Hitler ve Mussolini’nin askerî desteğiyle ülkenin Cumhuriyetçi hükümetini düşürmeye giriştiler. O sırada, Başkomutan Franco’nun generali Emilio Molaradyoda bir gazeteciye demeç verdi: “Dışarıdan hücum eden dört kolumuz, içerde kardeşlerimizin oluşturduğu beşinci kolumuz tarafından desteklenecektir”.
Ve Faşistler, dışardan düşüremedikleri Cumhuriyetçi Madrid’i içerden böyle bir sabotaj düzeniyle düşürdüler. “Beşinci Kol” terimi de uluslararası literatüre “içerdeki hainler” anlamında yerleşti.
Terimin, İ.Ö. 1184 Truva Savaşı’ndaki Tahta At tarafından simgelenen bir atası vardı. Cumhuriyet operasyonuyla İ.S. 2018’debir de torunu oldu…
***
Aslında Cumhuriyet gazetesinin geçmişi, kibarca söyleyelim, ziyadesiyle “yerli ve milli” idi. Dersim’den tut, II. Dünya Savaşı’nda Almanya’yı desteklemekten geçerek, Varlık Vergisi’ni Cemal Nadir karikatürleriyle hazırlamaya ve 6-7 Eylül’e kadar. Daha neler; bu hafta yortu olduğu için yazıyı kısa tutuyorum, internetten okuyunuz.
“Devletin bekası” deyip kendi iktidarlarının ve ideolojilerinin bekası için durmadan düşman icat eden (sırasıyla: “eşkıya”, “mürteci”, “komünist”, “anarşist”, “terörist”) Derin Devlet ve uzantıları, böylesi bir değeri elden kaçırmaya razı olamazlardı. Nitekim, Nisan 1981’de Hasan Cemal yönetime gelince Cumhuriyet mercek altına alındı, Can Dündar Şubat 2015’te gelip MİT tırlarını yazınca da, Madrid gibi muhasara altına. Çünkü hem CB Erdoğan’ın Suriye politikasına, hem de daha önemlisi, Ergenekon/Derin Devlet’in Kürt tabusuna dokunulmuştu.
***
Burada konuyu dağıtma pahasına hatırlatmalıyım çünkü bu ülkede asıl devlet olan Ergenekon/Derin Devlet’in “Atatürkçülüğü”nü anlamak açısından önemli:
29.05.2015 tarihli bu MİT tırları haberi ve fotoğrafları tam dört ay önce 21.01.2015 tarihli Aydınlık’ta yayımlanmış ama o gazetenin kılına halel gelmemişti. Çünkü D.Perinçek ekibi 2015’ten önce tövbe-istiğfar ve biat etmişti. Tam Derin Devlet’in istediği Müslüman-Türk milliyetçi çizgide yayın yapmaya soyunmuştu.
Yine konuyu dağıtmak istemiyorum ama dayanamıyorum çünkü mukayese en iyi öğreticidir:
Sabiha Gökçen’in asıl adının Hatun Sebilciyan olabileceğini söyleyen 06.02.2004 tarihli Agos haberinin Hürriyet’te 21.02.2004’te yani tam on beş gün sonra “haber verildiğinin” ertesi günü Genelkurmay zehir zemberek bir “Atatürkçü” bildiri yayınladı. Canım ciğerim Hrant kardeşim derhal Valilik binasında MİT tarafından sorgulandı. “Türklüğe hakaret” diye davadan davaya sürüklendiği üç yıllık bir süreçten sonrada 19.01.2007’de, “17 yaşında milliyetçi bir genç” tarafından…
Çünkü eğer H. Cemal ve C. Dündar Ergenekon/Derin Devlet Atatürkçülüğünün Kürt tabusuna dokunmuşlarsa, Hrant da Ermeni tabusuna dokunmuştu.
***
Dönelim Beşinci Kol konusuna. Ergenekon/Derin Devlet, yani kısaca dövlet, 1981’den beri Cumhuriyet’i yakından izlerken sonunda halletmenin yolunu buldu: Gazetede, 1930’larda takıp kalmış kimi “Atatürkçüler” vardı yeniliğe diş bileyen. Bunlar Cumhuriyet’i ikinci bir Sözcü’ye/Aydınlık’a geri dönüştürmeye kararlıydılar.
Hazırlık aşamasında, Havuz basınından Cem Küçük 19.07.2016’da, yani 15 Temmuz’dan dört gün sonra attığı tvitlerde Cumhuriyet davasının bugünkü sonucunu iki yıl önceden haber veriyordu. İkinci aşamada, Atatürkçülüğü 1930’lardan kurtarmaya çalışan Akın Atalay ve ekibi tutuklu yargılanmak üzere cezaevine konuldu. Bu, 1936’daki iki buçuk yıllık Madrid muhasarasının başlamasıdır. Nihai aşamada; ülkede tüm muhalefetin bunaltıldığı, Cumhuriyet yönetimi ve yazarlarının tutuklu yargılandığı, kağıt fiyatlarının gazete kapattırdığı bir ortamda, içerideki bu Beşinci Kol harekete geçti.
Daha doğrusu, geçirildi. Çünkü bunların kendi öz yetenekleri (aynen Madrid’deki gibi) sonuç almak için çok yetersizdi. Bu yetersizlik, (1936’daki Almanya ve İtalya’nın yerine) dövletimizin devreye girip koçluk yapmasıyla telafi edildi.
Süreç artık herkesin malumu; çok yazıldı: 7 Eylül günü yönetim Perinçek’in Vatan Partisi milletvekili adayı Turan Karakaş takviyeli olarak değişir değişmez, gazetenin editoryal yöneticileri vakıf kongresi bitiminden dakikalar sonra görevden alındılar. Gazete ânında tarumar edilmişti.
***
Cumhuriyet’in fethini Havuz operasyonlarıyla karıştırmamak lazım. Birincisi bir Erdoğan operasyonuydu. İkincisi ise AkSaray destekli olup bir diğer “Allah’ın lütfu”nu teşkil etmekle birlikte, Madrid’in Beşinci Kol tarafından düşürülmesinin remake’i, hatta tıpkısının aynısı oldu.
Tarih tekerrür eder. Sadece, ettirenler değişir.