Murat Karayalçın, Mülkiyeliler Birliği tarafından düzenlenen Çarşamba Söyleşilerini konuğu oldu. Dün akşam Mülkiye Kültür Merkezi Oral Sander Konferans Salonunda “Saydamlık ve Katılımcılıkta Ankara Deneyimi: 1989-1994” başlıklı söyleşiye katılan Karayalçın Ankara belediye başkanlığı yaptığı 1989-1994 yılları arasında yaptıklarını anlattı.
Belediyecilik dendiğinde ister sol ister sağda olsun mühendisliğin akla geldiğini belirterek konuşmasına başlayan Karayalçın, “Bu bir ölçüde doğal. Seçmenler böyle önerileri bekliyorlar ama yerel yönetimlerin izleyeceği siyasi doğrultular çok tartışılmıyor” dedi. Karayalçın, CHP’nin İstanbul adalı Ekrem İmamoğlu’nu bu çizginin dışındaki yaklaşımlarını memnuniyetle gördüğünü söyledi. Mühendislik projelerinin de döneme göre değiştiğini anlatan Karayalçın, “Benim dönemimde metro tartışılıyordu. Şimdi kentsel dönüşüm ortaya çıkmaya başladı” dedi. Mühendislik projelerine kendilerinin de önem verdiğini altını çizen Karayalçın, belediye bütçesini dışında 2,8 milyar dolarlık yatırım yaptıklarını belirtti. Bu miktarın 1 milyar dolarının Batıkent-Kızılay metrosu ve Dikimevi-Aşti arasında çalışan Ankaray olduğunu söyleyen Karayalçın, Ankara kanal projesi ve doğalgaz şebekesinin de bu yatırımların arasında olduğu bilgisini verdi.
Bunları önemsediğini ancak saydamlık ve katılımcılık alanında yaptıkları çalışmaları daha çok önemsediğini söyleyen Karayalçın, “Yerel yönetimlerle ilgili tartışmamız gereken konular var. Bunlara girmiyoruz” dedi. Dünya genelinde ikinci belediye sosyalizmi diye adlandırılan bir süreç yaşandığını belirten Karayalçın, daha önce özelleştirilen alanların belediyeler tarafından yeniden kamusallaştırıldığını belirtti. Bunu Türkiye’ye de yansıyacağını ama bugün için konuşulmadığını ifade eden Karayalçın, büyükşehir-bütünşehir uygulamalarını eleştirdi. Türkiye’de yeni yapının bütün sektörlere girdiğini belirten Karayalçın, “bunu tartışmak yerine bekayı tartışıyoruz” diye konuştu. Karayalçın, büyükşehir belediyelerine artık belediye dememek gerektiğini, yeni adlandırmalara ihtiyaç duyulduğunu anlattı.
Saydamlık, katılımcılık ve hesap verilebilirliğin önemli olduğuna dikkat çeken Karayalçın kendi döneminde bu alanda yaptıkları üç uygulamayı örnek verdi. Birinci uygulamanı Radyo Anki olduğunu belirten Karayalçın, “Radyo Anki çok coşku vericiydi. Belediye Meclisi toplantılarının canlı yayınla Ankaralılara iletilmesi için düşündük. Toptancı hali fiyatlarını da veriyorduk. 16 Haziran 1990’da ilk kez Gençlik Parkı’nda canlı yayını başlattık. 50 hoparlörle. Sonra Abdi İpekçi ve Kurtuluş parklarına taşıdık” diye konuştu.
Saydamlık ve katılımcılık alanında önemsedikleri ikinci uygulamalarının Ankara Kurultayı olduğunu söyleyen Karayalçın, bunu Ankaralıların bütçe müzakerelerine katılımı, plan ve projelerin hazırlanması ve onaylanması sürecine katılımı ile projelerin uygulanması sürecine katılımı için önemsediklerini anlattı. Kendilerinin o yıllarda ortaya koydukları anlayışın 2013’te Gezi Direnişi’nde kent hakkı düzeyine yükseldiğini belirten Karayalçın, Ankara Kurultayı’na kentteki bütün sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katıldıklarını anlattı. Belediye bütçesini belediye meclisine sunmadan Ankara Kurultayı’na sunduğunu söyleyen Karayalçın, bütçenin orada tartışıldıktan sonra belediye meclisine sunulduğunu kaydetti.
Önemsediği üçüncü uygulamanın “Proje Karar Kurulları” olduğunu söyleyen Karayalçın, bu kurulların aslında katılımcılığı da aşan bir içerikte oluşturulduğunu vurguladı. Bunu doğrudan demokrasi örneği olduğunu belirten Karayalçın, Batıkent, Portakal Vadisi, Eryaman, Elvankent, Dikmen Vadisi projelerinin bu kurullarda oluşturulduğunu anlattı. Projelerin uygulanacağı alanlarda yaşayanlarla örgütlü diyalog süreci işletildiğini anlatan Karayalçın, bunu kamu-halk işbirliği olarak değerlendirdiklerini ifade etti. Her mahallede kooperatif kurulduğunu, kooperatiflerden yöneticilerinin dışında temsilci seçmelerini istediklerini belirten Karayalçın, Dikmen Vadisi projesinde o dönem kendilerine 5 isim bildirildiğini söyledi. Belediyenin de kurulda 5 ismi görevlendirdiğini kaydeden Karayalçın, “Türkiye’nin yasalarında böyle bir kurul yoktu. Orada alınan kararlar belediyenin ilgili birimlerine bir yönergeyle gönderiliyordu” diye konuştu. Kendi yürüttükleri kentsel dönüşüm projelerinin “arsa yaratma” ya da “rant” amaçlı olmadığına dikkat çeken Karayalçın, bu sayede Ankaralı hemşehrileriyle herhangi bir sorun yaşamadıklarını belirtti.