Bir “Osmanlı torunu” İngiltere’de başbakan oldu diye sevinenler acaba biliyorlar mı? 2016 Brexit referandumunda AB düşmanlığı yaparken, halkını “AB’ye Türkler de girecek!” diye korkutmaya çalışan da yine bu “Osmanlı torunu”ydu! Yüz yıl önce dedesi kötümserliğe kapılmış, Kurtuluş savaşçılarına saldırarak feci bir hata işlemiş ve bu hatasını da hayatıyla ödemişti. Oysa Boris günümüzde bilinçli ve kasıtlı olarak yabancı düşmanlığı yapıyor; üstelik örnekleri arasına Türkleri de katarak!
Erdoğan’ın Boris’i ilk kutlayanlar arasında olduğunu okuyunca, “Kalfat”lı (Çankırı) Osmanlının Brexit kampanyasındaki sözlerini anımsadım. Kutlama tweetinde, Cumhurbaşkanı, “Bu yeni dönemde Türkiye-Birleşik Krallık ilişkilerinin daha da gelişeceğine inanıyorum” diyordu. Tıpkı daha önce de Trump’ı ilk kutlayanlardan biri olması gibi!
O tarihte de kendisine Trump’ın İslamofob kampanyasını hatırlatanlara, RTE, şunları söylemişti: “Sandıktan Trump çıktı, saygı duyun. Bize de geliyorlar diyorlar ki, bak ‘Trump Müslümanların aleyhinde konuştu, İslam’ın aleyhinde konuştu.’ Biz siyasette bu tür şeylerin hepsine alışığız. Bugün böyle konuşulur, sonra bu yanlış düzeltilir”. İlginç bir siyaset felsefesi! Doğrusu pek de haksız çıkmadı; “yanlışlar” epeyce düzeltildi. Bir adım senden, bir adım benden, telefon diplomasisi ve araları hiç de fena gitmiyor.
Boris’e gelince, o, sözlerini daha başbakan olmadan inkâr etmişti. Konuşma videosu sosyal medyada gezinirken, o utanmadan “ben Türklerden söz etmedim” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştı! Anlaşılan Türkiye’deki sempati dalgası onu da şaşırtmış ve bundan bir şekilde yararlanabileceğini düşünmüştü! İşte şimdi varılan nokta da bu. Boris’in kendi partisi içinde bile “olamaz!” sesleri yükselirken artık “demokrasinin beşiği” bile tehdit altında görünüyor! Boris ise “kararlı” havalarda; üstelik hayli geniş bir manevra marjına da sahip. Ne de olsa günümüz “faşist”leri “utangaç faşist”ler! Açıkça demokrasi düşmanlığı yapmıyor, “parlamentolar işsiz güçsüz takımının gevezelik alanıdır!” demiyorlar! Buna güçleri yetmiyor. Aksine hep seçimden söz ediyorlar ve oyları da korku salarak ya da para saçarak kazanmaya çalışıyorlar.
Aslında Boris de bu “akım”ın yetkin bir temsilcisi ve Başbakan olarak yaptığı daha ilk konuşmada “kötümserlere, kuşkuculara ve felaket tellalarına” savaş ilan etti. Halkın bize verdiği mandayı uygulayacağız ve bu işi (Brexit’i) “mutlaka 31 Ekim’e kadar bitireceğiz”, diyor. Şu anda halkının çoğunluğunun anlaşmasız bir Brexit’e karşı olduğunu bile bile!
Yine de Birleşik Krallık ampirist ve pragmatik geleneğin yaratıcısı bir ülke; üstelik Boris’in yarın ne söyleyeceği, ne yapacağı da belli olmaz!