Mehmet Özhaseki, “Hepimiz birer şehit namzediyiz. Allah nasip ederse ben de şehit olurum, inşallah sizler de şehit olun” dedi (12 Aralık). Bekir Bozdağ, “Bu aziz milletin evlatları gerektiğinde şehit veya gazi olmakta asla tereddüt etmeyecektir” diye konuştu (17 Aralık). Erdoğan daha önce “Toprak şehit kanıyla yoğrulduğu zaman vatandır, yoksa tarladır tarla!” demişti (3 Temmuz).
***
Başörtülü akademisyen ve ilahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal ise serbestiyet.com’da şöyle yazdı: “Hiçbirinizin çocuklarına da nasip olmuyor bu büyük mertebe. Neden acaba?” (13 Aralık).
***
Bu durumda Suriye’deki İslami cihat (IŞİD) komutanları bizim büyüklerden daha “tutarlı” sayılabilirler. Çünkü onlar gençleri ölmeye yolluyorlar ama kendileri de silah omuzda cephedeler. Büyüklerimiz ise… “daha ihtiyatlı davranıyorlar”, diyelim.
Ama bir saniye! Tutarlılıktan bahsedince hemen yukarıda söylediğimden kuşku duydum bir anda: Sakın, büyüklerimiz de “tutarlı” olmasınlar? Çünkü bu büyüklerimiz gariban gençlere şahadet şerbeti içirten ortamı bizzat yarattılar, bunun farkındalar, şimdi bu eserlerini böyle “din” ve “vatan” diyerek savunuyorlar. İhtiyaç duyan varsa biraz açayım:
Tek Adam rejimi, Türk dış politikasının en temel kurallarından birini yıkarak TSK’yi Suriye bataklığına sokmuştu. 3 nedenle:
1) Başlangıçtaki esas sebep, Esad’ın derhal alaşağı edilmesiydi; 2) O imkansızlaşınca esas sebep Kürtlerin K. Suriye’de özerk bir bölge kurmasını engellemek oldu; 3) İslami Cihatçılar Türkiye’yi de vurmaya başlayınca üçüncü sebep mecburen IŞİD’i engellemek olarak açıklandı.
***
Bu sebepleri teker teker inceleyelim.
Büyüklerimiz yukarıdaki 1 numaralı sebebi yarattılar çünkü Müslüman Kardeşler İslamcı hareketinin Suriye’ye de bulaşmasını Esad önlemişti ve sonuçta Erdoğan’ın muazzam bir İslamcı devletler kuşağının başına geçmesini çelmelemişti.
Neyse ki bu sebeple Suriye’de şehit olan hiçbir gencimiz yok çünkü Esad Türkiye’ye hiç saldırmadı; Tek Adam rejimi altındaki Türkiye Suriye’ye saldırdı. Halen saldırıyor.
***
Yukarıdaki 2 numaralı sebebi yarattılar çünkü Erdoğan Dolmabahçe Masasını devirdiğinden bu yana PKK’yi ortadan kaldırmaya çalışıyordu ve PKK etkisindeki Suriyeli Kürtler oradaki kaostan yararlanarak, aynen Barzani gibi, özerk bölge kurmaya çalışıyorlardı.
Neyse ki bu ikinci sebepten de Suriye’de şehit olan hiçbir gencimiz yok çünkü YPG ve PYD Türkiye’ye hiç saldırmadı; Türkiye onları PKK’nin uzantısı gerekçesiyle sürekli bombalıyor.
***
Yukarıdaki 3 numaralı sebebe yani IŞİD’e gelince, Tek Adam rejimi bu gözü dönmüş İslamcı katilleri yaratmadı. Ama…
Ama’sı şu ki, Esad’ı devirmek uğruna uzun süre “bunlara dokunmadı”. Cumhuriyet gazetecilerinden Hüsnü Mahalli’ye, Suriye politikasını eleştiren sürüyle gazeteci içerde. Şükür ki çaycıları eksik değil bir haftadır…
Bu arada, diğer iki sebebin aksine, gariban gençlerimizin tümü şahadet şerbetini bu İslamcı kardeşlerimizin elinden içti. Şimdilik olmak kaydıyla, 40 gariban ocak sönmüş durumda.
***
Vatan işgal edildiyse gençleri ateşe sürmeyi tamamen anlarım ve desteklerim. Ama ülkeme saldırmayan bir komşunun toprağını “Oradan Kilis’e zaman zaman roketler düşüyor” bahanesiyle işgal etmeyi anlayamam. Türkiye İsrail değil, K. Suriye de Gazze değil. Üstelik, roketleri atan da ne Kürtler ne de Esad. Basbayağı, uzun süre “dokunmadığımız” İslami Cihatçı kardeşimiz IŞİD.
“Sınırımızda Kürt bölgesi kuracaklar” gerekçesini ise hiç dinlemem, çünkü tüm Irak sınırımız boyunca yayılan Ortadoğu’daki tek dostumuz yarı-bağımsız Barzani de, Özal’a gelinceye kadar, yok etmek için çırpındığımız bir Kürt idi.
***
Tekrar ediyorum: Bunca işe girişip Şahadet Şerbeti ortamını yarattıktan sonra ‘Arş Yiğitler Şahadet Şerbetine!’ demeyi büyüklerimiz açısından tutarlı buluyorum.