1943 yılında Kayseri Sarız’da doğan, yazar ve tiyatro sanatçısı Çetin Öner’i 73 yaşında sonsuzluğa uğurladık.
Önceki gün (14 Eylül 2016) yaşamını yitiren Çetin Öner’in en tanınmış eseri, Gülibik adlı çocuk kitabıydı.
Çetin Öner uzun yıllar Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) kadrosunda yer almış, Eskici Dükkanı ( Orhan Kemal), Simavnalı Şeyh Bedrettin ( Orhan Asena),
Sarıpınar 1914 (Reşat Nuri Güntekin, Müfettiş (Gogol), Küçük Burjuvalar (Maksim Gorki), 72. Koğuş ( Orhan Kemal), Arturo..Ui’nin Önlenebilir Yükselişi (Bertolt Brecht), Ayak Bacak Fabrikası ( Sermet Çağan), Godot’u Beklerken ( Samuel Beckett) gibi oyunlar dahil 4o’tan fazla oyunda oyuncu olarak rol almıştı.
Çetin Öner, Tiyatro İşçileri Sendikası’nın Ankara Şube Başkanlığını da yapan, tiyatroya oyuncu, eleştirmen, sanat yönetmenliği yaparak hizmet etmiş bir sanatçıydı.
Çetin Öner, TRT televizyonunda prodüktör olarak çalışmaya başladıktan sonra ilk yerli televizyon dizisi olan, Aziz Nesin’in ünlü eseri “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”ı yönetmiştir. Çetin Öner pek çok televizyon dizisinde oyuncu olarak rol almıştır.
Çetin Öner, Hakkari’de Bir Mevsim filminin Yapım Koordinatörlüğünü yapmış, Gülibik, Dikenli Yol ve 72. Koğuş filmlerinin senaryosunu yazmıştır. Sinemada; Ölmez Ağacı, 72. Koğuş, Gömlek, Abdülhamit Düşerken ve JanJan filmlerinde oyuncu olarak çalışmış olan Çetin Öner, Abdülhamit Düşerken’deki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülleri kazanmıştı.
Gülibik adlı eseri, Almanca’ya çevrilmiş, Almanca konuşulan bütün ülkelerde okuma programında yer almıştır. Alman ZDF Televizyonu ve TRT tarafından ortak yapım olarak filmi çekilen Gülibik dışında çocuk kitapları da olan Çetin Öner öyküler de yazıyordu.
Çetin Öner’in diğer Çocuk kitapları; Mavi Kuşu Gören Var mı?, Portakal, Kargalar Kara Değildi, Piyango. Diğer kitapları; Dağlara Yazılıdır( Roman) , Şu Bizim Çerkesler( İnceleme), Dünyanın Bütün Kedileri ( şiir)’dir.
***
LÜTFÜ Ö. AKAD’IN ANILARINDA ÇETİN ÖNER
Lütfi Akad, ” Işıkla Karanlık Arasında ” başlıklı anı kitabında; 1978 yılında TRT televizyonunda sözleşmeli yönetmen olarak çalıştığı dönemde, Çetin Öner ile tanışmasını şöyle anlatıyor:
“Temmuz ayının ortalarında Ankara’ya gidiyorum. Gazetelerde yayınlanan Prof. Faruk Erem’in ” Bir Ceza Avukatının Anıları” adlı kitaptan bazı hikayeleri, televizyon filmi için çekme projesi için. Karşımda üç genç var; Onlarla birlikte çalışacağız. Ortaklarımın adlarını öğreneyim diyorum. İnce uzun boylu olan: ” Ben Serpil Akıllıoğlu.” Kumral olanı: ” Ziya Öztan.” Üçüncüsü, hiç konuşmayan…Orta boylu, esmer, hafif dalgalı saçları var. ” Çetin Öner” diyor. Onu, Aziz Nesin’in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ” kitabından Trt için çekilen diziden tanıyorum. Güzel bir oyun çıkarmıştı. O ortaklığa katılmıyor, ama çalışma boyunca bizimle olacak, gereğinde yardım edecek, oyun verirlerse, beğenirse( bunu demiyor) oynayacak…
Emekli Başkan ikinci filmimiz oluyor, Yardımcılığımı Çetin Öner yapıyor.
Sonra Kuma filminin çekimi için çalışıyoruz. Faruk Erem olayın geçtiği yer için ” dağ köyü” diyor. Haftalarca dolaşarak uygun bir dağ köyü arıyoruz. Sonra Kayseri’de Çetin Öner’in önerisiyle Binboğa’lara tırmanıyoruz. Yol olmayan bir yere dönüyoruz. Çetin Öner şoförün yanında; yol olmadığı için neye göre dönüyoruz bilmiyorum ama gün batımına yakın dar bir boğazda üst üste yakın evlerin olduğu bir yere geliyoruz. Çetin Öner arabadan iniyor; Birtakım insanlar çıkıyor evlerden, Çetin Öner ile sarılıyorlar. Çetin Öner’in köyündeyiz. Unutamadığım bir gece. Unutamayışımın nedeni ne bizi üşütmemek için nerdeyse üstündeki örtülere kadar veren ev sahiplerinin özverilerinden, ne torunları, dayıları, amcaları, yeğenleri olan Çetin Öner’i görmekten doğan sevinçlerinin içe dokunuşundan…Sadece Binboğa dağlarının bir sapağında bir Çerkez köyünde gecelemiş olmam. Gece iyi bir yemek yiyoruz. Sabah güçlü bir kahvaltı. Sonra akrabaları, öyle pek önem vermeden şöylece bakan, başını sallayan Çetin Öner’e düşen bahçeliği, meyveliği, kalan yerleri gösteriyorlar. Sonra hep birlikte sarılıp helalleşiyoruz…
Son filmimizin adı Isı. Bu filmin bir öyküsü yok. İnsan ilişkileri de yok. Konuşmalar görev gereği kısa ve sade. Bir filmde seyircinin karşılaştığı olay, yönetmenin, düşünsel tasarımını görsel bir yolla seyirciye aktarmasıdır. Oysa Isı’da bir anlatı yok. Bir idam olayı var ve seyirci bu olayın tanığı oluyor. Bütün çekim ekibi, herkes, idam edilecek oyuncu için çalışıyoruz bu filmde. O oyuncu: Çetin Öner. Bunun bilincinde ve oyununu çok seviyor. Güzel bir oyun çıkararak borcunu ödüyor. O kadar çok seviyor ki filmden sonra hızını alamıyor, iznim alarak onu tiyatroya uyarlıyor…”