Çevresel hastalıkların, bundan elli yıl önce de, yabancı dilde karşılığı vardı: Environmental Diseases. Ama “çevresel hastalık” terimi Türkçe’de hiç var olmadı.
Onun ikizi var; adı “mesleksel hastalık”. O bin yıllar öncesinden de biliniyordu. Aristoteles koşucuların hastalıklarından, Heredot kurşun zehirlenmesinden söz etmiştir.
Ama meslek hastalıkları ülkemizde hala gözlerden uzak. Beklenen yıllık sayı 80.000 olduğu halde, 2013 SGK istatistiklerine göre ancak 371 meslek hastalığı saptanabilmiş.
İş kazalarının önlenmesinde bu denli sorumsuz olan işverenlerin ve devlet otoritelerinin, meslek hastalıkları gibi “görünmez” olgular konusunda duyarlı olduklarını düşünebilir miyiz? Hayır.
2013 yılında hiç çevresel hastalık tanısı konulmamış. Bu hastalıkların istatistiklerini izleyen bir kurum da yok (Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olabilirdi).
İş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesinde bu denli sorumsuz olan devlet otoritelerinin, çevresel hastalıkları gibi “görünmez” ve “sorgulanmaz” olgular konusunda duyarlı olduklarını düşünebilir miyiz? Hayır.
Meslek hastalıkları istatistiklerinin izlenmesinde, 2012’den 2013’e ilginç gelişmeler yaşanmıştır. Yıllık hasta sayısının 395’ten aşağı düşmesini bir yana bırakalım. İstatistik Yıllığı’ndaki çok önemli bir tablo da gözden düşmüştür. “Meslek Hastalıklarının Türüne Göre Dağılımını” artık görememekteyiz. Bunun önemi şuradadır:
- 2012 yılında görülen meslek hastalıklarının % 62’si silikoz’dur (kömür işçilerinin akciğer hastalığı) ve % 7’si kurşun zehirlenmesidir.
- Ya da şöyle söyleyebiliriz : Saptanabilen meslek hastalıklarının %75’ini iki hastalık oluşturmaktadır : Akciğer toz hastalığı ve ağır metal zehirlenmesi.
- Türkiye gibi zengin maden yatakları, çok çeşitli sanayi dalları ve diğer işkollarına sahip bir ülkede yalnızca iki çeşit hastalık bulunabilmektedir
- Bu traji-komik bir olgudur ve bu olguyu gözlerden saklamak için tablo istatistik yıllığından çıkarılmıştır.
- Eğer Türkiye’de meslek hastalıkları doğrulukla saptanabilmiş olsa, buna koşut olarak görülebilecek “çevresel hastalıklar” konusunda da fikir sahibi olabileceğiz.
Ağır metal zehirlenmelerinin aynı zamanda çevre kaynaklı zehirlenmelere de yol açtığını düşünürsek, “çevresel hastalıkların” da gözden kaçırılmakta olduğu sonucuna kolayca varabiliriz.
Olgulara bir başka açıdan bakalım. Kimyasal-fiziksel kirleticiler bir şekilde vücudunuza ulaştığında, eğer ilaç almaktaysanız, iki etmen çatışabilecektir. Bu konuda sayısız yayın vardır ve aldığınız ilacın etkisizleşmesi ya da ters etki yapması da bir olasılıktır.
Burada iç acıtan olgu şudur. Bunlar Türkiye’de hiç yazılmamış-çizilmemiş ve kamuoyundan saklanmış konular değildir (1,2,3,4). Ama karar alıcılar, kulaklarını bütün bu sözlere tıkamışlardır. Acaba bu kulak tıkaçlarını yerinden sökecek güç çok mu uzakta? Lütfen aynaya bakalım.
Ne dersiniz? Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamıza ne kadar var?
OKUMA LİSTESİ :
- Fişek A.G. (1995) : Hedef Çevre ve Meslek Hastalıkları, Petrol İş Yıllığı ’93-’94, Petrol İş Sendikası Yayını No.36, s.320
- Fişek A.G. (2002) : Türkiye’de ve Dünya’da İş Sağlığı ve Güvenliği, Çalışma Ortamı Dergisi Eylül-Ekim, Sayı : 64 (Erişim : http://calismaortami.fisek.org.tr/wp-ontent/uploads/calisma_ortami64.pdf)
- Zengil H., Ercan S. (1990) : Fiziksel Kimyasal Çevre ile İlaç Etkileşimleri, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Yayınları, Ankara (Erişim : http://kutuphane.fisek.org.tr/kitap.php?book_id=2068)
- Barış İ., Atabey E. (2007) : Türkiye’de Mesleksel ve Çevresel Hastalıklar, İstanbul (Erişim : http://www.verem.org.tr/pdf/izzettin_baris_2009.pdf)