İki gün önce açıklandı; kamu görevlerinden uzaklaştırılanların sayısı 66 bini aşmış. Ve temizlik de bitmedi; hala devam ediyor. Anlaşılan, “demokrasi nöbetleri” gibi yeni bir emre kadar da devam edecek.
Peki, kim bu temizlenenler?
FETÖ’cüler! Darbenin arkasındaki terörist çeteciler!
Bazılarının feryatları şimdiden göğe yükselmeye başladı. “Hiç alakam yok; diyorlar; asla FETÖ’cü değilim, durup dururken açlığa mahkûm edildim!”. Doğrusu “alaka”ları olması da hayli zor görünüyor. Adı üstünde, DARBE, son derece gizli bir operasyon. Görmüyor musunuz Cumhurbaşkanı bile haberi son dakikada eniştesinden aldığını söyledi. Sonra? Sonra kanlı girişim bastırıldı ve çok da iyi oldu.
Fakat o da ne?
Herkes bayram yaparken on binlerce insan da FETÖ’cü diye bir kalemde kapının önüne konuldu. İyi de üç yıldır “bu FETÖ’cülerin inine ineceğiz!” diye nutuklar dinlemiyor muyduk? Üstelik listeler de hazırmış, bu operasyon ZAMANINDA ve daha şık bir şekilde yapılamaz mıydı? Neden bunlar hakkında bir soruşturmaya bile gerek görülmemiş? Neden, örneğin, yerleri bile değiştirilmemiş? Yoksa ortada ciddi kanıtlar mı yokmuş?
***
Her neyse bekleyeceğiz ve göreceğiz. Şimdiye kadar dört “başarılı” darbe oldu, hiçbirinde ilk on, on beş günde böylesine bir temizliğe tanık olmamıştık. Şimdilik çığlıkları dinliyoruz ve kimsenin aldırdığı da yok. Demokrasi bayramı devam ediyor. Bu duruma şaşıran batılı aymazlara da “ulusal birlik” halinde hak ettikleri cevabı veriyoruz. Bizler hepimiz anladık, fakat onlar hala tehlikenin farkında değiller. Bakınız Adalet Bakanımız Bozdağ Amerikalı şaşkınlara bu tehlikeyi ne güzel anlatmış: “(FETÖ’nün) ABD’deki eğitim kurumları vasıtasıyla yetiştirdiklerinin yarın ilerde, 5-10 sene sonra ABD’de bir yönetim değişikliğine gitmeyeceğinin hiçbir garantisi yok. Başka ülkelerin de garantisi yok.” Milliyet’in (31 Temmuz) haklı olarak manşete aldığı bir ikaz!
***
Yine de!
Yine de kimse kusura bakmasın, ben durumu hala kavramış değilim. Ne FETÖ ne de Ergenekon ile bir ilişkim oldu, fakat “toplu davalar” beni her zaman ürkütmüştür. Kendim de 12 Mart ve 12 Eylül mahkemelerinde (TÖS ve Halkevleri Davaları) yargılandım. Mahkûm olmadım, ama “toplu adalet”in ne olduğunu çok iyi bilirim. Bugünlerde beni şaşırtan, bunu benden daha iyi bilecek durumda olanların bayram yapması. On binlerce insan “FETÖ”cü diye kapı dışarı edildi. Üstelik burada duruşma, savunma ve beraat ihtimali de yok. Tam da tüm TV kanallarında, gazete köşelerinde “FETÖ’cülük nedir?” diye tartışılırken! Tam da FETÖ’cülüğü yıllarca Gülen’e biat etmiş kimselerden öğrenmeye çalışırken!?
***
Ergenekon davası sırasında yine bu sayfada (25 Haziran 2014) “Dalga dalga adalet” diye bir paylaşımımda şunları yazmıştım. “Benim neslimden olanlar çok iyi bilirler; bu ülkede adalet “dalga” meselesidir; gün olur, “dalgalar” arasında kaybolur gider; sonra bir gün gelir, rüzgarın seyri değişir, bu kez de bakarsınız umudu kesmiş olduğunuz adalet dalga dalga geri geliyor”. Anlaşılıyor ki beklenen adalete kavuşana kadar daha bu dalgalarla çok boğuşacağız..