Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Akif Celalettin Şimşek, facebook hesabından FETÖ/PDY’nin Manisa’daki idari ve mali yapılanması hakkında paylaşımlarda bulundu. Başsavcı Şimşek, Manisa’da iki yıldır yürüttükleri soruşturmada örgütün mali açıdan işadamlarını ve kamu görevlilerini hedef haline getirdiğinin ortaya çıktığını söyledi. Başsavcının sözlerini değerlendiren Hukukçu, Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, bu soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin tek yolunun, diğer ceza soruşturmalarında olduğu gibi, kayıtsız/şartsız ve şeffaf olması gereğine işaret etti. Altıparmak, “biz kandırıldık kusura bakmayın” diyerek bunun olmayacağını belirtti.
Fethullah Gülen’in Manisa’da yapılanmaya 1976 yılından başladığını belirten Başsavcı Şimşek, şöyle devam etti: “1976 yılında geldiği Manisa’da verdiği vaaz ve sohbetlerde bu milletin saf ve temiz insanlarının dini duygularının nasıl sömürüleceğini, bununda para ve menfaate ne kadar kolay çevrileceğini gözlemleyen hain örgüt lideri, yaklaşık iki yıl boyunca yaptığı çalışmaların meyvelerini o günden almaya başlamıştır. Daha sonra geçtiği İzmir Kestane Pazarı’nda da bu sömürünün tüm ülke geneline nasıl yayılacağının profesyonel plan ve projelerini tertiplemiştir. Manisa da yaklaşık iki yıldır yürüttüğümüz soruşturmada şu kanaatlere ulaştık. Örgüt para kaynağı olarak öncelikle iş adamlarını, sonrada kamu görevlilerini hedef kitle haline getirmiş, devlet memuru olan militanlarından ailevi durumlarına bakarak yüzde 5-10 arası ‘himmet’ adını verdikleri haracı ay başlarında koordine imamı ya da abi-ablaları vasıtasıyla elden toplamış ve malum bankalarında kısa süre hesaplarında tutarak yurt dışı bankalara aktarılmıştır.”
Başsavcı Şimşek, paylaşımlarının devamında şunları yazdı: “İş adamlarına gelince, öncelikle örgüte kazandırma amacıyla evlerde toplantılar yapılıp, ikna yoluyla ekonomik güçlerine göre ‘himmet’ adı altında makbuz ya da belge vermeksizin nakit para ya da arsa arazi bağışları sağlanmış hatta Pensilvanya’ya geziler düzenlenmiştir. Bağış yapmayan ya da karşı çıkanlar hakkında önce usulsüz dinlemeler yaparak, şantaj malzemesi toplamaya çalışmışlar. Özel yaşamında arıza olanları da tabir yerindeyse Hollanda ineği gibi aylarca sağmışlar. Açık bulamadıklarının da iş hayatını bitirip, iflas ettirmişler. Bir grup iş adamı da karşılarındaki güce korkudan boyun eğmek zorunda kalarak, ‘haram olsun’ diyerek bağışlarda bulunmuşlardır. Bu ülkenin insanlarını bir şekilde ikna ederek büyük bir ekonomik güce sahip olan FETÖ, kazancının büyük bir kısmını da yurt dışına transfer etmiştir. Akıbeti meçhul bu para, nerede ve ne şekilde değerlendirilmekte ya da değerlendirilecektir tarafımızca da bilinmemektedir.”
Başsavcının açıklamalarını sosyal medya hesabından değerlendiren Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi Müdürü SBF-Mülkiye akademisyenlerinden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, 80 ilde yıllarca insanların haraca kesilip, milyarlarca lira para akışı olmasına kimsenin sesinin çıkmaması ve hala bunun hesabını kimsenin vermemesinin dikkat çekici olduğunu yazdı. Bu soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin tek yolunun, diğer ceza soruşturmalarında olduğu gibi, kayıtsız/şartsız ve şeffaf olması gereğinin altını çizen Altıparmak, “biz kandırıldık kusura bakmayın” diyerek bunun olmayacağını belirtti.
Başsavcının yıllarca iş adamlarından tam 80 ilde tehdit ve şantajla milyarlarca lira toplandığı, bu paraların aynı finans kurumlarına aktarıldığı ve bu finans kurumları da parayı yurtdışına çıkardığı yönündeki sözlerine dikkat çeken Altıparmak, “Bunu Başbakanı, Bakanı, Valisi, Maliyesi, Emniyeti hiç fark etmeden gerçekleştirmiş. Bir Allah’ın kulu şikayet etmemiş, bir Allah’ın kulu bu kadar para nasıl bu şekilde toplanıyor vs. dememiş” diye yazdı.
Muhalif bir derneğin 3 kuruş gelir elde ettiğinde dernekler masasından maliyesine hemen devlet bürokrasinin müdahale ettiğini hatırlatan Altıparmak, ‘Kimsenin kandırıldığı yok. Bunu görüp de hiçbir işlem yapmamış olan herkes en hafifinden görevi ihmal suçu işlemiştir. Daha fazlası da vardır da araştırılması gerekir” dedi.