Dido Sotiriyu, Kanlı Topraklar (Türkçe adıyla Benden Selam Söyle Anadolu’ya) romanıyla dünya çapında tanınmış, Aydın Şirince doğumlu, kadın hakları, insan hakları ,demokrasi mücadelesinin önderlerinden ilerici Yunan yazarıdır.
1909 doğumlu olan Dido Sotiriyu, Anadolu’nun Yunan işgalinden kurtulmasının ardından 13 yaşında Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmıştır.
“…Geç eğitim gördüm, geç yazdım, tutucu bir ailede yetiştim ve toplumun yasaklarıyla ortaokul sıralarında tanıştım. O yıllardan bu yana özgürlük, bağımsızlık ve insan hakları için mücadele ederek büyüdüm…” diyor Dido Sotiriyu.
Anayurdundan göçmek zorunda kalmanın verdiği acılar ve ailesinin kısıtlamaları yüzünden zorlu bir hayat sürmüş, ailesinin karşı çıkmasına karşın öğretim üyesi olmuştur. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nı Anadolu’da geçiren Dido Sotiriyu, 2. Dünya Savaşı’nda Yunanistan’da faşist Alman işgalcilerine karşı Direniş Örgütünün yeraltı basınında önemli görevler almıştır. (1940-1945)
Romanlarının birinde bu işgal yıllarını anlatır:
“…İşgal sırasında direniş, ülkemiz için büyük mücadele olmanın ötesinde, tüm halkımızı kapsayan büyük bir harekete dönüştü…Derken toplu göçler, mahpusluklar, sürgünler, kurşuna dizilmeler başladı yeniden…Kurban edilmiş Yunanistan’ın bedenindeki kan kanserleşmeye yüz tutmuştu. İnsanlar, olaylar, sözcükler, ilişkiler allak bullak olmuştu. Güven, yiğitlik, yurtseverlik, vicdan gibi kavramlar darbe yemiş, boyun eğmeyenlerin peşine ateş ve demirle düşülmüştü. Tam bir asimilasyon…Yine de yiğitlik büyüdükçe büyüdü, yüceldi. Binlerce erkek ve kadın korkusuzca infaz mangalarının karşısına dikildi. Boyun eğmemek, halkın mücadelesini, hayallerini boşa çıkarmamak için gençliklerini feda etmekten çekinmediler…”( Buyruk- Beloyannisin Öyküsü)
Dido Sotiriyu’nun ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya’ romanı, ‘Metomana Homata-Kanlı Topraklar’ adıyla Yunanistan’da altmışın üstünde, ülkemizde de onlarca baskı yapmış bir romandır.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Anadolu’da yaşayan Rum ve Türklerin kardeşliğini, Ege’nin Yunan işgaliyle kana bulanan ortamını, ve savaş sonrasında iki ülke arasındaki mübadeleyi anlatır. Roman, Aydın’lı bir Rum köylüsü olan Manoli Aksiyotis’in yaşam öyküsü biçiminde bir anlatıyla yazılmıştır. Manoli, Yunanlıların Anadolu’yu işgal etmesiyle hiç istemediği halde Yunan üniformasıyla savaşmak zorunda kalır. Ülkesine kaçıp orada mülteci hayatı yaşayan Manoli, Kardeş olarak nitelendirdiği Türklerin kendisine kızmamasını, halkları birbirine düşman edenin emperyalizm olduğunu söyler. Dido Sotiriyu, romanını şu sözlerle tamamlar.
“… Anayurduma selam söyle benden Kör Mehmet’in damadı! Benden Selam Söyle Anadolu’ya… Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin … Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellatların Allah belasını versin!…”
Dido Sotiriyu’nun bu sözleri, İstanbul’un ve Anadolu’nun işgalini protesto etmek için düzenlenen mitinglerde Halide Edip Adıvar’ın haykırdığı efsaneleşen slogana benzer:” Milletler Dostumuz, Hükümetler Düşmanımız”
Halide Edip, Türkün Ateşle İmtihanı adlı anı kitabında Kurtuluş savaşı sırasındaki anılarına yer verir.
Halide Edip, Sakarya Savaşı’nın bittiği saatlerde Komuta kademesiyle girdikleri bir yerde karşılaştıkları bir sahneyi şöyle anlatır: “… Ölenler, harap halde evler, yaralı Türk askerleri , birkaç tanesinin durumu dikkatimizi çekiyor, askerlerimizin yaraları sarılmış durumda , Soruyoruz yanıtlıyor askerlerimiz: siz gelmeden Yunan ordusundaki doktorlar yaralarımızı sardılar ve kısa bir süre önce burayı terk ettiler…”
Dido Sotiriyu’nun 1962 yılında ilk kez yayınlanan’ Benden Selam Söyle Anadolu’ya’ romanı 1982 yılında Abdi İpekçi Türk – Yunan Dostluk Ödülü’nü almıştır. Sotiriyu, Zülfü Livaneli ve Mikis Teodorakis ile birlikte Türk -Yunan Dostluk Derneği kurucularındandır. Tüyap Kitap Fuarı’nın konuk yazarı olarak da ülkemize gelen Dido Sotiriyu’nun diğer kitapları arasında; Küçük Asya Bozgunu ve Emperyalizmin Ortadoğu Stratejisi, Ölüler Beklerken, Buyruk, Elektra, Yalazalar İçinde, Yıkılıyoruz, Ziyaretçiler sayılabilir.
95 yaşında yaşamını yitiren Dido Sotiriyu’nun sözleriyle yazımızı tamamlamak istiyoruz: “… Hepimizi Küçük Asya toprağı sevgiyle doğurdu, Bu sevgiyi kendimiz ve çocuklarımız için korumalıyız…”