10 Haziran 2017 Cumartesi günü yapılan Edebiyat Buluşmaları’nda, Ahmed Arif’in 90. yaşını kutladık! Usta’yı bize 1978 mezunlarımızdan Şeyhmus Diken anlattı.
Haziran ayı Nazım’ı, Orhan Kemal’i ve Ahmed Arif’i sonsuzluğa uğurladığımız ay. Hasan Hüseyin boşuna dememiş, “Haziranda ölmek zor” diye. Nazım’ı, Orhan Kemal’i konuşmuştuk. Sıra Ahmed Arif’teydi. Şeyhmus arkadaşımız Diyarbakır’dan, onca işinin arasından bir dediğimizi iki etmeden çıkıp gelmişti. Bu arada Edebiyat Buluşmaları da 4. yaşına giriyordu. Saat 16.00’da, salonda iğne atsan yere biraz zor düşerdi. Ayakta duracak yer bile kalmamıştı. Salonda, başta İsmail Beşikçi hoca olmak üzere, Edebiyat Buluşmaları’nda ilk kez gördüğümüz katılımcılar vardı. Bu ölçüde yoğun katılımı, 2015 Ocak ayında Cemal Süreya toplantısından hatırlıyorum.
Toplantının başında, Şeyhmus’un, Diyarbakır’dan, Ahmed Arif Müzesi’nden getirdiği, önemli bir kısmını çoğumuzun ilk kez gördüğü 40 kadar fotoğrafı; şair, fotoğraf sanatçısı Mehmet Özer’in hazırladığı, fonunda Ahmed Arif’in kendi sesinden Otuzüç Kurşun şiirinin olduğu slayt gösterisi biçiminde izledik, dinledik.
Şeyhmus, “Ahmed Arif iki şehirliydi; biri, ”Ağzı var dili yok Diyarbekir Kalesi” ise, diğeri de “Hasretim nazlıdır” dediği Ankara’dır” diyerek söze başladı ve ardından ayrıntılı bir Ahmed Arif öz yaşam öyküsü verdi. 1935’te Türkçe konuşmadığı için karakolun önünde falakaya yatırılmış dayak yiyen bir Arap uşağını iki arkadaşıyla birlikte el sapanlarıyla polislerin elinden nasıl kurtardıklarının-Ahmed Arif 7-8 yaşlarındadır- öyküsünü dinlerken gülümsedik, hüzünlendik. Babasının çocukluğunda Usta’ya, “sen sen ol, evine bir küncü (susam) tanesi kadar haram sokma, girerse evin başına yıkıla” dediğini, Ahmed Arif’in böylesi bir sözün söylendiği bir evde büyüdüğünü öğrendik.
Ahmed Arif’in Nazım’dan sonra şiir yazılamayacağını söyleyenlere, “Nazım gibi şiir yazmakla Nazım’dan sonra şiir yazmanın farklı şeyler olduğunu”, Nazım’ın şiiriyle kendi şiirini karşılaştırmaya kalkanlara, bunun doğru olmadığını, “hidrojen bombası ile Kürt hançerinin karşılaştırılmasına benzediğini” söylediğini, belirtti. Ahmed Arif’in şiirlerinin yayımlanmadan çok önce dilden dile dolaştığını; 1968’de basılan Hasretinden Prangalar Eskittim kitabında, Usta’nın 1947-1959 arası yazdığı şiirlerinin toplandığını; buradaki hasretin, yalnızca ideolojik imlemeyle açıklanamayacağını, bir o kadar da Leyla Erbil’e duyulan büyük aşkın ifadesi olduğunu; bu nedenle Ahmed Arif Şiiri’nin daha iyi anlaşılabilmesi için, Leyla Erbil’e Mektuplar’la birlikte okunması gerektiğini söyledi. 1968’de Ahmed-i Hani’nin Mem û Zin’in de yayımlandığını, 400 yıl arayla yazılmış, her ikisine de derin bir aşkın nüfus ettiği bu iki kitabın aynı yıl yayımlanmasının güzel bir tesadüf olduğunu, ekledi.
Şeyhmus Diken, Ahmed Arif Şiiri’ni; (1) Şair’in Hamuruna Coğrafyanın Katkısı, (2) Devlet, İktidar, Mahpusluk, (3) Unutmamak, Hafıza Kültürü, (4) Tutku ve Aşk, (5) Tarihsel Arka Plan başlıkları altında anlattı. Her bir başlığı, ayrıntılara inerek, Yaşar Kemal, Cemal Süreya, Ahmet Oktay gibi ustaların söylediklerine/yazdıklarına atıflar yaparak ama mutlaka kendi özgün görüşlerini de ekleyerek sundu. 1 saat 15 dakika konuştu. Edebiyat Buluşmaları için oldukça uzun bir konuşmaydı. Ancak toplantının başındaki kalabalık, eksilmeden, sonuna kadar ilgiyle izledi, dinledi. Biraz abartmama izin verin lütfen; katılımcılar bir o kadar süre daha ayrılmadan ve sıkılmadan dinleyebilirlerdi, Şeyhmus’u. Laf aramızda, bıraksak, Şeyhmus da bir o kadar daha konuşabilirdi, o ölçüde hazırlıklı gelmişti, elinde sıklıkla başvurduğu, uzunca, öyle ki üstünde kısa bir çalışmayla bir kitaba dönüşebilecek yazılı bir metin vardı. Katılımcılar arasında Ahmed Arif’in şiirlerini Kürtçeye çeviren Talat İnanç da bulunuyordu. Şeyhmus’un isteğini kırmayarak bu şiirlerden bir iki örnek okudu. Sayın İnanç’ı dinlemek, özellikle benim gibi ilk kez Kürtçe şiir duyanlar için günün hoş bir sürprizi oldu.
Tadı gözümüzde, kulağımızda kalan, Edebiyat Buluşmaları’nın 4. yılına pek yakışan bu güzel toplantıyı; Ahmed Arif’i, Usta’nın bir şehrinden gelip, diğer şehrinde anlatan değerli dostumuz Şeyhmus Diken’den, uygun bir zamanda tekrar konuğumuz olma sözünü alarak sonlandırabildik.