Özcan Kırbıyık*
Mülkiye’nin son dönem mezunlarının, lisans eğitimi esnasında ülke tarihinde görülmesi pek de mümkün olmayan, birtakım istisna hâllerine tanıklık ettiğini düşünüyorum. Ve fakat, bu istisna hâllerinin hiçbirinin müstesna olmadığı da gayet aşikâr. Mülkiye’nin son dönem mezunlarından biri olarak, içinden geçtiğimiz süreçte çeşitli sosyal, siyasal, iktisadi cereyanları tecrübe etme fırsatı bulduğumuzu, daha doğrusu birçok travmatik mevzuya maruz kaldığımız konusunda kaniyim. Onlarca hocamızın KHK’larla ihraç edilmesi, dünyayı etkisi altına alan pandemi, patlayan bombalar, yaralılara kan arama telaşı, ev baskınları, gözaltılar, ters kelepçeler… Ve daha niceleri..
Her dönemin “felâketleri” en az bir insan suretinde simgeselleşir ve böylece bir bedene bürünür. Lisans eğitimimden hemen sonra arkama dönüp baktığımda okulumuzun, yani Mülkiye’nin başından geçenler, akademik manada bir felâket olarak tanımlanacaksa, Mülkiye’ye dair yakın zamandaki bu felâketin “temsili yüzü” olarak rektör Erkan İbiş’in yüzü hemen belirmektedir. Rektör, daha doğrusu eski rektör Erkan İbiş’i bedensel olarak çoğu öğrencinin hemen hiç görmediği hâlde Ankara Üniversitesi’nde son 8 yılda cereyan eden trajedilerin “kötü yüzü” olarak yerini aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bütün bunlarla beraber kısa bir zaman önce, Erkan İbiş’in rektörlüğüne son verildiğinin haberini aldık. Nedense haberi aldığım an, Mülkiye’de lisans eğitimim esnasında tanıklık etmiş olduğum; hocalarımızın ihraç edilmesi, fakültemize yönelik polis baskınları, hocalarımızın cübbelerinin polis postalları altında ezilmesi ve belki de en ilginç olanı da çocukken sevilmeyen birinin mahallemizden gidişi sırasında arkasından teneke çalışımız geldi aklıma. Tabii ki, Erkan İbiş olmak bir tercih meselesidir! Erkan İbiş, Türkiye’nin içinden geçtiği siyasal sürecin makbul ve tercih edilen bir akademik fenomenidir. Bazen akademisyen, bazen özel güvenlik, bazen Siyasal Arkabahçe’deki güvenlik kameraları, bazen kampüsteki sivil polisler… Onların tek bir bedeni veya tek bir yüzü yoktur! Onlar, her an başka makamlarda, yüzlerde ve bedenlerde görünür olabilme potansiyeline sahiptirler.
Ama hepsinin berisinde Ekran İbiş’e bir de teşekkür borcumuz olduğunu düşünüyorum!
Teşekkür borçluyuz çünkü; okulumuza ve bizlere yaşattıklarıyla “Mülkiyelilik ruhu” denilen şeyin bir hayalet veya bir hortlak olmadığı, bilakis zor zamanlarda daha fazla görünür olan bir “dayanışma ruhu” olduğuna tanıklık etmemize vesile oldu,
Teşekkür borçluyuz çünkü; akademinin istenildiğinde toplumsal hakikatlere duyarsız kalmayabileceğini ve bunun için de akademik imtiyazların reddinin dahi göze alınabileceğine vesile oldu,
Teşekkür borçluyuz çünkü; akademik ahlâkın ve akademik yetkinliğin zamana ve siyasal koşullara endeksli olmaması gerektiğini, tersinden örneklerle bizlere muhtelif kerelerce yaşatarak, öğrenmemize vesile oldu Erkan İbiş…
Fakat bunlara rağmen biliyoruz ki, Erkan İbiş’in hikâyesi, sadece Erkan İbiş’in şahsi hikâyesi değildir. Onun hikâyesi, aynı zamanda egemen olan iktidarlar tarafından bir an olsun kendi haline bırakılmayan, sürekli baskı altında tutulan, resmî ideolojinin eleştirisini aklının ucuna dahi getirmesi istenmeyen Türkiye akademisinin makûs kaderinin hikâyesidir. Elbette ki, eski rektör Erkan İbiş, akademideki “performansıyla” siyasal alan başta olmak üzere, başka birçok alanda yeni mevki ve makamlara “layık” görülebilir. Asıl bunun aksi olan hâl, şaşırtıcı olacaktır. Zira, KHK’larla hocaların ihraç edilmesini sağlarken rüştünü ispat ettiğine yürekten inanıyordu eski rektör!
Su akıyor ve yatağını da bulacaktır. Erkan İbiş’in yüzünün hatlarında beliren ve simgeselleşen her haksızlık er ya da geç son bulacak olan bu dönemin kötü bir mirası olarak kalacak. Şüphesiz ki; bulutlar dağılınca akademik istibdat yerini hürriyete bırakacaktır. O zamana dek bizler de içinden geçtiğimiz dönemde akademi ekolojisinde yaratılan tahribatlara dair tanıklıklarımızı heybemizde taşımakla ve vakti zamanında Padişah’ın öğrencilere gönderdiği şekerlerin Mülkiyelilerce nasıl ezildiğini anlatmakla mükellef olacağız.
(*) AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi 2020 Mezunu