İbrahim K. Dinç ve Mülkiye Gençlik Kulübü’nü çabasıyla oluşturulan “Gezi’nti” Afiş Sergisi Mülkiyeliler Birliği’nde açıldı. Gezi Direnişi’nin 2. Yıldönümü nedeniyle düzenlenen sergide, bu akşam açıldı. Açılışa, Sanatçı İbrahim K. Dinç, Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Erdal Eren ve yönetim kurulu üyeleri, SBF öğrencileri ile Mülkiyeliler Birliği üyeleri katıldı. Gezi Direnişi’nin sembol nesneleri ile şairlerin dizelerinin birliğinden oluşan sergideki eserler, Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi Teraslı Salon’da görülebilir.
Sergideki afişler, Nazım Hikmet, Ece Ayhan, İsmet Özel, Nilgün Marmara, Haydar Ergülen, Metin Altıok, Tevfik Fikret, Sunay Akın, Turgut Uyar, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Sezai Karakoç, Erol Çankaya, Can Yücel, Attila İlhan, Özdemir Asaf, Cemal Yeşil, Orhan Veli, Bedri Rahmi, Gülten Akın, Salah Birsel, Aziz Nesin, Edip Cansever, Zeki Kuruca ve Cemal Süreya’nı dizeleriyle, Gezi Direnişi’nin ekmek, kask, gaz maskesi, sapan gibi simgeleriyle buluşturdu.
Sergiyle ilgili yayımlanan manifesto şöyle:
“Bu afis sergisi İstanbul’da başlayıp tüm yurda yayılan Gezi eylemlerinin 2. yıldönümü nedeniyle oluşturuldu.
“Gezi” , resmi kayıtlara göre 2.5 tarafsız gözlemcilere göre 10 milyona yakın “sokağa çıkan” insanın, yaşamlarına insafsızca ve hoyratça sızmaya çalışan ilkel, gerici ve yobaz bir faşizme gösterdiği tepkiydi.
Onlarca yurttaşımızın öldüğü binlercesinin yaralandığı, ancak ödenen bu ağır bedel karşılığında, 10 yıldan fazla bir süredir, görünen ile gerçek arasındaki farkın algı manüplasyonlarıyla silikleştirildiği süreç ölümcül bir darbe aldı.
O günlerden beri “Gezi” zihinlerde yeniden inşa ediliyor. Bizim yaptığımız da bu. Ancak biz bu yeniden inşayı reelpolitiğin, paradigma değilmis gibi gözüken paradigmaların diliyle değil, Gezi eylemlerini oluşturan dinamiklerin dilini kuran ögelerle yapmaya çalıştık. Ve doğal olarak bu seçim bizi şu soruyu sormak zorunda bıraktı; Şiirin diliyle eylemin sembol objeleri arasında görsel bir bileşke yaratabilir miyiz?
Seçtiğimiz sembollerin bazıları aidiyet, bazıları nefret objeleri, ama ortak yönleri bir toplumsal konsensüsün ortak nesneleri olmaları…
Başarmak istediğimiz, yabancılaştırmak istenileni fark ederek, onun yerine imal edilmek istenenin nesnelerine direnmek, zihinlerin kıvrımları arasında henüz bağları oluşmamış olanı bağlamak yoluyla ve eylemin yüksek tınılı seslerini şiirin harmonisi içinde eritirken bu sefer de görselin dilini yeniden kurmak…
Denemeye değerdi…”