“…
Borcum var on beş yaşındaki kıza
hasat vakti bir kamyonda can veren.
Kömür işçisine borcum var
kara ömrü kısacık.
Çocuklara borcum var
kimi açlıktan ölen.
Borcum saymakla bitmez
Şiirimle ödeyeceğim, borcumu insanlara
…”
12 Temmuz 1949’da Isparta-Sütçüler’de doğan Gülsüm Cengiz, “Boğaz’da Mutlu Çocuk -Kuzguncuk” kitabında şiirsel bir dille anlattığı gibi çocukluğunu İstanbul’da yoksulluk ve yoksunluklarla dolu olarak yaşamış bir emekçi çocuğudur.
Ortaokuldan sonra öğretmen okulunda parasız yatılı öğrencilik, sonrasında Balıkesir’de köyde ve İstanbul’da 12 Eylül arifesine kadar süren toplam 14 yıl öğretmenlik. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde bilinçli bir eğitim emekçisi olarak yer alış; sömürüye, savaşlara karşı barış mücadelesinin yürütücülerinden biri olmak, eğitim emekçilerinin örgütünde yöneticilik, sömürünün, zulmün olmadığı yeni bir dünya için verilen mücadele sonrasında yaşamına yönelen saldırganlık sonrası öğretmenlik mesleği ile çok sevdiği öğrencilerden zorunlu bir ayrılış.
Sonra çeşitli yayınevlerinde süren çalışma yaşamı, yazar örgütlerinde yöneticilik, Üniversitede öğretim üyeliği… Şairlik, çocuklar, gençler için yazılan onlarca kitap, araştırma, inceleme yazıları, Emek Şiirleri Antolojisi,”Yaşamanın Yedi Rengi Var” başlığı altında yazılan denemeler, köşe yazıları, çocuk sayfası editörlüğü, çeşitli televizyon kanallarında program hazırlanması, sunulması; bu yoğun süreç içerisinde, 20 yıllık bir çalışmanın ürünü olan Kadınlar İçin Söylenmiştir üst başlıklı,’ Anadolu’da Kadınların Şiirli Tarihi’ isimli araştırma, inceleme, şiir antolojisi kitabı ve çalışması süren, yayınlanmayı bekleyen yeni kitaplar…
Gülsüm Cengiz, bütün bu çalışmalarında; ne anlatmıştır, kimleri anlatmıştır, nasıl anlatmıştır sorusunun yanıtını hemen vermek isterim: “İnsana dair olan hiçbir şeye yabancı olmayan” bir duruşu olan Gülsüm Cengiz, insanları anlatmıştır; özgürlük kavgası veren, eşitlik, daha yaşanılası bir dünya için mücadele eden, işkence gören, hapsedilen, gözaltında kaybedilen, öldürülen, asılan, hakları için yollara düşen, direnen, örgütlenen mücadele eden insanları, okul çağında olmasına karşın okuyamayan, çalışma yaşamına atılan çocukları…
Gülsüm Cengiz; şiirlerinde yaşamdaki gerçek üreten ve yaratanın ’emek’ olduğunu savunur. İnsanların günümüz dünyasında yaşamını sürdürebilmek için işe ve ekmeğe gereksinimi olduğu bilinci, dünyanın değişmesi, sömürü ve zulüm döneminin son bularak, ” gündüzlerinde sömürülmeyen gecelerinde aç yatılmayan” bir dünyanın kurulmasının yine insanların mücadelesi ile yaratılacağı inancıyla yazılarını, şiirlerini kurmuştur.
Gülsüm Cengiz, emekçilerin, yoksul halkın, ülkenin her yerinde, dünyanın bütün diyarlarında, benzer sorunları yaşadıklarını, emeklerinin karşılığını alamadığını, sömürü düzeninin emekçi halkı ezdiğini, iş kazalarından, meslek hastalıklarından yaşamlarını veya sağlıklarını yitirdiklerini, bu sömürü, zulüm düzenine karşı işçi ve emekçilerin ancak güçlerini birleştirerek, örgütlü mücadele vererek, direnerek kurtulabileceklerinin bilincinde bir yazar olarak şiirlerinde emekçilere seslenmiş, onları birleşmeye, mücadeleye, direnmeye çağırmıştır.
Babasına olan sevgisini de anlatmıştır, toplumu kuşatan bağnazlığı da. Ama insanların ellerinde büyüyen umudu da. Yazar, ülkemizde milyonlarca insanın kör inanışlara, hurafelere sahip olduğunun bilincindedir. Toplumun nasıl bir cenderede yıllar yılı yaşam sürdüğünü, bilimin insanların yaşamında neredeyse hiç yer almadığını ve bunun hangi sorunlara yol açtığını bilmekte ve bunun değişmesi için mücadele etmektedir. Gülsüm Cengiz, aşkı sevgiyi, sevdayı da çok güçlü şiirlerle anlatmış bir şairimiz.
Gülsüm Cengiz, ‘Kamber Ateş Nasılsın’ başlıklı, çağlar geçse de unutulmayacak şiirinde; kendi anadilini konuşamayan insanların, ülkemizin kanayan yarasının çığlığı olmuştur. Bu şiir ve sonrasında yazdığı şiirlerle, O, halkların eşitliğinin, dostluğunun, kardeşliğinin güçlü bir savunucusu, kardeş bir halkın çilelerinin, acılarının, özlemlerinin sözcüsü olmuştur. Yedi yıldır görmediği oğlunu görüşe gittiğinde kendi diliyle konuşamayan Kürt ana ve dili yasaklı bütün anneler için yazılmış şiir, bu konu üzerine hiç düşünmemiş insanları bile sarsacak derinlikte ve güzelliktedir.
“…
Dilim tutuklu oğlum
seninle konuşamam.
Sana diyeceklerim
gözlerimin derininde,
bir de yalnız şu cümle
dudağımda tekrarlanan,
yüreğimdeki duygu
ses tonuma yansıyan:
– Kamber Ateş nasılsın?
…”
Gülsüm Cengiz, “Boğaz’da Mutlu Çocuk: Kuzguncuk” başlıklı kitapta da; Kuzguncuk semtini anlatırken, Ermeni, Rum, Bulgar, Balkan halklarından komşuların varlığının yarattığı zenginliği gözler önüne serer. Ülkemizden kaybolan insan zenginliğinin, bizi eksilttiğinin tespitidir, anlattıklarından çıkan sonuçlardan biri…
Gülsüm Cengiz; şiirlerinde savaşa karşı barışı savunur, yalnızca ülkemizde değil dünyanın her köşesinde, kimsenin ama özellikle ‘ çocukların öldürülmediği’ bir dünya barışını savunur. Yazar böyle bir barışın ancak kavgayla sağlanacağı inancıyla, şiirlerinde haksız savaşların en çok masum çocukları vurduğu bilgisi ve hüznüyle insanları savaşlara karşı çıkmaya çağırır.
Sağlıklı, umutlu, çocuklar, gençler, emekçiler için nice üretken yıllara Gülsüm Cengiz.