Nurettin Öztatar
Hakkında hakaret suçlamasıyla soruşturma açılan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Cenk Yiğiter’e hakaret suçlamasının dayanaksız olduğu ortaya çıkınca “sataşma” suçundan ceza verildi. Üstelik alt sınırdan ceza verilebilmesi mümkünken, haksızlığın kamuoyuna duyurulmuş olması yüzünden ceza yükseltildi.
Dr. Cenk Yiğiter hakkında Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in talimatıyla açılan hukuksuz soruşturmada verilen kınama cezasına Yiğiter’in yaptığı itiraz reddedildi.
Rektör Yardımcıları ve Ankara Üniversitesi Dekanları ve Yüksekokul Müdürleri’nden oluşan kurul, Yiğiter’in itirazını değerlendirdi. Tıp Fakültesi Dekanı’nın karşı oyuyla, oy çokluğuyla itiraz reddedildi ve ceza kesinleşti.
İtirazı değerlendiren kurulun içinde ise, özel bir hukuk bir bürosunun web sitesinde danışman sıfatıyla tanıtılmakta olduğu için Yiğiter’in şikayette bulunduğu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Muharrem Özen de bulundu.
Kendisine verilen cezayı değerlendiren Dr. Cenk Yiğiter, hakkında ilk defa kesinleşmiş disiplin cezasına hükmedildiğine dikkat çekerek, bu durumda bir alt ceza olan uyarma cezasının verilmesi mümkün olduğunu belirtti. Buna rağmen; soruşturma sürecinden basını ve kamuoyunu haberdar etmiş olması dolayısıyla bir alt ceza olan uyarma değil, kınama cezası verildiğini anlatan Yiğiter, “Yani kamuoyunu süreçten haberdar etmenin kendisi de cezalandırılmış oldu. Benden beklenen bu hukuksuz soruşturmayı sineye çekerek, konuyu gizli tutarak bir alt cezaya razı gelmemmiş” dedi.
Soruşturmanın “hakaret” suçlamasıyla açıldığını ve savunmasını bu iddiaya karşı verdiğini hatırlatan Dr. Yiğiter, “Fakat, hakaret iddiasını çürütünce, bana “sataşma” suçundan ceza verdiler. Ancak bu şekilde suç iddiası kurulda değiştirilirken benden bu iddiaya karşı bir savunma da alınmadı. Sendikam Eğitim Sen’in temsilci gönderdiği kurul toplantısında temsilcimizin hiçbir itirazı da kabul görmedi” dedi.
Yiğiter soruşturmada, soruşturmacı olarak Barış Bildirisi imzacılarına ve dolayısıyla kendisine de “akademisyen görünümlü kripto düşmanlar” diyen bir bildirinin imzacısı ve müşteki ile aynı fakültede görevli bir öğretim elemanının atandığını belirten Yiğiter, “Bu cezanın er yada geç yargıdan döneceğini ve bu sürecin tüm faillerinin yargı nezdinde mahkum edileceğini hepimiz biliyoruz” dedi.
Yiğiter süreç sona erdiği için yaptığı savunma ve itiraz dilekçelerini de paylaştı.
Dr. Cenk Yiğiter’in yazılı savunması:
“Fehmi Ekmekçi, 6 Temmuz 2016 tarihinde Ank-Club listesine attığı e-postada şu ifadeleri kullanmıştır: “Değerli liste üyeleri, Aşağıda Üniversitemiz Hukuk Fakültesi Dekanlığı’nın “kamuoyuna duyuru” metnini aynen aktarıyorum. Bu duyuru metninden görüleceği gibi, bilgi sahibi olmadan, bir konu ile ilgili olmayan kişileri(özellikle yönetimi) itham eden iletilerin ne kadar yanlış ve kasıtlı yapılmış olduğunu, ayrıca bu konu ile ilgili yapmış olduğum değerlendirmelerimin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu açıkça göstermektedir. İlgili öğretim üyesinin kendisinin özlük hakları ile ilgili isteksiz/kayıtsız kalması nedeniyle ilgili dekanlık yönetiminin nasıl bir işlem yapıp yapamayacağını açıkça ortaya koyan bu kamuoyu duyuru metni nedeniyle Üniversitemiz Hukuk Fakültesi Dekanlığı’na çok teşekkür ederim.”
Bu e-postada Fehmi Ekmekçi beni ve başka meslektaşlarımızı üniversite yönetimini “yanlış ve kasıtlı” bir biçimde itham etme çabasında bulunmakla suçlamaktadır. Buna cevaben attığım e-postada şu ifadeleri kullandım:
“Bu olaydan, yakın bir zamanda mesleğiyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşamış, teamüllere ve hukuka -eşit işlem ilkesine- aykırı bir biçimde bir anda mesleğinden uzaklaştırılmış genç bir meslektaşı ve aynı zamanda bu genç meslektaşa uygulanan hukuksuzlukla ile ilgili endişelerini paylaşanları suçlamak için fırsat kollayan birisi de ya boşboğazdır ya da ilgi açlığına sahip bir ‘troll’dür.”
Görüldüğü üzere beni ve başka meslektaşlarımızı “kasıtlı” ve “yanlış” bilgilerle yönetimi itham etmekle suçlayan Bay Ekmekçi’ye bir yanıt vermek zorundaydım ve verdim. Bu anlamda bana soruşturma açan Ankara Üniversitesi Rektörlüğü öncelikle Bay Ekmekçi’ye soruşturma açmalıydı. Nitekim Bay Ekmekçi’nin ifadeleri bir hakarettir ve aşağıdaki Yargıtay kararındaki ifadesiyle “onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı” anlamına gelmekte, benim ve diğer meslektaşlarımızın yönetimi kasıtlı olarak yıpratma çabasında bulunduğumuzu ima etmektedir. Benim kendisine yazdığım cevaplarsa hem bana ve meslektaşlarımıza yönelen suçlamayı cevaplamak amacıyla yazılmıştır hem de Ekmekçi’nin bu suçlayıcı tavrına karşı bir “ağır eleştiri”dir. Nitekim, boşbağaz Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre “yerli yersiz konuşan” anlamına gelmektedir. Ank-club’a her gün kendi şiirlerini ve aforizmalarını gönderen, yönetime, Rektörlük’e yöneltilmiş, kendisiyle ilgilisi olmayan, kendisinin bilgisi olmadığı konularda dahi tüm sorulara bir yönetim organı edasıyla cevaplar veren, bu verdiği cevaplarda meslektaşlarına “sözde akademisyen”, “idrak yeteneğinden yoksun” gibi ifadeler kullanmaktan geri durmayan bir kişinin “yerli yersiz konuşan” biri olduğu çok açıktır. Nitekim Bay Ekmekçi, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni övücü ifadelerini, üstelik insanlarımızın ağır silahlarla katledilmeye başlandığı saatlerde, tam olarak 16 Temmuz 2016 günü, 00:43’te Ank-Club’a atmakla ne derece yerli yersiz konuşan birisi olduğunu ayrıca göstermiştir. Söz konusu ileti aynen şöyledir:
“Ülkemizde olağanüstü bir durumun yaşandığı anları yaşıyoruz. Öyle ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün silah ve dava arkadaşları ile birlikte tüm yurttaşları çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak üzere ilke devrimleri ile birlikte tekrar hayata geçirmiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahipsiz olmadığını gösteren eylemler başlamış durumda. Mustafa Kemal Atatürk’ün aynı zamanda akademisyen olan bir askeri olarak ülkemizin her alanda olumsuz duruma sokulduğu bu şartlardan en kısa zamanda kurtulması dileklerimle…”
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün, Bay Ekmekçi’nin darbe övgüleri ile ilgili bir soruşturma başlatmayıp bana bu soruşturmayı yöneltmesi ayrıca ilginçtir. “İlgi açlığına sahip bir troll” ifadesi de tahkir, hakaret değil ağır bir eleştiridir. Sürekli üniversite listesine niteliksiz, hiçbir edebi değer taşımayan şiirlerini ve hiçbir zeka ve düşünce pırıltısı taşımayan aforizmalarını gönderen birisine “ilgi açlığına sahip bir troll” demek ağır eleştiridir. Tüm insan varlıklar, belli düzeylerde ilgi açlığı çekerler. İlgi açlığı çekmek insani bir durumdur. Ne var ki bu ilgi açlığıyla sürekli polemikler içerisine giren, üniversite listesine gönderilen neredeyse her iletiye ilgi ve bilgisi olmasa da cevap yetiştiren, e-posta kutularımızı herhangi bir edebi değeri olmayan niteliksiz şiirleri ve bir zeka parıltısı taşımayan aforizmaları ile dolduran birisine “ilgi açlığı” çektiğini söylemek, ağır eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gereken bir ifadedir ve işin aslı acı da bir uyarıdır. Troll ifadesi ise, henüz Türk Dil Kurumu sözlüğünde tanımlanmış bir kelime değil. Troll kelimesi internet iletişimin artmasıyla ortaya çıkmış, internet ve sosyal medya jargonuna ait bir kelime. Anlamı, internet üzerinden attığı iletilerle insanları kızdırmaya, sinirlendirmeye ve bu şekilde kızgınlıkla tepkiler vermelerine sebep olmaya çalışan kişi demek. Bu anlamda meslektaşlarının iletilerine, aşık atışması formunda, şiirlerle cevaplar yazan, meslektaşlarını üniversite yönetimine karşı “kasıtlı” ve “yanlış” ithamlarda bulunmakla suçlayan birisi eğer yerli yersiz anlamında konuşan anlamına gelecek biçimde boşboğaz değilse troll’dür.
Benim soruşturmaya konu edinmiş ifademde bu konuda net bir yaklaşım yok. Ben Bay Ekmekçi’nin beni ve diğer meslektaşlarımı “kasıtlı yanlış” bilgiler vermekle suçlamasına binaen verdiğim cevapta boşboğaz mı yoksa ilgi açlığı çeken bir troll mü olduğunu karar veremedim. Bunun kararı soruşturma komisyonuna kalsın. Yine de savunmamı her iki ifade için de yapmış bulunuyorum.
Soruşturma açılması yönünde kararı verenlere önerim ise her yurttaşın bilmesi gerektiği kadar temel hukuk bilgisini edinmeleridir; keza üniversitemizin bu konuda zengin özkaynakları var. Bir kişiye “hakaret-tahkir” iddiasıyla soruşturma açacaksanız, hakaret nedir, tahkir nedir, tanımı nedir, nerede başlar, nerede biter, bunun bilgisini bir ceza hukukçusu size kısa sürede verebilir. Böyle bir soruşturma açma iradesi hukuk bilmemekten değil de, ihtimal vermiyorum ancak yıldırma amacından kaynaklanıyorsa da bu şekilde yıldırılamayacağımı beyan ederim. Nitekim konunun hukuki boyutunu bilerek, hukuka aykırı bir biçimde, hakaret – tahkir olmadığı açıkça ortada olan bir ifadeyle ilgili olarak soruşturma açılması emrini vermek de bir tür mobbingdir.
Bu kapsamda anılabilecek pek çok mahkeme kararı var. Fakat ben Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün başka bir işi kalmamış gibi açtığı bu saçma soruşturma dolayısıyla daha fazla zaman ve emek harcamayacak ve sadece Yargıtay’ın 13 Şubat 2014 yılında vermiş olduğu kararındaki ifadelerini, ağır eleştiri ile hakaret arasındaki ayrımı göstermek amacıyla aşağıya aktarmakla yetinerek savunmama son vereceğim.
“Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.”
Saygılarımla.
Dr. Cenk Yiğiter.”