Bu sefer politikayı bırakıp, biraz spor konuşalım mı? Türkiye’de “futbol”la, onun da “üç büyük”le eş tutulduğu spordan…
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi sitesine göre yaz oyunlarında 28, kış oyunlarında 7 olimpik spor branşı var.
(Esas konumuz bu da, bir parantez açalım: Haziran 2011’de kanun hükmünde kararnamelerle, devlet bakanlıklarını kaldıran, bütün bakanlıkları yeniden düzenleyen, bir gün önce kapattığı bakanlığı “pardon” deyip bir gün sonra açan, başbakan yardımcılarını kendi çıkardığı yasaya aykırı atayan AKP’nin, yeniden kurulan Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın başındaki -muhabir ve spiker kökenli bakanı- Suat Kılıç, kendinin Cumhuriyet’in “ilk Gençlik ve Spor Bakanı” olduğunu söyledi ve bu göreve kendisini layık gördüğü için “başbakanına” teşekkür etti. Oysa, sırf Google’a baksa, bu bakanlığın daha kendisi doğmadan kurulduğunu öğrenebilecekti. Gençlik ve Spor Bakanlığı 1969’da kuruldu. Suat Kılıç -resmi verilere göre- 1972’de doğdu. Ama ille de “ilk” ve “en genç” olmanın cazibesine kapılınca böyle hatalar kaçınılmaz.)
Bakanlığın resmi sitesinde yer alan olimpik branşların kimi, takım yarışmalarından oluştuğu için ancak bir alanda yarışılabiliyor ve bir madalya kazanılabiliyor (Örneğin, voleybol, basketbol vs). Atletizm başta olmak üzere -ki, temel olimpik spor- kimi alanlarda ise (yüzme, atlama, kayak, bisiklet vb), birden çok branş olduğu için, birden çok madalya kazanılabiliyor. Kimi branşlarda iki bronz madalya verildiği de göz önüne alınırsa, bir olimpiyatta 1000’e yakın madalya dağıtılıyor. Kıta ve dünya şampiyonaları ayrı.
Bu ansiklopedik girişin nedeni şu: 1. Avrupa Oyunları yeni bitti. Azerbaycan’ın evsahipliğinde yapılan oyunlarda 20 branşta, 6000 sporcu yarıştı. En temel iki branş atletizm ve yüzme, bu yaz dünya şampiyonaları yapılacağı için oyunlarda yer almadı.
İki gün önce, ABD’de atletizm dünya şampiyonası elemeleri vardı.
Hafta sonu, Türkiye’den İngiltere’ye, Belçika’dan Fransa’ya birçok Avrupa ülkesinde, bisiklette ulusal zamana karşı ve yol yarışmaları yapıldı. 4 Temmuz’da Fransa bisiklet turu başlayacak.
Kadın basketçilerimiz Avrupa Şampiyonası’nı 5. sırada, olimpiyat elemesi oynama hakkı kazanarak bitirdi.
Çim tenis turnuvası Wimbledon, başladı.
Bir yandan futbolda kadınlar Dünya Kupası, bir yanda, 19 yaş altı erkekler Dünya Gençler Basketbol Şampiyonası devam ediyor. Gençlerimiz grup birincisi olarak bir üst tura çıktı
Kadın voleybolcularımız Dünya Grand Prix’sine başlıyorlar, ardından Avrupa Şampiyonası var.
Erkekler Avrupa Basketbol şampiyonası Eylül’de…
Buraya yazmadıklarım ayrı.
Yaz, “tatil” değil, “spor” demek.
Hiç görme engellilerin judo maçını izlediniz mi? Türkiye’de bir de bedensel engelliler spor federasyonu olduğunu ve her olimpiyatta bir de paralimpik oyunları yapıldığını biliyor musunuz? Engel “kafa”da değilse, her durumda spor yapmak mümkün…
Çünkü, spor açısından önemli olan kazanmak değil, yarışmak. Önemli olan orada olabilmek. Türkiye’nin aklını yalnızca “başarı”ya takmış, sporu yarışma değil de “başarı” sayan aklıevvellerine somut bir öneri yapabilirim ama, derdim onlar da değil… Derdim, bu ülkenin spor hayatı başlamadan bitirilen çocukları ve gençleri. Küçük yaş yüzme yarışmalarında hep başarılı olup sonra sönen gençleri, nüfusa geç yazdırıldıkları için hepsinin doğum tarihi yılın ilk günü olan, küçükleri hep geçen ama akranlarına hep geçilen gençleri… Nedeni hep aynı. Hile hurda ile olsa da ille de “kazanmak”.
***
2023, 2023 diyorlar ya, alın size 2023, hatta 2033 projesi: Her İlçeden Bir Dünya Şampiyonu, Her İlden Bir Dünya Rekortmeni.
***
Her ilçeden dünya şampiyonu, her ilden dünya rekortmeni çıkarmış ülkelerde, spor sayfaları futboldan ve “üç büyük”ten ibaret olmaz. O ülkede spor basını, adı “futbol dışı” her şey ile eşleştiği için “zorunlu tekaüde” gönderilmiş bir futbolcuyu (bkz. 30.6.2015 günlü Hürriyet) yarım sayfa fotoğraflı haber yapmaz, o ülkede 20 yıl önce Doğu ve Güneydoğu’yu dolaşıp, başlayıp bitirilememiş spor tesissizliğini dizi yapmış “spor yazarı” (bkz. 30.60.2015, Milliyet) –haklı bile olsa- aynı futbolcu üzerinde “gecikmiş adalet” yazıları değil, gönlünce Hakkâri Sümbülspor Engelliler Takımını yazar. Çünkü o ülkelerde spor sayfaları, futbol sayfaları değildir.
***
“Bir hayalim var”dı değil mi, o ünlü söz (“Bir rüyam var” diye çevirenlere aldırmayın.).
25 gün önce yapılmış sonu başından belli, daha en az bir hafta hükümet kurma çalışmalarının başlayamayacağı (çünkü bazı partiler TBMM başkanvekilliği, idare amirliği ve kâtip üyelikler için Meclis gruplarında seçim yapacaklar, bu da 7 Temmuz’dan önce başlamaz; parti gruplarında seçilenler TBMM Genel Kurulu’nda okunup oylanmadan da TBMM Başkanlık Divanı oluşmaz. TBMM Başkanlık Divanı oluşmadan, cumhurbaşkanı tarafından başbakan görevlendirmesi yapılmaz. Diyebilirsiniz ki, “canım biraz ellerini çabuk tutamazlar mı”, el cevap: Tutmazlar!) ve 20 günden önce hükümet kurulmayacağı kesin -hatta 45 gün bile kurulmayabileceği kuvvetle muhtemel- bir genel seçimden sonra, her gün ve her saat, biteviye koalisyon senaryolarıyla bizi meşgul etmeye ve kendisini izletmeye çalışan medyaya inat “bir hayalim var”: Her ilçesinden bir dünya şampiyonu, her ilinden bir dünya rekortmeni çıkaran bir ülke. Bir spor ülkesi.
***
Koalisyon senaryolarına kafa yormaya devam ederken, sağınızdan solunuzdan geçenlere dikkat edin. Belki o, 2020’lerde 8 tek’in dümencisi, kadın voleybol takımının pasör çaprazı, erkek takımının 5 km kayaklı koşucusu, bisiklet takımının sprinteri ya da zamana karşıcısı, her iki vuruşu da tek elle yapabilen tenisçisi, süpürücüsü, sutopçusu, okçusu vs vs vs dir. Bırakın koalisyon kurmasın, dünya şampiyonasında yarışma hakkı kazansın.
O zaman herşeyi daha kolay halletmez miyiz?
O halde hep bir ağızdan: YAŞASIN SPOR!