Üç beş gün yazmayacağım kararlılığıyla geldiğim okulumda, yine baş ağrısıyla oturdum ekran karşısına!
Yazının başlığını koyduktan sonra, neden bu sözcükleri tercih ettiğimi düşündüm. Bir kez bunu düşününce, gerisi serbest çağrışım!
1980’lerde lise öğrencisiyken izlediğim bir Ferhan Şensoy oyununun etkisi. Oyunun adı ‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı’ydı.
Politik kabareydi. Bu isim aklımda kaldı ve sanırım birkaç kez daha kullandım. Bolca epik numara serpiştirilmişti ve 1920’ler Almanyasını, Hitler’in iktidara tırmanışını anlatıyordu. Özal Türkiyesi’ne eleştiriler çokçaydı.
Henüz ileri demokrasiyle tanışmadığımız Kenan Evren Türkiyesi’nde, epeyce politik oyun sahnelemek ve siyasetçileri kıyasıya eleştirmek mümkün olabiliyordu. Türkiye bazı konularda hakikaten II. Abdülhamit’e kadar geri gitti sanırım! Bunların Ulu Hakan’ı da biliyorsunuz içinde özellikle ‘burun’ ve ‘Yıldız’ geçen eserleri, haberleri yasaklıyor, sansürlüyordu.
Ortaoyuncuların, oyunları kadar hoş olan bir işlerini hatırlıyorum. Üzerinde Nazi üniforması olan oyuncular İstiklal Caddesine çıkıp insanlara kimlik sormuştu. Tahmin edebileceğiniz gibi hemen herkes ‘emre’ uyup kimliklerini göstermişti.
Sayın halkımızın, üniforma ve otoriter tavırla karşılaştığında göstermeyeceği hiçbir şeyi yoktur!
Şimdi düşününce, bu konularda da pek ilerleme olmadı demek ki. Yine de çok haksızlık etmemek gerek, artık yurttaşın bir kısmı, özellikle okuyan genç kesim çok daha bilinçli ve böyle saçmalıklara pabuç bırakmıyor.
Baksanıza şu iç ve dış mihrakların tahrik ettiği liselilere, neler yazıyorlar, neler söylüyorlar.
Tabii işin matrak tarafı, ‘ülen öyle demokratız ki seçilme yaşını 18’e indireceğiz’ diye propaganda yapan üçkâğıtçıların, 18 yaşındaki insanlar ‘bağzı şeylere’ tepki gösterince ‘mihrak’ araması…
Her neyse, serbest çağrışımın da bir sınırı olmalı!
İşte nefis bir tür kolaj olan o oyunun içinden ‘tramvay’ geçiyordu. 2016 Türkiyesi’nde, Orlando katliamının ardından İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yapmak isteyen insanların bu etkinliğinin içinden, ‘onur’ geçiyor.
İnsanların diyorum. Yurttaşların diyorum. Orada yürüyecek olanların dernekleri, cinsel yönelimleriyle ilgilenmiyorum. Yaşamım boyunca hiç kimsenin cinsel yönelimiyle ilgilenmediğim gibi.
Cinsel yönelim, bireyin kendisi dışında hiç kimseyi ilgilendirmeyeceği için. İnsan ve yurttaş diyorum.
İnsanın cinsel yönelimine tepki göstermenin, bu gerekçeyle şiddete başvurmanın bizatihi kendisinin ‘sapıklık’ olduğunu düşündüğüm için, insan ve yurttaş diyorum…
İşte farklı cinsel yönelimdeki yurttaşlar bu hafta sonu bir yürüyüş yapmak istiyorlar ve tehdit ediliyorlar. Kimler tarafından? Bu sabah basın toplantısı düzenleyen tehditkârların fotoğrafını görmüşsünüzdür. Belli ki hepsi nezih kurumlardan mezun olmuş, mürekkep yalamış, kendini geliştirmiş gençler.
Uygarlık ve zarafet okunuyor hal ve tavırlarından. Açıklamayı buraya bırakıyorum.
Herkesin gözünün içine baka baka diyorlar ki, ‘biz bu yürüyüşü yaptırmayacağız.’ Diyorlar ki, ‘yürüyüşün aslı ahlaksızlıktır.’ Diyorlar ki ‘devlet yetkilileri bir şey yaptı yaptı, yoksa tepkimiz çok sert olacak.’
Tahmin edebileceğiniz gibi manevi değerlerden vs. söz ediyorlar. Hani şu neredeyse hırsızlık ve çocuk tacizi dışında hemen her konuda harekete geçen manevi değerler.
Bombayla parçalanmış yurttaşların ölüsünü yuhalamaktan hiç gocunmayan maneviyatın değerleri. Kendisininkinden başka hiçbir inanca saygı duyulmasını sağlayamayan manevi değerler. Hak, hukuk, yasa, anayasa vs. tanımayan manevi değerler.
Açıklamalarına üç beş Osmanlıca sözcük de serpiştirmişler. Öyle de yüksek kültür sevdalısı delikanlılar anlayacağınız.
Bunu yapabilmelerinin tek nedeni, 2016 Türkiyesi’nin artık uygulanan bir anayasası ve hukuk düzeni olmaması. Başlarına bir şey gelmeyeceğinin farkındalar.
Ve tabii haddinden fazla necip yurttaş ortalamasının onları takdir edeceğinden, şu mübarek ayda bir iki ‘ibne’ pataklamanın, tartaklamanın münasip olacağını düşüneceğinden çok eminler. Hukuk guguk filan, bunlar Türk’ü ve delikanlıyı bozar nihayetinde.
Sırtlarını koskoca devlete ve maneviyatına bağlı toplum ortalamasına dayamışlar. Faşizm tarihi okuyan herkes bilir ki, söz konusu familya arkasında devlet gücü ve teşviki olmadan gıkını dahi çıkarmaz. Fıtratlarında yoktur!
Tam bu haberin baş ağrısını yaşarken, bir başka haber daha.
Hani şu bazı kamu görevlileri, öldürülen Hacı Lokman Birlik’in cesedini araç arasına bağlayıp sokaklarda dolaştırmıştı.
Vatan evlatları hakkında açılan soruşturma sonuçlanmış. Habere göre, “Soruşturma sonucunda polis memurları İ.A.A. ve H.C.Y.hakkında ‘Hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak’ fiilinden 16 ay uzun süreli kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verildi.”
Nasıl ceza ama? Gel de ‘Türkiye demokratik hukuk devletidir’ deme şimdi!
15 Haziran 2016 günü sabahında (daha bunun akşamı var!) internette yer alan iki haberin hepimize yine ve yeniden öğrettikleri nelermiş, özetleyelim:
İlki, meşruiyetini tümüyle yetki ve görevlerinin hukuk kurallarıyla sınırlanmış/belirlenmiş olmasından alan bir kamu görevlisi, nefret ettiği insanın cenazesini aracı arkasında sokak sokak sürüklerse, üç beş ay kademe ilerlemesi ile cezalandırılırmış.
İkincisi, demokratik/anayasal hakkını kullanmak isteyen bir yurttaş grubu, basın toplantısında bir grup/örgütlenme tarafından açıkça tehdit edilebilirmiş.
Balta girmemiş ormanımızda, bir hakkın kullanımına artık tümüyle hukuk dışı unsurlar karar verebiliyormuş.
Neciplerden de necip, hassasiyet pınarı milletimizin kahir ekseriyeti olup biteni yine büyük bir ‘hoşgörüyle’ karşılıyor kuşkusuz.
Sosyal medyada, cenazesi sürüklenene küfürler savurmayı sürdürüp polislerin aldığı bu ağır cezayı hazmedemezken;‘yürüyüşü engelleyeceğiz’ buyuran uygarlık timsali ‘hassas delikanlılara’ övgüler düzüyor.
Yazının sonunda tercih edeceğim bir iki sözcük vardı.
Vazgeçtim. Mübarek ay…
Son dakika notu: Namaz kılmayanlara hayvan diyen ilahiyatçı, ‘sözlerimden geri adım atmıyorum, tepkiler İslam’a saldırı.’ demiş.
Aslanım, nasıl da hemen kaptı bütün numaraları! Vallahi yakında kılmayan hayvanlara ‘dini aşağılamaktan’ dava açılırsa, hiç şaşmamalı…
(diken.com.tr’den alınmıştır.)