Ne matrak bir toprakta yaşıyoruz. Haziran başında ‘belki de son seçim olacak,’ ‘rejim değişecek,’ ‘iç savaş çıkacak’ endişelerinin dile getirildiği memleketimizde, Haziran sonunda ‘AKP’siz ve Reissiz olmaz’ makamına geçiş yapıldı.
Sanki görmeyen varmış gibi, ‘yüzde 40 görmezden gelinemez’ ifadesini sarf etmeyi marifet sayanlar, ‘soruşturmalar konusundaki kararı halk verir’ diyenlerle üç aşağı beş yukarı aynı çizgiye savruluyor.
Artık şaka maka asıl sorunun, ‘suç işlediği iddia edilen insanların yargılanması gerekir; aksi takdirde sıradan yurttaşı hukuka uymaya davet etmenin gerekçesi kalmaz’ diyerek saflık edip o meşhur büyük fotoğrafı bir türlü göremeyen biz ölümlülerde olduğunu düşünmeye başlıyorum.
Birileri ‘hukuk devleti’ derken, beriki ‘rövanşist olunmasın’ buyuruveriyor. Ya sabır. Manzaraya şöyle bir bakınca, ‘AKP az bile yapmış’ demek geliyor insanın içinden. Allah selamet versin, daha neler görüp duyacağız bakalım.
7 Haziran öncesini hatırlatırcasına…
Koalisyon sohbetleri sürerken, İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yapmak isteyen bir ‘yurttaş’ kesimine devlet tarafından ‘müdahale ediliyor‘. 7 Haziran öncesini hatırlatırcasına. Oysa Anayasa’nın 34.maddesine göre ‘herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip.’
Hakkın ‘sınırlama’ gerekçeleriyse ikinci fıkrada sayılıyor: Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması. Sınırlama nedenleriyle yetkili makamları düzenleyen 2911 sayılı yasa 1983 tarihli, tipik bir 12 Eylül yasası. Türkiye’de idare ve yargının söz konusu gerekçeleri, örneğin kamu düzenini ya da genel ahlakı nasıl yorumlama eğiliminde olduğuysa herkesçe malum. Bu zihniyet açıkça, devletin tasvip etmediği her toplantının yasaklanmasına ve peşi sıra polis şiddetine yol veriyor.
Anayasa’ya göre ‘hak oğlu hak’
Hal böyleyken Pazar günü İstanbul’un idaresi ‘yine,’ bir anayasal hakkın kullanılmasını engelledi. Peki, hangi gerekçelerle? Gösterinin provokasyona açıklığı, bazı grupların tepki gösterebileceği ‘duyumları’ alınması vs. Eşcinseller ile cinsel yönelimlere saygı duyulmasını talep eden her kesimden yurttaş ve aktivist, bir yürüyüş yapmak istiyor.
Silahsız, barışçıl bir gösteri. Anlayacağınız Anayasa’ya göre ‘hak oğlu hak’ bir eylem. Ancak sorun şu ki yürüyecek olanlar eşcinsel! Doğru tanımla, ‘farklı cinsel yönelime sahip’ yurttaşlar.
Kurumsal adıyla, LGBTİ Onur Yürüyüşü. Aylardan Ramazan. Olur olmaz hassasiyetlere sahip necip milletimizin, en hassas olduğu zamanlar. Kadın katline, devlet şiddetine, yolsuzluklara ve her türlü arsızlığa engin bir hoşgörüyle yaklaşan sayın ortalama yurttaşımızın akıl almaz homofobik eğilimleriniyse bilmeyen yok.
Kişisel olarak, sıradan insanın Onur Yürüyüşü’nü çok da umursayacağını düşünmüyorum. Herkes işinde gücünde. Buna mukabil öyle bir ‘it kopuk‘ güruhu var ki, işte idarenin ‘tepki göstereceği’ duyumu aldığı topluluk bu olsa gerek. Bunlar, sayıları hiç de az olmayan, hayli milliyetçi ve homofobik tosuncuklar. Sorsan, muhtemelen ‘elhamdülillah Müslüman’ çocuklar. Ezcümle, farklı bir yaşam sürmek isteyene şiddet yöneltmek için gerekli ‘araç gereçle’ donanmış durumdalar.
Teşvikli paçavralarda yazan ‘yazar’lar hedef göstermeye devam ediyor
Sakallı/cüppeli büyükleri, eşcinsellik hakkında demediğini bırakmıyor. Okudukları gazetelerin sayfalarından salya sızıyor. Bu ‘teşvikli’ paçavralarda yazan ve hiçbir uygar ülkede ‘yazar’ olarak adlandırılmayacak tetikçiler, bir gün Kürtler’e, bir gün okumuşlara, bir gün oruç tutmayanlara, bir gün farklı inanç sahiplerine, bir gün LGBTİ’lere hakaret edip kendilerinden olmayanı hedef gösteriyorlar.
Akıl alır gibi değil ama çoğunluk inancını temsil ettiği iddiasında olan bu tipler, her Allah’ın günü ülkenin diğer yarısını aşağılamakla meşguller. Üstelik başta ‘Kabataş’ olmak üzere, hayli kabarık bir sahtekârlık siciline sahip olmalarına karşın. Haliyle içinde ‘onur’ sözcüğü geçen bir eylemden özellikle rahatsızlar.
Elinde satırla ortalıkta dolaşanların beslendiği bilgi kaynakları bunlar. Örneğin daha bugün HDP eş genel başkanı Yüksekdağ için ‘şirret’ ifadesini kullandılar. Muhtemeldir ki şu saatlerde cennete gitmek için oruç tutan bu yazarlar, yürüyüşteki insanlara atılan ve ‘can yakan’ boyalı mermileri ‘top mermisi’ olarak adlandırmışlar. Herhalde ‘ibne dersek orucumuz bozulur’ diye düşünmüş olmalılar ki ‘top’ sözcüğünü tercih etmişler. Sonuçta imanlı çocuklar!
Gösteri hakkı cinsel yönelime bakmaz
İşte Pazar günü İstanbul idaresi, malum güruhun tepkisine set çekip göstericilere yaklaşmalarını engellemek yerine, göstericilere şiddet uygulayıp zorbaların ekmeğine yağ sürmeyi tercih etti. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde bir gösteri yürüyüşü, çoğunluğun dini ve ahlaki değerlerini temsil ettiğini iddia eden şiddete meyyal tosuncukların yönelttiği tehdidin ‘duyumuyla,’ yapılamaz hale geldi.
Oysa anayasasında ‘cinsler arası ayrımcılık yapılamayacağı’ hükme bağlanmış olan bir hukuk devleti, gösteri yürüyüşü yapmak isteyen yurttaş topluluğunun cinsel yönelimiyle ilgilenemez. Toplantı ve gösteri yürüyüşü, cinsel yönelimleri belli bir yönde olanlar için değil, cinsel yönelimi hangi yönde olursa olsun ‘gösteri’ yapmak isteyenlere tanınmış bir haktır.
Devlet, toplantının sağlıklı ve hasarsız yapılmasını sağlamakla, yurttaşının maddi ve manevi varlığını korumakla mükelleftir. Devletin işi, bir 12 Eylül yasasının en sığ ve çarpık yorumuna sığınıp meydanı memleketi babalarının malı zanneden zorbalara terk etmek değildir. Türkiye devleti yalnızca aklını fikrini cinsel organlarla bozmuş sersemlerin değil, tüm yurttaşların vergisiyle ayakta durmaktadır. Haliyle her işleminde, demokratik hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek durumundadır.
Mermi, gaz ve suyla yanan canları, her birimizin canıdır
Pazar günü engellenen, içinde ‘onur’ geçen bir yürüyüştü. Yürüyenler silahsız, şiddete karşı, namuslu insanlardı. Çalmamış, öldürmemiş, hukuku çiğnememişlerdi. Eşit yurttaşlık ve insanca yaşam talep ediyorlardı. Hepsi bu.
Başkasının onuruna, insanca yaşam talebine sahip çıkmadan yurttaş olunmaz. O yürüyüşe katılanların onuru, herkesin, her birimizin onurudur. Mermi, gaz ve suyla yanan canları, her birimizin canıdır. Onurlu ve eşit yurttaşlar, inadına birlikte yürümeli. Omuz omuza. Faşizme karşı.
(diken.com.tr’den alınmıştır.)