Ayşe Nur Zarakolu Düşünce Özgürlüğü ödüllerini alanlar açıklandı. Ödülü Tahir Elçi adına alan Türkan Elçi, Başbakanın savaş başlatırken ağladığı yönündeki iddialara bu sözle yanıt verdi.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) İstanbul Şubesi’nin 2002 yılından beri verdiği Ayşe Nur Zarakolu Düşünce Özgürlüğü Ödülü 14. yılında sahiplerini buldu.
Bianet’in haberine göre, ödül, Barış İçin Akademisyenler, Can Dündar, Erdem Gül, Tahir Elçi, İMC TV ve Refik Tekin’e verildi.
Ödüller Ayşe Nur Zarakolu’nun aynı zamanda doğum günü olan bugün (9 Mayıs) İHD İstanbul Şubesi’nde yapılan törende teslim edildi.
Can Dündar’a ödülünü İHD Onursal Başkanı Akın Birdal verdi. Birdal konuşmasına Zarakolu’nu anarak başladı.
“Üç ay az gelebilir ama insanın özgürlüğünden neden yoksun bırakıldığı önemlidir zamanı değil. Can Dündar ve Erdem Gül, orada yargılanırken onların adında düşünce ifade özgürlüğü, barış, demokrasi, basın özgürlüğü, insanlık onuru yargılandı. Onların adında ifade ve basın özgürlüğü yolunda tüm arkadaşlara gözdağı verilmek istendi. Akademisyenler gibi ifade ve basın özgürlüğü yolundaki mücadelenin tetikçisi oldular gibi. Hukuk olmazsa ne insan hakları, ne özgürlük, ne barış olur. Tahir Elçi de o yolda bizim için örnekti.” diyen Birdal 1998’de Dündar ile yaşadıkları bir anıyı da paylaştı:
“12 Eylül 1998’de düşünce ve ifade özgürlüğü için bildiriden ötürü 28 arkadaşımız DGM’de yargılanıyorlardı, insan hakları savunucuları olarak DGM’ye gittik. Duruşma öğleden sonraya sarktı, Can ‘Abi yemeğe gidiyoruz’ dedi, toplantı olduğunu söyledim. İHD’ye döndüm, malum saldırı ile karşılaştım. Şimdi yine duruşma arasında Can saldırıya maruz kaldı.
Can’ın adında Cumhuriyet gazetesini Erdem Gül’ü ve tüm basın emekçilerini kutluyor ve yol gösterdikleri için selamlıyorum.”
Can Dündar ise şöyle konuştu: “Türkiye’in tarihi bir ifade ve düşünce özgürlüğünün ezilmesinin tarihidir. Bir yandan da o baskılara karşı duran insanların kanıyla canıyla bedel ödediği bir tarihtir. Bu dernek onun en iyi tanıklarından biri. Bu ödül o uğruda mücadele den bir çok özgürlük savaşçısının aldığı ödül. Ben ve Erdem adına onlarla bu ödülü paylaşmaktan onur duyuyoruz. Bu ödülle o mücadelenin parçası olduğumuz hissettik. Baskılar yoğunlaşıyor ama yok etmeyi başarmıyorlar. Yerde yatan bir kameraman çekime devam ediyor. tüm baskılara rağmen gazeteler çıkmaya biz doğru bildiğimizi savunmaya devam ediyoruz, akademisyenler hapisten yazmaya devam ediyorlar, gitgide büyüyen tepki seli doğuyor. Umuda, hiçbir zaman teslim olmayacağımızı göstermeye çok ihtiyacımız var.Duruşma aralarına dikkat edelim ama yılmadan mücadeleye devam edelim.”
Tahir Elçi adına ödülü eşi Türkan Elçi, Eren Keskin’den aldı.
Keskin, şöyle konuştu: “İnsan hakları mücadelesini ölülerimize karşı borcumuz oalrak tanımlıyorum. Bazen o kadar yorulur, umutsuzlaşırsınız ki vazgeçmek istersiniz ama ölüler gelir aklınıza, Vedat Aydın gelir, Musa amca gelir. Bir gün Tahir’in de aklımıza geleceğini hiç düşünmemiştim.”
Türkan Elçi ise “Tahir’in adının geçtiği yerlerde ağır bir atmosfer çöker üstüme, bana ait olan cümleler genelde biter. Varolan sözcüklerin hepsi kaybolur” diye söze başladı:
“Onu anlatmaya çalıştığımda da onu anlatamayacağımı fark ederek konuşmaktan vazgeçerim. Bana, onun arkasında bıraktığı güzel günlerin yanında acı bir keder, hüzün kalır. Payımıza düşen de buymuş. Fakat dün basına bakarken gördüm ki tek ben ağlamıyormuşum, siyasetçiler de ağlıyormuş. Ağladığını duyunca siyasetçilerin de Twitter hesabımdan şu mesajı paylaştım; Onların da gözleri ağlarmış, her göz ağlamayı bilmez ki. İnanıyor musun Tahir, onlar da ağlamış.”
Barış İçin Akademisyenler adına ödülleri tutuklanan dört akademisyen aldı. Akademisyenler İHD’den ve Zarakolu adına bir ödül almanın çok önemli olduğunu vurguladı.
Esra Mungan’a ödülü veren Ümit Efe “Çok cesaretsiz bir dönemde imzalarınız bizi cesaretlendirdi” dedi.
Mungan “Her şeye rağmen döşenen bir yol var, herkes bir taş koyuyor, bizimkisi küçük bir taş” dedi.
“Asıl şimdi çok büyük mücadele vermemiz gerekiyor. Yaptığımız gerçeği ifade etmekti. Onu çok net şekilde ifade etmeyi seçtik. İmza sayısı karşısında olağanüstü şaşırdık. 12 Eylül’ün en büyük amacı üniversitelerde ifade özgürlüğü yok etmek, biat kültürünü kalıcı şekilde inşa etmekti, demek ki başaramamışlar” diyen Mungan, “İnatla sözümüzü söylemeye devam etmemiz ve bu topraklara barışın gelmesi lazım. Bir çok öğrencimiz tutuklanmış durumda. İnatla ve çoğalarak barış sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Düşüncelerimizi, bilgilerimizi ve hayallerimizi baskılayamaz, elimizden alamazlar.” şeklinde konuştu.
Kıvanç Ersoy’a ödülünü veren Gençay Gürsoy, “Akademisyenlere söyleyecek laf yok. Ben de akademisyenim. Doğrusu aşk olsun bunlara. Biz bunu başarmadık. Sessizliğin hakim olduğu bir toplumu sadece doğruları söyleyerek sarstılar” dedi.
Ersoy da “Alt tarafı 40 gün içeride kaldık. Demokrasi ve barış mücadelesi verenlerin Türkiye’de ödediği bedellerin yanında çok ufak bir bedel. Bizim dışarı çıkmamız büyük toplumsal dayanışmanın sonucu oldu. Ödülü bizim dışarı çıkmamız için barış ve demokrasi için mücadele eden herkes adına alıyorum” diye konuştu.
Meral Camcı’ya ödülünü veren İHD İstanbul Şube eski Başkanı Gülseren Yoleri, “Toplum korkutulmuştu, hiçbir yerden itiraz gelmeyecek havası yaratılmıştı. Sizin çıkışınızla nihayet dedim Bu suskunluğu parçaladığınız, yaratılan ölü toprağını silkelediğiniz için teşekkürler” dedi.
Camcı da “Barış mücadelesi veren kadınların sözü bitmeyecek, devam edecek. Akademide üretilen sözün belki küçük bir etkisi hala varsa, ki varmış gördük, o sözü üretmeye, o etkinin de bu coğrafyada insanlara barış, haklar ve demokrasi olarak geri dönemsine dair mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
Muzaffer Kaya’ya ödülünü veren İHD Şube yöneticisi Ahmet Demirsoy, “Her şeye rağmen müthiş direnişinizi hayranlıkla izledik” dedi.
Kaya da ödülü imzacı 2212 akademisyen adına aldıklarını söyledi. Zarakolu’nun ve Belge Yayınları’nın akademisyenler için önemine değindi.