78 Kuşağı’nın en güzel hatırasına
Çocukluğumdan itibaren babamın tuttuğu fenerle erken yaşta kendi yolumu bulmaya çalıştım. Siyasal’a kaymakam, vali olmak için gelmedim. Liseli yıllarımda Harun Karadeniz’den ilham alarak bu ülkeyi ve insanlarını tanımak, onlar için elimden geldiğince bir şeyler yapmak niyetimi hep taşıdım.
Okudukça, araştırdıkça bunu dünya ölçeğinde yapmış aydınların, önderlerin yoluna bir derviş gibi adadım kendimi. Bu yolda her türlü zorluğu çektim ama yılmadım, bana destek olanlarla tekrar ayağa kalktım ve yürüyüşümden hiç taviz vermedim. Ben bilerek seçtiğim hayatın bedelini ödüyorum. Bundan hiçbir zaman pişman da olmadım.
***
Geldik hep birlikte altmışlı yaşlarımıza. Merakımı hiç kaybetmedim ama bazılarına baktıkça şaşırmadan edemiyorum.
Gençlik yıllarımızı birlikte yaşadığımız bazıları bugün ikili bir hayat yaşıyorlar. Bir nevi karakter bölünmesi içindeler. Onlar İslamcılardan farklı bir şekilde hidayete erdiler. Geç erdiler tabii.
Artık dertlerimiz de farklı bizim onlardan. Para, şirket, sürekli bir şey olmak… Niye zorluyorlar bu kadar kendilerini? Püf noktası burada bence.
İnsan gölgesini değiştiremez, geçmişini de. Sürekli bir doyumsuzluk içindeler. Ben olduğum kadarım, bu bana yetiyor. İnsan kendiyle barışık olmalı. Biz ne isek oyuz; Samsun’da, Bulancak’da, Etiler’de; hiç fark etmez.
Bu tipler hayatlarını bloklar halinde yaşıyorlar. Biraz devrimcilik, biraz liberallik, biraz iş adamlığı, biraz keyifçilik; hepsinden biraz biraz. Doğrultuları yok.
Zamanında devrim planlayanların, bugün kariyer planlamalarını yaparken, kendi hayatlarını planlayamamaları ne kötü.
Bunlardan uzak durdukça daha da iyileşiyorum. Verilmiş sadakamız varmış! Bataklıktan çıkma ihtimali vardır insanın ama fikri bataklıktan çıkmak en zoru.