(Biraz tuzaklı bir yazı izlenimi verse de, size değil…)
Başbakan ve AKP “Başkanvekili” Davutoğlu, 10 Kasım’da basında yer alan beyanatında “iyi tanımlanmış bir başkanlık sistemi istiyoruz” dedi.
Sözleri “tam olarak” şöyle:
“Parlamenter sistemin tam olarak işlediği söylenemez. Başkanlık sistemi Cumhurbaşkanımızın yetkileri açısından tartışılmalı. Bizim kanaatimiz iyi tanımlanmış başkanlık sistemi…”
Birden çok şeyin aynı anda anlaşılabildiği bir açıklama, değil mi?
***
Davutoğlu, nam-ı diğer “Hoca” (ki, bu adla Gürkan Zengin’in yazdığı ve 2010’da yazılmasına karşın 2014’te yayımlanmış “Hoca” adlı bir kitap da var: “HOCA, Türk Dış Politikasında ‘Davutoğlu Etkisi’ 2002-2010”, İnkılâp, 2014, İstanbul) olayları dramatize etmeyi seviyor. Muhakkak “tarihsel bağlantı”lar kuruyor, konuyu “geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer”den “asr-ı saadet”e bağlıyor ve yeni bir “saadet asrı” vaadiyle bitiriyor.
Tekniği bu…
Tekniğinin nispeten “etkili” olmasının nedeni: “Cerbeze”.
RTE’nin de belagati meşhur…
Belagatın ilk ve bu konuya uyan anlamı: “İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği…”
“Cerbeze” de bizim TDK’ya göre ilk anda “güzel konuşma” anlamına geliyor.
Sonra, “beceriklilik ve girginlik”.
En son olarak ise: “Kurnazlık, hilekârlık…”
***
Ama, bir Osmanlıca sözlüğe bakarsanız o iki yeteneği birden ifade eden “cerbeze”nin ilk anlamı şu:
“Aldatıcı sözcüklerle kurnazlık etme. Fazla sözlerle aldatıcılık. Haklı ve haksız sözlerle gerçeği gizleme.”
Sanırım, RTE, Davutoğlu, Arınç vs vs vs, şunca AKP’linin bunca yıldır ne yaptığını ve bundan sonra, daima ve her daim ne yapacağını anlatabildik…
Artık, “iyi tanımlanmış başkanlık sistemi”ne geçebiliriz…
***
Ne diyordu Davutoğlu; “iyi tanımlanmış”… Ne kadar “olumlu” ve “ikna edici” ve dahi “samimi” bir yaklaşım!!!
Peki, “tanım” kime, neye göre ve nasıl yapılacak? Ne yaparsak “iyi tanımlamış” olacağız:
“Cumhurbaşkanımızın yetkileri açısından…”
Örneğin; “cumhurbaşkanlığının yetkileri açısından” değil…
Örneğin -hani başkanlık sistemi istiyorlar ya-; “başkanın yetkileri açısından” değil…
İlla da “CUMHURBAŞKANIMIZIN YETKİLERİ AÇISINDAN…”
Yani, “iyi tanımları” “CUMHURBAŞKANIMIZA GÖRE” yapacağız.
“Cumhurbaşkanımızın” istediği “yetkiler”in hepsi “İYİ”, diğerlerinin hepsi “KÖTÜ!”
***
“Cerbeze” neydi:
“Aldatıcı sözcüklerle kurnazlık etme. Fazla sözlerle aldatıcılık. Haklı ve haksız sözlerle gerçeği gizleme.”
“Fazla söz” deyince, “çok konuşma” anlamayın. Bazen üç tümce bile “çok”tur.
Üç tümcelik bir beyanatta “cerbeze”nin bütün unsurları olur mu, olur:
“Parlamenter sistemin tam olarak işlediği söylenemez. Başkanlık sistemi Cumhurbaşkanımızın yetkileri açısından tartışılmalı. Bizim kanaatimiz iyi tanımlanmış başkanlık sistemi…”
***
TRT’deki aynı konuşmasında Davutoğlu bir de ne demiş:
“Şimdi onlara tavsiyem şöyle bir çekilsinler. Acele açıklama yapmasınlar, oturup düşünsünler biz nerede hata yaptık diye. O zaman görecekler ki kendilerinin yüreğine sinmiş olan siyaset korkusu”.
***
“Cerbeze”nin kendine çıkar sağlamak için doğrularla yanlışları bir arada söylemek olduğunu gördük.
“Kendilerinin yüreğine sinmiş olan siyaset korkusu” diyor ya sayın başbakan -üç tümcenin biri değil, üçü birden doğru ve yine gereğinden fazla konuşuyor; -zat-ı devletlûlerinin “muhakkak bir tarihsel bağlantı” ile “geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer”den “asrı saadet”e bağlayıp yeni bir “saadet asrı” vaad ettiğini söylemiştik ya-Boğaziçi’nde okumuş olsa bile “siyaset”, “at eğitimi”, “siyaseten katl” arasındaki bağlantıyı ayrıca edindiği “kadim tarih” bilgisi nedeniyle biliyordur- o “asr-ı saadet”ler, “siyaset korkusu” olarak hafızalara kazılmış “son”larla bitmiştir, ondan korkuyor ve 1 Kasım’da ondan korkmuşlar.
Asıl korktuklarının; “1 Kasım’da saltanatın kaldırılmasının intikamını almaya çalışırken ya kaybedersek” olduğunu da anlıyoruz.
Bu yüzden kendilerince “geri dönüş”ü engelleyecek “iyi tanımlanmış bir başkanlık sistemi”ne milleti hazırlamaya çalışıyorlar.
“İyi tanımlanmış başkanlık sistemi” için acaba 1876 Anayasası bir emsal olabilir mi?
***
Ve o anayasanın “hamisi ve ebedi koruyucusu”, bir yıl sonra anayasayı askıya alıp 30 küsur yıl sonra “ya pardon, aslında ben meşrutiyetten yanaydım da, danışmanlarım beni aldatmış” deyip ikinci kez “hürriyet”i ilân eden 2. Abdühamit’in intikamı mı?
(O “iyi tanımlanmış anayasa”ya, “siyasi korku” açısından bakıldığında, 2. Abdülhamit hayatını kaybetmedi, yani “ölmedi” -kendisi “ölüm”le iktidara gelmişti-, Yıldız Sarayı’ndan alındı. “Selanik”e götürüldü. Selanik’in kaybından önce İstanbul’a getirildi. Orada öldü.
Birkaç gün önce Yıldız Sarayı, “Cumhurbaşkanlığına” tahsis edildi. 2. Abdülhamit’in son dönemini geçirdiği sarayı, merak eden öğrenir.)
Eminim, Davutoğlu ve diğerlerinin “siyaset korkusu”nu hepiniz anladınız.
***
Bu AKP tayfası, tarihi yalnız kendisinin bildiğini sanıyor ya…
Yirmi yıl önceki bir yazıdan alıntı:
“Dersine iyi çalış,
Güçlü ol,
Gücüne inan,
Bilgi, güç ve inançla dünyayı değiştirir insan.”
***
Bilgisi, gücü ve inancı olanın “siyaset korkusu” olmaz.
Çünkü, doğru şeyler yapmanın bir bedeli vardır.
Ve
“kellesi koltukta yaşayanlar”
‘At eğiticisi’ ile ‘siyaseten katl’ arasında arasındaki farkı bilir;
Çünkü “İyi tanımlanmış bir anayasaları” vardır:
“Hürriyeti şahsiye her türlü taarruzdan masundur. Hiç kimse kanunun tayin ettiği sebeb ve suretten maada bir bahane ile mücazat olunamaz. (cezalandırılamaz)”( 1876 Anayasası, Madde: 10)
***
1982 Anayasasını unutun ve “iyi tanımlanmış bir anayasa” ne demek, anlamak istiyorsanız, 1876 Anayasasına çalışın…
Unutmayın:
“Dersine iyi çalış,
Güçlü ol,
Gücüne inan,
Bilgi, güç ve inançla dünyayı değiştirir insan.”
En “iyi tanımlanmış anayasa,” acaba bu mudur?