Başkanlık Divanı
2 Temmuz tarihli yazımızda, Erdoğan’ın ve AKP’nin “elini çabuk tutmayacağını” söylemiştik. AKP’nin 9 Temmuz Perşembe günü alelacele AKP TBMM Grubunu toplayıp Divan üyelerini bildirmesini ve akşamüstü de Erdoğan’ın Davutoğlu’nu görevlendirmesine bakmayın, onların hepsi olası erken seçim malzemesi… “Ben HDP’den daha çok oy aldım, Divan’da da daha çok sandalye isterim” diye Danışma Kurulu toplantısında direnen MHP, AKP’li TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ın 18 üyeli Başkanlık Divanı önerisi Genel Kurul’a gelmeden kabul etmiş ve “gecikmenin sorumluluğunu” AKP’ye yüklemişti bile… (Büyük olasılıkla MHP, bu 18 üyeli “Başkanlık Divanı” üye yapısını, yani AKP ve CHP’nin HDP önerisini kabul etmesini, ileride kullanmak üzere, yan cebine koydu.)
AKP’nin olası bir seçimde oy devşirebileceği parti kim: MHP. MHP’nin olası erken seçimde oy devşirebileceği parti kim: AKP… Onun için ikisi de “HDP karşıtlığı” kartları biriktiriyor. Seçim zamanı ikisi de birbirini “HDP’ye destek”le suçlayacak…
Erken seçim mi?
Erdoğan’ın “erken seçim” istediği biliniyor.
O erken seçime “AKP azınlık hükümeti” ile gidileceğini (Davutoğlu’na liderliği son anda kaptıran) Binali Yıldırım, 7 Haziran seçiminden önce açıklamıştı. Dikkat: Seçimden önce!
Muhalefetin nefes alışını bile izlediğini söylemekten çekinmeyen Erdoğan’ın, Kaçak Saray’da kurduğu haber ağını övünerek medyaya gösteren Erdoğan’ın, AKP’nin oy oranlarını ve milletvekili sayısını -“üç aşağı beş yukarı”dan biraz fazla- seçimden önce öğrenmemesi olanaksız… Herşeyi yalnız ve yalnız kendisinin bildiğinden ve kendi isteği dışında hiçbir şey olamayacağından fazlasıyla emin olduğundan hesaplarına aykırı o sonuçlara inanmamıştır ama, “dindarlık ve kindarlık davasının hiç vazgeçmeyen neferi” olarak, “savaş”ta her ihtimali düşünen bir “lider” olarak, mecburen onun da “hesab”ını yapmıştır. Binalı Yıldırım’a seçimden önce söylettiği o olabilir mi? Çünkü Erdoğan, hiç vazgeçmez ve bir sonrasının da hesabını yapar. Hele, önce iktidarı kaybedip sonra alma, yani, çift kaymaklı ekmek kadayıfı yeme umudu varsa… Bir başka deyişle muhalefeti suya götürüp susuz getirme…
Bakalım kaçak saraydaki hesap, çarşıya uyacak mı?
AKP seçime aynı “başvekil”le gider mi?
Buraya kadar, “hesap” edilmiş olabilir, ama sonrası için başka şeyler de gerekir
Erdoğan, o erken seçime Davutoğlu ile mi gidecek? Bence gitmek istemeyecektir. Ağustosta (diye açıklanmıştı, tarihi değişebilir) AKP’nin kurultayı olduğunu düşünürsek, yerine bir başka “başvekil” bulmak gerekir. Bunun için de Binali Yıldırım’ın adı geçiyor. Ancak, o artık milletvekili değil. Genel başkan olsa bile, milletvekili olmadığı için seçime kadar başbakan olamaz ve AKP’nin Türkiye’yi erken seçime götürecek “azınlık hükümeti”ne “başvekillik” edemez. O zaman ya genel başkan olup başbakan olamayacak -ki, bu “emanetçi” bir başbakan demektir- ya da şu andaki milletvekillerinden biri genel başkan olacak. O yüzden önce AKP’nin yeni “başvekil”inin kim olacağını ya da değişip değişmeyeceğini görmeliyiz.
Erdoğan’ın Gül’ü göstere göstere ekarte ederek âlâyıvâlâ ile AKP’nin başına getirdiği Davutoğlu’nu bir yıl içinde değiştirmesinin kendisine ve partisine getireceği ek yükleri kimin üstleneceği de ayrı bir soru?
Bir şey daha var: “45 gün”, 23 Ağustos’ta doluyor.
Bunları görmemesi olanaksız Davutoğlu’nun eli armut mu toplayacak; bir başka soru da bu. “Başvekil” kalması için AKP kurultayından önce koalisyon kurması gerekir. Bu durumda, “AKP azınlık hükümeti ile erken seçim” olasılığı yatar.
Karar mercii
Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun kuracağı bir koalisyon hükümetini “atamama” olasılığı var mı? Bence kuvvetle muhtemel! 7 Haziran seçimlerinden sonra birkaç gün ortada görünmemesi hayra yorulan Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı olduğu günden beri, nasıl anayasayı çiğnediği anımsandığında, hukuka saygılı bir cumhurbaşkanının aklından bile geçirmeyeceği şeyleri yine yapması beklenmelidir.
Çünkü uygulanacak olan AKP genel başkanının ve AKP yetkili kurullarının alacağı kararlar değil, Erdoğan’ın verdiği kararlardır. Erdoğan o kararları yine kendisi verecektir. O yüzden önümüzdeki hafta ilk turu başlayacak “koalisyon görüşmeleri”nde tavrına bakılması gereken liderler değil, Erdoğan’dır. Latif Demirci’nin “latif” çizgisiyle durum şu:
Latif Demirci, 10 Temmuz 2015, Hürriyet.