Mülkiyeliler Birliği tarafından düzenlenen geleneksel Çarşamba Söyleşileri, “Medya” teması ile devam ediyor. Temanın ilk söyleşisi “Medya Endüstrisi” başlığıyla, Barış Akademisyenlerinden Gülseren Adaklı ve Gazeteci Gökçer Tahincioğlu’nun katılımıyla dün akşam yapıldı, Mülkiyeliler Birliği’nde gerçekleşen söyleşide konuşan Doç. Dr. Gülseren Adaklı medya piyasasının gelişimine, tarihsel süreçlerine ve son olarak da günümüzdeki medyanın özelliklerine değindi. Bugünün medyasının premodern, belirsiz ve güçlü olanın güçsüzü ezme anlayışına sahip olduğunu belirten Adaklı, buna hangi süreçlerden geçerek gelindiğini aktardı. Adaklı, 1960’tan itibaren Türkiye’nin modern kurumlara sahip olmasıyla birlikte medyanın da bundan etkilendiğini, kendine özgü bu modernleşmenin 1980’lerde ivme kazanmasıyla neoliberal medya anlayışının oluştuğunu söyledi.
Adaklı,1980 sonrası medya ile ilgili olarak, “1980’ler gazetecilikle hiçbir ilgisi olmayan insanların da bu sektöre girdiği bir dönem aslında. Rekabetin giderek artması, medyaya teknolojik yatırımların yapılması dönemin öne çıkan özelliklerindendir” dedi. 1990’ların özel televizyonculuğun öne çıkması ve ismi daha önce bilinmeyen kişilerin televizyona girmesi ile başladığını ifade ederken, 2002 sonrasında başka bir medya tasarımının söz konusu olduğunu, şu anda Türkiye’de bağımsız medya olmadığı gibi bir medya piyasasının da olmadığını belirtti.
Gökçer Tahincioğlu ise meslek hayatındaki deneyimlerini aktardığı konuşmasında esas olarak medya endüstrisinin ürününe bakmak gerektiğini söyledi. Meslek hayatına başladığında gazeteciliğin zevkli bir meslek olduğunu söyleyen Tahincioğlu, günümüzde ise gazetelerin zararına satılan ürünlere dönüştüğünü, haberin gücünü yitirdiğini, muhabirlerin etkisizleştiğini, gazeteciler için tehdit alanlarının çoğaldığını ifade etti. 2007 tarihini medyanın değişmesinde milat olarak gördüğünü söyleyen Tahincioğlu, “AKP’nin kapatılması davasından sonra siyasal ortam değişti. Mevcut medya kodları ile devam edilemeyeceğini gördük. Gazeteciler için OHAL, 2007’de başladı. 2007 sonrası piyasanın daralması, hakikatle bağımızın kesilmesiyle Türkiye basın tarihi açısından en kötü noktaya gelinmiş oldu. Haberin çok çabuk tüketildiği hatta haberin olmadığı bu dönemde sektörden, endüstriden, gazeteciden söz etmek mümkün değildir”dedi. Tahincioğlu, içerik üretilmesiyle, okurla ilişkinin yeniden kurulmasıyla gazetecilerin gücünün artırılabileceğine inandığını söyleyerek konuşmasını tamamladı.
Söyleşi, dinleyicilerin değerlendirmeleri ve sorularının cevaplandırılması ile sona erdi.