Metal sektöründe olacaklar daha kışınki grev yasaklamalarında işçilerin ortaya koyduğu kararlı tutumdan belliydi. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ’in geçtiğimiz Ocak ve Şubat ayları için kararlaştırdığı grevler hükumet tarafından yasaklanmıştı. Hatırlanacağı üzere Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin tepkisi bu yasağı tanımamak yönünde olmuştu ve başta İstanbul, Küçükköy’deki Ejot, Güneşli’deki Paksan, Mersin, İzmir, Gebze’deki bazı fabrikalar olmak üzere işçiler pek çok iş yerinde grevlerini işyeri işgalleri ile beraber sürdürmüşlerdi. İşçilerin bu kararlı duruşu bazı işyerlerinin işçilerin taleplerini kabul ederek MESS ’den ayrılmalarını ve Birleşik Metal-İş ile bağımsız toplu sözleşmeler imzalamalarını sağlamıştı. Bu sözleşmeler işçiler açısından MESS ’in dayattığı koşullara göre daha avantajlı koşullar içeriyordu.
Bu eylemlerde Ejot işçileriyle birlikte sabahlamıştım ve ayrıca diğer fabrikalara da öğretim üyesi arkadaşlarımızla birlikte ziyaretler gerçekleştirmiştim. Gerçekleştirdiğimiz bu destek ziyaretleri sırasında yaptığım sohbetlerde işçilerin kararlılığını görmüştüm. Dahası MESS ile çok kötü bir sözleşmeye imza atan Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikası üyesi işçilerin de çok tepkili olduğunu ve içten içe kaynadığını öğrenmiştim. Türk Metal Sendikası’nın BOSCH ile 13 Nisan’da imzaladığı sözleşme bardağı taşıran son damla olmuştu. Çünkü bu sözleşmenin şartları Türk Metal Sendikası’nın kışın imzaladığı sözleşmeden çok daha iyiydi. Ardından Türk Metal üyesi işçiler arasındaki hareketlilik arttı ve işçiler üyelikten istifa etmeye başladılar. Bunun üzerine Renault 15 işçiyi işten attı. Diğer işçilerin kararlı duruşu atılanların geri alınmasını sağladı. Baskılara karşı önce Renault, ardından Tofaş, sonra Coşkunöz ve bu sabah itibariyle MAKO işçileri olmak üzere fiili grevlere çıktılar. Bu arada Eskişehir, Kocaeli, Gebze ve Trakya’daki fabrikalarda da hareketlilik artıyor. Ford Otosan işçileri başta olmak üzere, Arçelik, Beyçelik gibi pek çok iş yerinde Türk Metal Sendikası’ndan istifa hazırlıkları bir taraftan devam ederken bir taraftan da başlamış ve tamamlanmaya çalışılıyor.
İşçilerin taleplerini üç maddede özetlemek mümkün:
- Türk Metal Sendikası’na üyelik dayatması ortadan kalkmalı ve işçiler buradan işten atılma tehdidi olmadan istifa edebilmeliler.
- Yapılmış olan toplu sözleşmeler BOSH ile yapılan sözleşmedeki koşullar ışığında tadil edilmeli.
- Grev ve direnişlere katılan işçilere işten atılmama garantisi verilmeli.
Önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2014 Temmuz verileri ışığında bu sektörde örgütlü sendikaların üye sayılarına bir bakalım:
Sendika / Konfederasyon | Üye Sayısı |
Türk Metal Sendikası / Türk-İş | 169.548 |
Çelik İş / Hak-İş | 30.242 |
Birleşik Metal İş / DİSK | 26.214 |
Tabloda görüleceği üzere, sektörde en çok üye sayısı işçilerin üyelikten istifa etmek istedikleri Türk Metal Sendikası’dır. İkincisi de AKP’ye yakınlığıyla bilinen Hak-İş’e bağlı Çelik İş sendikasıdır. Üye sayısı en az olan sendika ise DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’dir.
İşçilerin aktardıklarından edindiğimiz izlenimlere göre Türk Metal aslında özenle kurulmuş ve işletilen bir düzeneğin en önemli parçasıdır. Kabaca bu düzeneğe göre Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarda çalışabilmenin açık ve ya örtük koşulu Türk Metal’e üyeliktir. Üye olmadan işe alınmıyorsunuz ve üyelikten istifa ederseniz işten atılıyorsunuz. Tuhaf bir şekilde başka yerlerde sendika üyesi olmak patronlar için işten atılma nedeniyken burada Türk Metal’den istifa etmek işini kaybetme nedeni. Türk Metal’in de buradaki rolü toplu sözleşme başta olmak üzere sendikal görev alanına giren konularda patronları üzmemek! Böylece patronlar işçileri emin ellere emanet etmiş oluyor. Şu söylenebilir: “Bu sendika işçilerin hak ve taleplerini yeterince etkili bir biçimde savunmuyorsa işçiler bu sendikanın yönetimini kolayca değiştirebilir”. Fakat bu o kadar kolay değil. Yine işçilerin şikâyetlerine dayanarak söylüyorum, burada temsilciler seçilmiyor atanıyor. Yani bir anlamda sendika yönetimi kendisini seçecek olanları kendisi atıyor.
Şimdi taleplere dönelim: İŞÇİLERİN BURADA ÇOK DİKKATLİ OLMASI GEREKLİDİR! Bu taleplerin kanımca birincisi dışındakiler patronların pek de direnmeden kabul edebilecekleri taleplerdir. Çünkü bunlar ücret ve çalışma koşullarına ilişkindir ve bir sözleşme dönemini bağlayan taleplerdir. Patronlar bu dönem bu hakları verir fakat bir sonraki dönem hepsini geri alabilir. YETER Kİ MEVCUT ÖRGÜT YAPISI ve KURULMUŞ OLAN DÜZENEK KORUNSUN! Diğer bir deyişle birinci madde yani Türk Metal Sendikası’ndan istifa edebilme talebi patronların 20 yılı aşkın süredir işlettikleri düzeneğin yıkılması demektir ve buna olabildiğince direnecekler ve kabul etmeyeceklerdir. Bu uğurda varlarını yoklarını ortaya koyacaklar ve hükumet dâhil tüm güçlerini devreye sokacaklardır. Buna küresel sermayeyi de dâhil etmeliyiz aslında.
Bu sektör patronlar için çok önemli! Çünkü:
- Burada sadece 2014 rakamlarından örnekler vereceğim. Türkiye’de 2014 ihracatı 158 milyar dolar. Bunun içinde imalat sanayisinin payı 147 milyar dolar. Oransal olarak % 93. Toplam ihracatta sadece Metal Sektörünün payı ise (diğer bağlı üretim alanlarını saymıyorum) 77 milyar dolar. Bu da toplam ihracatın % 49’una denk geliyor. Yani 2014 yılında Türkiye ihracatının % 49’u şu an direnen işçilerin elinden çıkmış. Gücünüzün farkında olun işçi arkadaşlar!
- Türk sermaye sınıfının en büyükleri başta otomobil ve diğer taşıt araçları olmak üzere bu sektörün en önemli yatırımcılarıdır. Dahası bu yatırımlar yedek parçadan, motora ve genel olarak tüm yan sanayisine özellikle Avrupa ülkelerinin dâhil olduğu küresel ölçekli üretim zincirlerinin önemli bileşenleridir.
- Bu sektör Türkiye’de en sermaye yoğun sektör olması hasebiyle sömürü oranının en yüksek olduğu sektördür ve ayrıca yurt dışına en yüksek değer transferinin yapıldığı sektördür. Çünkü elde edilen artık değere sadece yerli üreticiler el koymaz. Elde edilen artık değerin bir kısmı bu yatırımları finanse eden yerel ve küresel finans kapitale faiz ve kar payı olarak, Ford, Renault, Fiyat gibi patent sağlayıcılara patent ödemeleri olarak ve bu alanda Türkiye’de doğrudan yatırım yapmış olan firmalara da kar transferi olarak aktarılmaktadır.
Sonuç olarak Türk Metal üyesi metal işçileri başlattıkları bu mücadelede yerli ve yabancı sermayenin en büyükleriyle karşı karşıyalar ve şimdilik üstünlük işçilerin elinde görünüyor. Bu mücadele sadece Türkiye değil tüm Avrupa ölçeğinde sonuçlar doğuracaktır. Fakat ne yazık ki bunun ne işçiler, ne de işçileri temsil eden samimi sendikalar ve sosyalist partiler farkındalar. Şu an için işçilerin ortaya koyduğu direnişi alkışlamakla yetinmektedirler.