Eğitim sistemini yeniden yapılandırmada, daha doğru bir deyişle, eğitimi bilimsel temellerinden koparmada önemli bir rol biçilen Milli Eğitim Şurası 2 Aralık ile 6 Aralık tarihleri arasında toplandı. Açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı Şura, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın kapanış konuşmasıyla sona erdi.
Antalya’da 5 gün süren şurada 179 tavsiye kararı son günkü genel kurulda oylandı. Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri, Öğretmen Niteliğinin Arttırılması, Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması ve Okul Güvenliği olmak üzere 4 ana başlık halinde toplanan ihtisas komisyonlarında, kimi zaman gergin tartışmalar yaşandı.
Hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir-Sen üyesi eğitimcilerle Eğitim-İş ve Eğitim-Sen üyeleri arasında zaman zaman sert tartışmaların yaşandığı şurada eğitim politikaları “ana hatlarıyla” belirlendi.
Önceki şuralarda olduğu gibi 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararların da herhangi bir belirleyiciliği bulunmuyor ancak, yine geçmiş şuralarda alınan kararların sonrasında yaşananları belirlediği düşünüldüğünde tavsiye niteliğinde de olsa bu kararların üzerinde durulması gerekiyor.
Eğitim sistemi için, dolayısıyla çocukların geleceği için bu kadar önemli olan şurada ne tür kararlar alındı ve neler tartışıldı?
DİNİN AĞIRLIĞI ARTIRILACAK
Daha Şura başlamadan, karma eğitimin kaldırılmasıyla ilgili tartışmalar başladı. Her ne kadar Şura’nın gündeminde bu konunun olmayacağı bildirilse de Eğitim Bir-Sen delegeleri, karma eğitim tartışmalarını komisyonlara taşıdı. Bu da ciddi bir gerilim yaşanmasına neden oldu.
Şuraya başından sonuna kadar katılan Eğitim Sen Eğitim Uzmanı Erkan Aydoğanoğlu’nun Birgün gazetesinde yazdığı yazıya göre, cuma namazı arasının da verildiği şurada, Öğretim Programları ve Okul Güvenliği komisyonlarında yürütülen tartışma ve söylemlerle, eğitimde 4+4+4 dayatmasını bile gölgede bırakacak öneriler gündeme getirildi.
FELSEFE İSTENMEDİ
Şurada ortaokullara felsefe dersi konulması önerisi reddedilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şura açılışında yaptığı konuşmada bahsettiği Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri, Öğretmen Niteliğinin Arttırılması, Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması ve Okul Güvenliği milli ve manevi değerler, ecdadın değerleri ve“hikmet anlayışı alınan kararlarda etkili oldu.
Şurada ayrıca, okullara bile güvenlik penceresinden bakıldığı bir kez daha ortaya çıktı. Yine Aydoğanoğlu’nun yazdığına göre, okullara turnike ve kameranın takılması, öğrencilerin dedektörle aranması, okul duvarlarının yükseltilmesi, öğrenci disiplin yönetmeliğinin ağırlaştırılması, emniyetten öğrenciler hakkında istihbarat alınması, tuvaletlere duman sensörü takılması ve güvenli okullara “mavi bayrak” verilmesi gibi öneriler itirazlara rağmen kabul edildi.
Sonuçta, 4+4+4 eğitim sistemine geçilmesiyle birlikte pek çok yönden tartışmalar yaşanmasına neden olan, sorunların gün geçtikçe arttığı bir süreç yaşandığı Şura’da da ortaya çıktı. Sorgulayan gençlerin istenmediği, bütünüyle büyüklerine, amirlerine, patronlarına, öğretmenlerine itaat etmenin esas olduğu bir eğitim sistemine adım adım gidiliyor. Hanefi suni inancının istisnasız herkese öğretilmesi-dayatılması, eğitimin daha başında olan öğrencilerin sınıflandırılması, zorunlu din derslerinin ilkokula yeni başlayan çocuklara bile zorunlu hale getirilmek istenmesi, imam hatiplerin gözde okullar haline getirilmesi, ucuz ve genç işgücü kaynağı olarak emekçi çocuklarının meslek liselerine yönlendirilmesi, öğrencilerin her geçen yıl daha fazla sınav stresiyle karşı karşıya bırakılması…
Bütün bunlar, geçmişte sık sık dile getirilen eğitim sisteminin yap-boza dönüştürüldüğü iddiasının aksine, eğitimin son derece planlı bir gericileşmenin aracı haline getirildiğini gösteriyor.
SADECE EĞİTİM DEĞİL…
Bakan Avcı, 19. Millî Eğitim Şûrası Genel Kurul Toplantısı´nda yaptığı kapanış konuşmasında “Burada elbirliğiyle ve gönül birliği içerisinde eğitim sistemimizin, bundan sonraki rotasını belirleyecek, gelecekte alacağımız kararlara ışık tutacak çok önemli tavsiye kararları aldınız” diye konuşmuştu. Avcı, Atatürk’ün Sakarya Muharebesi sırasında söylediği “hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır” sözüne atıf yaparak “hattı eğitim olmamalı, sathı eğitim olmalı” demişti. Bakan’ın bu sözü toplumun gericileşmesini sağlayacak adımların eğitim alanıyla sınırlı kalmayacağını da gösterdi.