Anayasa değişikliğine ilişkin TBMM genel kurul görüşmeleri bugün başladı.
Daha önce yazdım. Söz konusu değişiklik, sıradan bir anayasa değişikliği değil. Kurulmuş meclisler, ‘asli kurucu iktidar’ yetkisi kullanıp sistemi bütünüyle dönüştürecek bir anayasa değişikliği, yapmamalı.
Yapamaz demiyorum. Yapmamalı diyorum.
Çünkü o zaman birileri çıkıp o has oğlu has hukukçuluğuyla bana Anayasa’nın 175. maddesini hatırlatır. Der ki, ‘Sen böyle diyorsun ama bak anayasa değişikliği için şu kadar vekilin teklif etmesi, maddelerin iki kez görüşülmesi ve şu kadar vekil tarafından kabul oyu kullanılması yeterli.’
Ben de ona derim ki, ‘İyi hoş ama şeker kardeşim, anayasacı olmak ya da bir metni değerlendirmek için okur yazar olmak dışında başkaca şeylere de ihtiyaç var.’
Sonra da eklerim, ‘Hukuk yorumunu yalnızca kağıt üzerinde yazandan ibaret görürsen, o zaman örneğin aynı yöntemle seçme ve seçilme hakkını kaldırmanın önünde de bir engel olmadığını kabul etmiş olursun.’
Hatta bir ek daha yaparım. Derim ki, ‘Anayasa/hukuk, senin bir metni açtığında karşına çıkan sözcük diziminden ibaret değil.’
Hatta hatta kendimi tutamayarak eklemeyi sürdürürüm.
Derim ki, ‘TBMM ancak türev yetki kullanabilir yani anayasa ‘değişikliği’ yapabilir. Buna mukabil, asli kurucu iktidarın kurduğu, tercih ettiği, örneğin parlamenter sistemi, canı istediği gibi ‘ortadan kaldıracak’ bir değişiklik yapamaz.’
Beyler bayanlar, muhterem okuyucu, sayın yurttaş, güzel kardeşim;
Milletvekillerinin TBMM’de oluşunun nedeni, yurttaşın, belli bir süre için verdiği vekalettir.
Hepimizden daha sayın milletvekilleri;
Orada bulunuşunuzun, o tuhaf renkli deri koltuklarda oturabilmenizin, o kadar maaş alıyor olmanızın, bağışıklıklar ve türlü imtiyazlardan yararlanıyor oluşunuzun nedeni, benim verdiğim, süresi belli vekalettir.
Ben istediğim, razı olduğum, seçtiğim için oradasınız.
Yararlandığınız bağışıklıklar, dokunulmazlıklarınız, kürsü dokunulmazlığınız şu bu, hepsi benim sayemde.
Orada, ‘kamu hizmeti’ için bulunuyorsunuz.
Kamu hizmeti sunduğunuz için, sizlere, ‘yasa karşısında eşitlik ilkesinden’ ödün anlamına gelen bazı ayrıcalıklar tanınıyor.
Herhangi bir yetkinizin kaynağı, kişilikleriniz değil.
Size o yetkiyi bir yurttaş olarak ben verdim.
Sizler, beni temsil için oradasınız.
Yaşamlarımızda, ‘vekalet ilişkisi’ dışında bir yeriniz yok.
Hâl böyleyken;
evet, anayasa değişikliği önerme, görüşme, oylama, kabul etme yetkilerine sahipsiniz.
Ancak, benim ömrümün kalanını görüşme ve oylama yetkisine sahip değilsiniz.
Ben size böyle bir yetki vermedim.
Sakın ha sakın aklınızdan çıkarmayın. Bir an bile unutmayın:
‘Asil’ olan benim, siz bana ‘vekalet’ ediyorsunuz.
Hepsi bu…
http://www.diken.com.tr ‘den alınmıştır.