Gazeteduvar’dan İrfan Aktan Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanıyken KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. İlhan Uzgel’le Türkiye’nin dış politikasını konuştu. AKP, AB’den alabileceğini almış durumda olduğunu söyleyen Uzgel, “Peki ne oldu da AKP, Avrupa ülkeleriyle gırtlak gırtlağa geldi? Krizin temel sebebi 16 Nisan’daki referandumun sonucunu etkileme hedefi mi yoksa “büyük resim” farklı mı?” diye sordu.
Sizinle buluşmaya gelirken tesadüfen Prof. Baskın Oran arayınca Hollanda’yla gerilimin muhtemel sonuçlarını sorduk. “AKP 15 Temmuz’daki gibi bu gerilimden de nemalanmak isteyecek ama her aksiyonun bir de reaksiyonu olur” dedi. Siz Hollanda’yla gerilimi bu boyutta ciddi buluyor musunuz?
Bu gerilimin hükümete ve Erdoğan’a 15 Temmuz derinliğinde bir getirisi olmaz. Gündem çok sık değişiyor ve bir boşluk oluşmuştu. Hollanda krizi o boşluğu doldurmanın bir fırsatı oldu sadece. Birkaç gün içinde tesiri geçer. Bir başka krize kadar da unutulmuş olur.
Fakat Erdoğan, Hollanda Başbakanı Mark Rutte’un krize ilişkin “Türkiye ile ilişkilerimizi düzelteceğiz” sözünü hatırlatıp, “Neyi düzelteceksin? Daha sen bedel ödemedin, önce bunun hesabını vereceksin” diyerek krizi sürdüreceğinin sinyalini verdi.
Nasıl sürdüreceksin? Böyle bir zemin yok. Kriz, bakanlara izin verilmemesinden çıkmıştı ama izin verdiği anda o krizin zemini bitmiş olacak. Dolayısıyla buradan hükümete uzun süreli ekmek çıkmaz. Kriz ancak şiddet boyutuna ulaşırsa sürebilir. Türkiye de çok kırılgan bir ülke ve bunu kaldırabilecek durumda değil. Hollanda hem Türkiye’nin ciddi yatırım ortağı hem ticari partner hem de ciddi bir turizm geliri var. Dolayısıyla bu krizi süreklileştirmek veya orta-uzun vadeli tutmak çok mümkün görünmüyor.
Peki bu son krizin Avrupa’da Türkiye’ye karşı yeni bir hareketlenmeyi tetiklediği söylenebilir mi?
Bir miktar evet. Bunun sonuçlarını da öncelikle Avrupa’daki Türk vatandaşları görecek. AKP onları harcadı. Referandumdan birkaç puan fazla almak için oradaki vatandaşların kısa ve orta vadedeki geleceklerini riske attı. Onlara yönelik baskılar artabilir, imajları zaten bozuldu. Muhtemelen Almanya, Avusturya, Belçika, İsveç gibi ülkelerdeki İslam karşıtı ve yabancı düşmanı siyaseti de güçlendirici etkisi oldu bu krizin. Avrupa’daki sağ popülizmin ırkçılığa varan boyutları bizdekinden daha fazla ötekine ihtiyaç duyuyor. Avrupa siyasetinde de şu an öteki rolünü oynayacak en güçlü aday Türkiye ve Türkler.
…
ABD ve Rusya, Suriye’de bildiklerini okuyor ve Türkiye’nin tepkilerini çok da dikkate almıyorlar. Türkiye’de potansiyel bir anti-Amerikancılık da var ve istendiği zaman harekete geçirilebiliyor. Neden gerilim buralarla tırmandırılmadı?
AKP ikisinden de çekiniyor çünkü. Dikkat ederseniz AKP’liler “üst akıl” ifadesini “Amerika” veya “Obama-Trump” diyemedikleri için kullanıyorlar. Fakat Avrupa siyasetinin Türkiye üzerinde manipülatif gücü zayıf görüldüğü için daha kolay bir hedef olarak seçiliyor ve kullanılıyor. Avrupalı siyasetçiler bu tür dış politika polemiklerine çok alışkın değiller. Erdoğan ise bunu çok rahat kullanıyor. Erdoğan’ın onlara karşı kullandığı “Nazi”, “faşist” gibi sözlere benzer sertlikte, örneğin “diktatör” diyerek yanıt vermediler. Avrupa siyasetinin de kendi dili, kavramları, tartışma biçim ve üslubu var. Sonuçta Erdoğan’la tartışmak istemiyor olabilirler. Çünkü Erdoğan’ın bir kavgada en son söylenebilecek sözü ilk söz olarak kullandığını da gördüler. Bu kriz belli ölçüde Avrupa siyasetine de yaradı ama dediğim gibi bu geçici bir krizdir. AB ile yapısal sorunlar var ama şu an tanık olduğumuz konjonktürel ve geçici bir sorun.
CHP’nin “iktidarın suyuna gittiği” tespitinizi konuşalım biraz. CHP’nin “yumuşak” muhalefeti AKP’nin “öteki” yaratmasını engelliyor mu?
CHP’nin bunu bir strateji olarak belirlemiş olduğu kesin. CHP, anayasa paketinin içeriğine girip bunun yaratacağı sorunları çok etkili bir dille ortaya koyabilir ve AKP’nin kurduğu hegemonik dili kırabilirdi. Sanırım bu konuda kendine güvenemedi. O yüzden de sessiz kalmak veya yumuşak direnç arasında bir yer belirledi. Bu, evet CHP ve hayırcıları ötekileştirme olanağını Erdoğan’ın elinden aldı. Ama CHP yapamadığı bir muhalefetin sonucu olarak mı bu noktaya getirdi yoksa bunu planlayarak mı yaptı, emin değilim. Siyasetinizi kuramadığınız anda, kendiniz sağcılaşırsınız. CHP’nin şu an yöneldiği yer burası oldu maalesef.
…
Tüm bu anlattıklarınız, AKP’nin neden sürekli krize ihtiyaç duyduğu sorusuna yanıt değil ama…
AKP kurulduktan bir yıl sonra iktidara geldiği için kendisini ancak iktidarda kalarak var edebiliyor. Ama tam da bu yüzden diğer partilerin rüyalarında bile göremeyeceği yüzde 40’lık oy oranı, AKP için tehlike sinyali anlamına geliyor. Dolayısıyla AKP’nin mutlaka mağdur olması, mağdur olabilmesi için de sürekli kriz yaşıyor görünmesi lazım. AKP’nin “cumhurbaşkanlığı sistemi” dediği sistem dışında var olma şansı kalmamıştı. Çünkü hem siyaseten hem de iktisaden sınırlarına ulaştı. Bu sistemle İslamcı sağ siyasette Türkiye’yi süreklileştirme gayesi taşıyorlar. Parlamenter sistemde kalınırsa bu AKP için çok riskli. Çünkü iktisadi açıdan sınırlara yaklaşıldığı ve Türkiye artık büyümediği için AKP yüzde 40’a düşebilir. AKP’nin kendisi açısından en büyük hatası, Türkiye’yi küresel kapitalist sisteme kontrolsüz bir şekilde açması sonra da bunun sonuçlarıyla baş edememesi, açıldığı dış dünyayla çatışma içine giriyor olması.
Başkanlık sistemine geçilirse bu sorunların üstesinden gelinebilecek mi?
Aksine, iktisadi sorunlar daha da ağırlaşabilir. AKP kendisi açısından çok riskli bir şey yaparak bütün siyasetini Erdoğan’ın karizmasına bağlamış durumda. Bu, AKP’nin hem gücünü hem de zayıflığını oluşturuyor.
…
Geçtiğimiz günlerde hükümete yakın bir gazeteci, Suriye’de PYD’ye karşı Esad’la ilişki kurulabileceğini yazdı. AKP’nin Suriye politikası nereye gidiyor?
AKP bütün stratejisini Esad’ı devirmek üzerine kurdu. Fakat hiçbir devlet, bütün dış politikasını tek bir seçeneğe endekslemez. “Ya olmazsa” hesabı mutlaka yapılır. İlk başlarda PYD’yle kurulan ilişki de Esad’ın beraber devrilmesi üzerineydi. Suriye Kürtleri buna uymayınca ipler koptu. Eğer PYD’yle ittifak kurabilseydi, bir ihtimal PKK ile PYD ilişkisini zayıflatabilirdi ama bu imkân da kaçınca Suriyeli Kürtler hem PKK’yle hem de Amerika ve Rusya’yla ilişkilerini sürdürdü. Böylece AKP’nin tek ittifak kurabildiği, ÖSO denen toplama güç kaldı. İçeride de Kürt sorununu 1990’lardaki mantıkla çözmeye çalışıyor şimdi. PYD’nin arkasında Amerika ve Rusya desteğinin olduğu bir ortamda Türkiye’nin Suriye’de hiçbir etki alanı kalmadı.
Peki AKP neden Federe Kürdistan’la ilişkilerini Rojava’yla kurmadı?
Bir kere Barzani bir PKK değil. İkincisi petrol ticareti var. Ayrıca AKP, 15 Temmuz’dan sonra milliyetçi-ulusalcı güçlerle ittifak kurduğu için onların gönlünü de hoş etmesi gerekiyor. Eğer Kuzey Suriye’de idari bir yapı oluşursa, ki oluşabilir, Türkiye bunu engelleyemez. O zaman Türkiye’nin çok hayalini kurduğu Ortadoğu kapısı fiilen ve fiziken kapanacak. Türkiye’nin Araplarla arasındaki bağ kopuyor. Türkiye’nin Batı’yla ilişkisinin kopmasının altında yatan temel nedenlerden biri de bu aslında. Türkiye, Suriye’den başlayarak tüm bölgeyi kendi hinterlandı haline getirmeye çalıştı.
…
Avrupa’yla ilişkiler 16 Nisan sonrasında nasıl kurulacak sizce?
AB içinde, ‘Türkiye’yi üye olarak görelim’ diyenlerin sayısı çok azaldığı gibi Türkiye’de de ‘AB üyesi olalım’ diyenlerin sayısı azaldı. Hükümetin de böyle bir iradesi yok. Aslında AKP, AB’den alabileceğini almış durumda. AKP, askeri vesayetten kurtulmak için tıpkı Gülen cemaatini kullandığı gibi AB’yi de kullandı. Demokratikleşme, insan hakları konusunda Avrupa Birliği şu an AKP için ayak bağı. Ticaret yapalım, oradaki Türklerle arada bir o ülkeleri manipüle edelim… AB, AKP açısından artık bu anlama geliyor. Ayrıca Avrupa, dış politikada didişmek için de iyi bir aktör olarak görülüyor. AKP bunu keşfetti ve bırakmaz da. Milliyetçi-yabancı düşmanı sağ siyasetçiler birbirlerini tercih ediyorlar. Birbirlerinin iktidarda olmasını isterler. Aynı dili konuşuyorlar, birbirlerini daha iyi anlıyorlar.
Söyleşinin tamamı için: http://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/03/17/ilhan-uzgel-akp-abden-alabilecegini-aldi/